Manisa'nın yiğit dava adamı Akın Türker Sağlık Hakk'a yürümüş.

Haberini alır almaz yüreğim derinden sancımaya başladı.

Onu Manisa Cezaevinde 16 yaşında liseli bir Ülkücü olarak tanıdım.

Yiğit bir Efeydi, çok okur, kimsenin kalbini kırmak istemeyen ter temiz, pırlanta gibi bir delikanlıydı.
İzmir-Buca cezaevinden Manisa Cezaevine gidince orada tanımıştım. Koğuşta az kişiydik, Çocuk mahkumlar ve hasımlı diğer mahkumlar vardı.
Akın samimi, güler yüzlü ve yerine göre ciddi okulu istikbalinden daha çok Ülküsünü düşünen bir Alperen idi.
Manisa Ocak başkanı Salih Cerit geldiğinde ilk onunla konuşur sonra bizlerle sohbet ederdi.
Akın örnek bir Ülkücüydü, yanlış olanlara hemen tepkisini koyar, doğru olandan yanaydı.
Yaşlı Babaannesi her ziyaret günü gelir, elindeki filelerdeki erzaklar bizim bir haftalık yiyecek ihtiyacımızı karşılardı. Onlar bitmeden tekrar dolaplarımız dolar taşardı.
Yaz mevsimiydi, gelenlere erzak getirmeyin desek bile getirirlerdi. Bir gün dolaplarda yer kalmamış hapishanenin köşesine patlıcan domates ve biberleri yığmıştık. Boşa gitmesin diye hep sebze yemeği yapardık. Kızartma, musakka derken ben bütün sebzeleri tepsiye dizer, köfte yapar içine yerleştirir buharla pişirirdik. Bol baharat kullanırdık ki lezzetli olsun diye.
Bir gün Akın isyan etti: "Abi içimizde patlıcan ağacı bitecek, başka yemek yapmayacak mıyız?" demişti.
Yıllarca bu sözünü hiç unutmadım. Ne zaman patlıcanlı yemek görsem yıllarca hep aklıma gelirdi Akın kardeşim.
Yıllar sonra internet sayesinde telefonunu aldım. Bir kaç defa telefonda görüştükten sonra bir türlü fırsat bulup buluşup görüşemedik. 
Manisaya gelirken, Manisa dan geçerken verdiği telefonu arardım, bir türlü çıkmazdı. Telefon numarasını sık sık rahatsız edildiğinden değiştirirdi.
Aslında isteseydi Manisa'dan Vekil olur. Belediye başkanı olurdu. Ama o çetrefilli ve yamuk işlerden hoşlanmazdı.
Haksızlıklar karşısında dikilir sözünü sakınmazdı.
Evini geçindirmek için tepsi üzerinde midye satarak çalışırdı.
Gece gündüz demeden, yılmadan aynı zamanda her fırsatta şiirlerini hicivlerini yazar yayınlardı.
Aniden aramızdan ayrılacağı hiç aklımızdan geçmiyordu.
12 Eylül'den geriye kalan MAHPUSHANE HATIRALARI isimli kitabımda Akın'ı o günleri ebedileştirmek için yazmıştım. 
Kitabı bir türlü temin edememişti. Kendisinden bahsedilen o yılların tarihe not düştüğü anlarımızı.
Hep gönüllerde yaşayacaksın yiğit gardaşım.
Mekanın cennet olsun.
Seni asla UNUTMAYACAĞIZ.
UNUTMAK İHANETTİR.
AHDE VEFASI OLANLAR SENİ HATIRLARLAR.
AHDE VEFASI OLMAYANIN İMANINDAN ŞÜPHE EDİLİR.