Tarihin en sofistike (yanıltıcı-karmaşık) örgütü olan CIA taşeronu FETÖ ile mücadelenin geldiği nokta endişe verici bir boyutta seyrediyor. Sadece adliye ve emniyet boyutu ile sürdürülen mücadelenin yeterli olmadığı açıktır. Üniversite, Diyanet ve siyasi alandaki FETÖ militanları kendilerini çok iyi kamufle ederek varlıklarını sürdürüyor. Bu tür sofistike bir örgütle, siyasi, sosyal, kültürel, dini, ekonomik, emniyet ve adliye olarak topyekûn bir mücadele şart. Ama ne hikmetse bunu devlet yetkililerimiz bir türlü anlamadı.

FETÖ denen CIA taşeronu hedefine ulaşabilmek için Üniversitelerden, emniyete, adliyeden MİT’e, bakanlıklardan sivil toplum kuruluşlarına, gençlik örgütlerinden kadın yapılanmalarına, Diyanetten Alevi ve Sünnilere kadar bütün özel ve resmi bütün alanlarda örgütlendi. Ancak mücadele bu sayılan özel ve resmi alanlarda tam anlamıyla ve hakkı verilerek edilmedi.

15 Temmuz ihanet kalkışması bu şeytani örgütün gerçek yüzünü çıkarmasında başat rol oynadı. Birçok alanlar da özellikle de TSK, Emniyet ve Milli Eğitim alanlarında (bazı mağduriyetler yaşansa da) ciddi bir temizleme yoluna gidildi.

Ancak FETÖ yapılanmasının en önemli yerlerinden olan Üniversiteler ve Diyanet ayağında göstermelik bir mücadele verildiğini söylersek haksızlık etmiş olmayız. FETÖ militanları özellikle üniversitelerde örgüt ile ilgisi olmayanları FETÖCÜ diyerek ihbar etmeleri sonucunda birçok mağduriyetler yaşanmış ve mücadele sulandırılmıştır. Bugün hala geçmişte FETÖ için çalışan, kalem oynatan, Abant toplantılarında onların senaryolarında rol alan binlerce üniversite mensubu yerlerinde durmaktadır.

Diyanet’te de üniversite türü bir eksik ve yanlış bir mücadele sürdürüldü. Yüzbinlerin aşan kadrosu içinde çok ciddi yapılanması bulunan FETÖ’nün çok az elemanı görevden alındı. Bugün Diyanet hala FETÖ isimli şeytani örgütün en derin yapılanmasının olduğu bir kurum olarak varlığını sürdürmektedir. Diyanetin başındaki kişi bile FETÖ Kurumu olan KADİP (Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı kuruluşu olan Kültürlerarası Diyalog Plartformu) kurucusu olmasına ve FETÖ iltisakı çok açık bulunmasına rağmen görevini sürdürmektedir.

FETÖ şeytani örgütünün en önem verdiği alanlardan biri de siyasi arena olmuştur. FETÖ hemen bütün partilerde örgütlenmiş ve devleti ele geçirme operasyonlarında bu militanlarını kullanmıştır.

FETÖ’nün siyasi arenada iki tip insan kullandığı bilinmektedir. Biri bizzat örgüt ilkeleri doğrultusunda yetişmiş ve partilere sızdırılmış militanları, diğeri ise siyasi ya da başka türlü baskı ve şantajlarla kullandıkları örgüt üyesi olmayan siyasilerdir.

Ne yazık ki, hem 17/25 Aralık ekonomik darbe girişimi hem de 15 Temmuz askeri darbe girişimi sonrası bu iki alanda direkt veya endirekt olarak kullanılan siyasilerle yeterince mücadele edilmemiştir. Siyasi arenadaki mücadele ciddi yapılmayınca bu alandaki siyasiler diğer alanlardaki FETÖ mücadelesini de akamete uğratmak için ellerinden geleni yapmışlardır.

Peki, devlet niçin siyasi arenadaki Fetöcüler ile birkaç göstermelik operasyon dışında hakkıyla mücadele etmemiştir? Bugün herkes bunun cevabını aramaktadır.

Devletin ve devlet erkini elinde bulunduran AKP’nin siyasi arenadaki Fetöcüler ile mücadele edemeyişinin en önemli sebebi 13 yıl beraberce çalıştıkları kişilere karşı çıkamayışları olmuştur. Çünkü mücadele edecek olanlarla mücadele edilecek olanlar beraber iş yapmış, FETÖ ne istemişse vermiş ve bu canavar el birliği ile büyütülmüştür. Bu handikapı aşamayan AK Parti, kamuoyu tarafından çok tanınmış bazı FETÖ iltisaklı olan siyasileri aktif görevlerden almış, bazılarını da parti dışına itmiştir. Ancak bu kişilerle ilgili herhangi bir soruşturma açılmamış veya açılamamıştır.

17/25 Aralıktan bugüne kadar siyasi arenadaki FETÖ iltisaklılarıyla ilgili herhangi bir işlem yapılmaması kamu vicdanını yaralamış ve böyle bir işlem yapılmamasının faturası Ak Parti’ye kesilmiştir. Ak Parti bu handikapını aşamadığı için devamlı olarak asıl FETÖ militanlarının diğer partilerde olduğunu sesli olarak dile getirerek kendi içindeki FETÖ iltisaklılarla mücadele edilmeyişini örtmeye çalışmıştır. Hâlbuki FETÖ bütün partilere sızmış, değişik zaman ve zeminlerde sızdığı partilerde operasyonlar yaparak Türk siyasetine yön vermiştir. Bu çerçevede CHP Genel başkanını bir kaset komplosuyla alaşağı ekmesini, MHP’nin on yöneticisinin kasetlerinin yayınlanışını ve İP’in ortaya çıkarılışındaki operasyonları buna örnek olarak göstermek mümkündür.

CHP, İP, MHP ve benzeri partilere sızan FETÖ, ne hikmetse sanki Ak Parti’yi hiç sızmamış gibi davranan Hükümet bu aymazlığının darbesini son seçimlerde yemiştir. Ak parti kendi içindeki siyasi Fetöcüler ile hakkıyla mücadele etmediği için onlar seçime birkaç gün kala bile operasyon çemkmiş ve AKP’nin kaybetmesine sebep olmuşlardır. Abdullah Öcalan mektubunun yayınlanması ve kardeşi Osman Öcalan ile röportaj yaptırılarak TRT ve AKİT TV’de yayınlanması bana göre tam bir FETÖ operasyonudur. Çünkü bu alanda kullanılan aracıların (Özellikle Bülent Arınç) geçmişi FETÖ ile dopdoludur.

Ak parti kendi içindeki Fetöcüler ile hakkıyla mücadele etmeyişinin en büyük tokadını seçimlerden sonra oluşacak siyasi oluşumlarda yiyecektir. Çünkü FETÖ ile iltisaklı diye pasif göreve çekilen Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun etrafında kümelenen kişilere baktığımızda (Sadullah Ergin’den, Nihat Ergün’e, Suat Kılıç’tan diğerlerine) hemen hepsinin geçmişinde FETÖ ile iltisakı çok açık biçimde görülmektedir.

Ak Parti, Pensilvanya’yı su yolu edip Gülen ile boy boy fotoğraf çektirenleri yeniden vekil yapmış, FETÖ lideri Gülen’i “Asrın en büyük Türk Büyüğü” diye makale yazanı TBMM FETÖ Araştırma Komisyonu üyesi olarak tayin etmiş, Gülen ile Pensilvanya’da resim çektiren kişiyi bakan yardımcısı yapmış, “Kim bu paralel uydurmasını yayan” diyeni Ak Parti içinde FETÖ ile mücadele biriminin başına geçirmiş, FETÖ iltisakı çok açık olanları Ankara, İzmir, Balıkesir, Bursa, Gümüşhase, Gaziantep gibi yerlerden Büyükşehir belediye başkanı olarak aday göstermiş.. miş.. miş.. yüzlerce örneği var bu tür aymazlıkların.

Kabadayı âleminde bir söz vardır: “Bitirmezsen bitirirler.”

Ak parti, Fetöcü diye kenara ayırdığı kişiler hakkında herhangi bir soruşturma açtırmadığı için bugün o köşeye çekilenler karşı atağa geçmiş ve Ak Parti’nin altını oymak için ellerinden geleni yapmaktadırlar.

Ak Parti’nin bu hale gelmesinde hükümet yanlısı görünmesine rağmen hükümetin altını oyan “Pelikan” ekibinin oynadığı rolü de unutmamak gerekir.

Diyeceğim son söz:

“BİTİRMEZSEN BİTİRİRLER.”