Cuma namazından çıkan İmamoğlu'na bir avuç insan yuhalayarak tepki gösterdi. Bunun ne büyük bir çirkinlik olduğunu söylemeye gerek yok. Onlarda, İmamoğlu'da biraz önce aynı mescitte namaz kılmışlar, Allah'a yönelmişler, yakarışta bulunmuşlardı. Ama biraz sonra aynı insanlar omuz omuza namaz kıldıkları insanı yuhalamaktan imtina etmediler.

Camiler Allah'ın evidir. Ona ait olan aynı zamanda ona inanlara da aittir. Bu yönüyle camiler bütün Müslümanlarındır. Kimse kimseyi ev sahipliği taslayarak kovamaz. Hepimizin görevi Allah'a giden yoldaki engelleri çoğaltmak değil, azaltmaktır.

Yıllarca bu ülkede CHP'lilerin dine, diyanete soğuk oldukları konuşuldu. İman-küfür denklemi üzerinden siyaset yapıldı. Geçmişte yapılan ve dini hayatı engellemeye matuf teşebbüsler de bu propagandanın kabul görmesinde önemli rol oynadı. 28 Şubat'ta bir taraf ezilirken, bir taraf seyretmeyi tercih etti. Böylece maşeri vicdanda kapanması güç yaralar açıldı.

Ancak inanmak toplumsal bir durum değil, daha çok bireysel bir durumdur. İman tamamen kişisel bir meseledir. Bir partinin, cemaatin içinde olan herkes aynı düzlemde değerlendirilemez. Kadı ki otoriter yönetimlere muhatap olmak, herkesin bazı dersler çıkarmasına neden oldu. 28 Şubat'tan bugüne sistem pek değişmedi, sadece ezenlerle ezileler yer değiştirdi, ama zihniyet olduğu gibi kaldı. Bu da haksızlığa muhatap olan bir çok insanı empati yapmaya itti. Kabul etsek de etmesek de Türkiye büyük bir değişim yaşıyor. Muhafazakarlar da, laikler de, milliyetçiler de değişiyor. Olayların iradesi hepimizin üzerinde şu veya bu ölçüde izler bırakıyor. Hiç birimiz dünkü insanlar değiliz. Muhtemelen yarınlarda da bugünkü gibi olmayacağız. Din adına despotlukla, laiklik adına despotluk arasında mahiyet olarak iç bir fark yok.Haksızlığı kendi nefsinde yaşayan adaletin, hürriyetin, demokrasinin değerini daha iyi anlıyor.

Ancak onca acı tecrübeye rağmen yaşananlardan hiç bir ders çıkarmayanlar da var. Camiye giden bir kişiye gösterilen tepki bunu gösteriyor.Bu siyasi aidiyetin dini aidiyeti aştığını gösteren örneklerden sadece biri. Dini aidiyet daha güçlü olsa o insanlar İmamoğlu camiye geldi diye tepki göstermez tam aksine mutluluk duyarlardı. Ama yıllarca iman- küfür zemini üzerinden siyaset yaptılar.Bunlar dinden imandan anlamaz gibi genellemeler yaptılar. Siyasi rekabeti dini alana çekerek başarısızlıklarını bu şekilde örtüler. Kendilerine destek olmayı neredeyse imanın bir şartı haline getirdiler. Şimdi biri çıkıp camiye gidince bütün propagandaları tuzla buz oldu. CHP'liler camiye gelirse artık bunlar din düşmanı diyemeyecekler. İçlerinden bazıları çıkıp bir de taziyelerde Kuran okudu mu ellerindeki malzemeyi büsbütün kaybedecekler. Altlarındaki zemini kaybetmektense camileri siyasi rakiplerine kapatmayı tercih ediyorlar. Neredeyse bunlar hep camiden -cemaatten uzak kalsalar da din tekelini elimizde bulundursak diyecekler.Halbuki bu manzara olgun bir dindarı ancak mutlu ederdi. İmamoğlu'nun şahsında yaşanan şey, solun geçmiş kavgalardan dersler çıkardığı ve toplumsal gerçekliği anlamaya başladığı gerçeğidir. Bu tip görüntülerden rahatsız olmak Allah'ın dinine koşup gelenlerden rahatsız olmaktır.Din tekelciliği kırıldıkça siyaset de kendi asli zeminine dönecek, toplum tercihlerini kim Müslüman, kim değil sualinin cevabına göre değil, kim layık kim değil sorusunun cevabına göre belirleyecektir.