TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Avukat Turan Aydoğan, Avukatlık Yasında değişiklikler içeren yasa teklifi üzerine yaptığı konuşmada, yasa değişikliğini savunan avukat kökenli vekiller hakkında barolara çağrıda bulundu.

CHP İstanbul Milletvekili, TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Avukat Turan Aydoğan, TBMM’de görüşmelerine başlanan Avukatlık Yasında değişiklikler içeren yasa teklifi üzerine yaptığı 10 dakikalık konuşmada teklifin nelere mal olacağına ve aslında bir FETÖ projesi olduğuna vurgu yaptı. 

2 AVUKAT BU ÜLKEDE "ADALET YOK" DİYE ÖLÜME YATTILAR

CHP’li Aydoğan konuşmasına ölüm orucunda olan ve kritik eşiği geçen avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ı dile getirerek başladı. Aydoğan, Aytaç Ünsal’ın babasının gönderdiği mesajı okudu: " ‘Tek çocuğumuz, avukat oğlum Aytaç Ünsal. Adil yargılama talebiyle başladığı ölüm orucunun yüz elli birinci, Avukat Ebru Timtik ise yüz seksen ikinci gününde. Kritik eşik çoktan geçildi. Baba olarak lokmalar boğazımda düğümleniyor. Kabuslarla uyanıyorum. Yargıtay, hukuka sahip çıksın.’ Hemen hemen Adalet Komisyonundaki birçok milletvekilinin telefonlarına bu mesajlar gelmiştir. Avukatların sorunları bunlar. Bu sorun, sorun değil mi de bununla bu Meclis’te hiç kimse ilgilenmiyor. 2 avukat bu ülkede "Adalet yok" diye ölüme yattılar. Adaletin ayakları yok edilmiş vaziyette. Adalet yok diye çok fazla haykıran insan var, onları görmezden gelip bir ihanet projesini bu Meclis’e getirmek neyin nesidir” 

BU KANUNU HUKUK FAKÜLTELERİNE VETERİNERDEN DEKAN ATAMANIZ GİBİ VETERİNERLERE YAPTIRDINIZ

Kanunu sert bir dille eleştiren Aydoğan, “Ben düşündüm, Adalet Komisyonunda düşündüm, buraya gelene kadar düşündüm, kanunun tekniğine baktım, içeriğine baktım, Türkiye'nin ihtiyaçlarına baktım, sonra düşündüm, dedim ki: "Herhâlde bu kanunu da aynen o hukuk fakültelerine veterinerden dekan atamanız gibi veterinerlere yaptırdınız." Öyle ya, hukuk dünyasıyla alakası olmayan, hiçbir ihtiyaçtan kaynaklanmayan, tamamen siyasi saiklerle beraber hayata geçirilecek bir kanunu bu baroların üyesi hiçbir avukat yapmaz. Böyle bir ihanet kanununu, böyle bir tasfiye kanununu, böyle bir hukuk devletine saldırı kanununu, böyle bir hukukun üstünlüğüne saldırı kanununu, böyle bir adaletsizliği teşvik edecek kanunu; böylece birçok kimsesizi tamamıyla kimsesiz bırakacak, pozitif ayrımcılık gereği korunması gereken insanların sokakta bırakılacağı bir kanunu bu barolara üye avukatlar buraya getiremezler. Buradan çağrımdır baro başkanlarına: Burada kaldıracağımız her parmak Türkiye'de hukukla beraber hukuk devletinin bekasına yönelik olacaktır” dedi. 


AYDOĞAN BARO BAŞKANLARINA ÇAĞRIDA BULUNDU

Kanunun sadece Avukatları değil tüm vatandaşları ilgilendirdiğini vurgulayan Aydoğan baro başkanlarına çağrıda bulundu: “Bir tasfiye sürecinin son ayağını oluşturacak olan Avukatlık Kanunu, aynı zamanda, Türkiye'de hukukun sonlandırılması ve artık alışkanlık hâline gelmiş monark iradenin ulufeleriyle yaşam tarzını şekillendirecek bir kanundur. Bu kanun teklifini veren, parmak kaldıran, sizi burada rencide eden, baro başkanlarını kriminalize eden, onlar sokakta tartaklanırken buraya çıkıp suç örgütü lideri gibi konuşan içimizdeki avukatların barolarınızdaki durumunu yeniden gözden geçirin. Avukatlık vakar gerektiren bir meslektir, her ortamda vakar gerektirir, avukatlık samimiyet gerektirir, avukatlık dürüstlük gerektirir. "Bu ilkelere, bu vasıflara sahip mi, değil mi?" tartışmasına neden olacak şekilde bu kanunu burada tartışan arkadaşlarımızı lütfen barolarda gözden geçirin” 

BU BİR MÜZAKERE SÜRECİ DEĞİLDİR

Meclis kürsüsünde komisyon sürecinde müzakere edildiğini söyleyen AKP Grup Başkan vekili Cahit Özkan’ın ifadelerine tepki gösteren Aydoğan, “Ben buraya gelmeden önce İstanbul Barosunun üyesiydim, hâlâ şerefle üyeliğini taşıyorum. İstanbul Barosunun ayağa kalktığı bir yerde, yeniden ilkokul 1'e bizi gönderecek şekilde simgelemelerle anlatılan işlere ikna olmam mümkün değil. Sayın Cahit Özkan, Bülent Turan burada çıktı, dediler ki: "Adalet Komisyonunda müzakereler yapıldı." Hayır, yapılmadı. Halkımız buradan duysun. Adalet Komisyonunda müzakere falan yapılmadı. Yüzlerce milletvekili konuştu, Cumhur İttifakı'nın milletvekilleri sadece dinledi. Haklı olunan noktalarda bile virgülüne dokunulmadan bu yasa teklifi aynen buraya getirildi. Bu, bir müzakere değildir. Bu, tek taraflı tenis topunun duvara vurup dönmesi gibi bir olaydır. Bu, Meclisin içindeki kurumsallıkları zafiyete uğratacak bir çalışma tarzıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi buna müstahak değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin içerisindeki kurumlar kendilerine verilmiş olan görevleri bağımsızca ve backgroundlarını o sahaya sürecek şekilde kullanmak zorundadırlar. Adalet Komisyonunda saatlerce, günlerce birçok insanın teknik açıdan ve anayasal açıdan getirdiği eleştirilere Cumhur İttifakı'nın milletvekilleri itibar etmemiştir. Bugüne kadar itibar edilir bir şey de görmüyoruz” 


GENETİK BİR SORUN MU VAR, GENLER Mİ CANLANDI?

 Böyle bir ortamda Anayasa'nın açıkça 135'inci maddesine aykırı olan yani kamu tüzel kişiliğinin bölünmezlik ilkesine aykırı olan bir kanunu getiriyorsunuz. Anayasa'nın giriş maddesinde hürriyetçi demokrasiden bahsediyor, hem de kim bahsediyor biliyor musunuz? 12 Eylül cuntası bahsediyor ya, 12 Eylül cuntası bahsediyor. İnanılmaz bir durumdasınız. Bu kanun bir proje kanunu. Açık, net, herkes buradan söyledi. On yıl önce darbeci örgütün sahaya sürmek istediği kanun. Niye siz getiriyorsunuz kardeşim? Genetik bir sorun mu var, genler mi canlandı? Niye tekrar bu kanun geliyor, gene sizi kim aldatıyor? İçinizden birileri mi aldatıyor, dışardan birileri mi aldatıyor? Bu kanunu siz getirdiniz demem, dersem sizi tezyif ederim çünkü bu kanunla bize neyi anlatıyorsunuz biliyor musunuz? Bu kanunla bize diyorsunuz ki: "Siz ilkokul 1'e yeniden başlayın." Niye? 4.999 eşittir 44! Çocuklara söyleseniz buna inanmaz ya. Hatta matematikteki büyük ve küçük işaretlerinin anlamlarını kaldırıyorsunuz, büyük işaretinin yerine "eşittir"i koyuyorsunuz. Atatürk'ün geometri, matematik derslerine göndermek lazım bu kanunu yapanları. İlk çıkardığı o işaretler var ya; bu üçgendir, bu eşittir, bu bilmem nedir. Ya böyle bir mantıkla böyle bir kanun anlatılabilir mi? Bu kanunla çok net demokratik hukuk devletinin temeline dinamit koyuyorsunuz ve bir ihanet kanunudur bu. Anayasa'nın 2'nci maddesi açıktır, aykırı davranamazsınız. Buraya çıkıp "Biz buradan geçiririz, Anayasa Mahkemesi iptal eder." deme lüksüne sahip değilsiniz. Anayasa'ya açıkça aykırı bir kanunu buradan geçirmeye kalkmak açıkça kötü niyetli bir iş yapmaktır, görevin suiistimalidir arkadaşlar. Anayasa'nın 11'inci maddesi bize Anayasa'nın bağlayıcılığını emrediyor. Açıkça suiistimal ediyoruz şu anda” 

AVUKATLARIN HAKLARI ÇALINIYOR

Yasa ile birlikte gelecek olan hak ihlallerini tek tek sayan Aydoğan, “Burada ne yapılıyor bu yasayla birlikte? Hak hırsızlığı yapılıyor. On binlerce avukatın hakkı siyasi saiklerle beraber çalınıyor, 5 bine yakın avukatı 40 tane avukatla eşitliyorsunuz, hak hırsızlığı yapıyorsunuz. Buna da "temsil adaleti" diyorsunuz. Çocuk muyuz biz? Milleti kandırmayın. Buradaki faaliyet açıkça iyi niyetten yoksundur. Hakkın kötüye kullanılmasını bizim kanunlarımız kabul etmez, hakkı kötüye kullanıyorsunuz, parmak sayınızla beraber açıkça Anayasa'ya aykırı olduğunu bildiğiniz bir kanunu burada geçirmeye çalışıyorsunuz, Meclisi tahakküm altına aldınız. Millet iradesine saygısızlıktır bu. Bütün o baro başkanları sokakta, bütün barolar ayakta, buradaki sizin dışınızdaki bütün milletvekilleri size her şeyi anlattı, Adalet Komisyonunu sempozyum alanına çevirdik, size hukuksal olarak anlatılması gereken her şeyi anlattık, ısrarla "Parmaklarımızı kaldıracağız, bu teklifi geçireceğiz." diyorsunuz. Bakın, daha önce kanunlar geçirdiniz. O utanç kanunlarını önünüze koydukları zaman, döndünüz insanlara "Bize niye bunu söylüyorsunuz?" diye tazminat davaları açmaya kalktınız. Ben sizi buradan uyarıyorum: Bu, utanç kanunudur. Bu, ihanet kanunudur. Bu, Anayasa'ya aykırıdır. Yaptığınız anayasal anlamda suçtur. Bunları tarihe not düşüyorum. İki sene sonra, üç sene sonra milletin önüne geçip iki büklüm "Biz hata yaptık, hatamızdan dönmeye çalışıyoruz." derseniz... Bunları, burada, aynen Sayın Kamer Genç'in FETÖ terör örgütü konusundaki konuşmaları gibi tarihe not düşüyorum.” şeklinde konuştu. 

ONLAR BU ÜLKENİN YOKSUL İNSANLARININ KESESİNDEN, YÜKSEK İSTİŞARE KURULUNDAN MAAŞ ALIYORLAR 

Aydoğan son olarak şunları söyledi: “Şimdi, bu iddia ettiğiniz, "69 yılında" dediğiniz yasa var ya, o 69 yılının yasası falan değil, 2001 yılında 90 maddesi değişmiş bir yasa. Burada doğruları söylemekle mükellefsiniz. O zaman bu Meclisin tamamı bu yasanın üzerinde mutabık kaldı. Niye biliyor musunuz? 69'dan gelen maddenin üzerinde Adalet Bakanının vesayeti vardı, bir vesayet söz konusuydu. O vesayet kaldırılırken partilerin sözcüleri neler demiş, bakın. MHP sözcüsü İsmail Çevik ‘Tasarıyla bağımsız yargının savunma kanadı vesayetten kurtarılıyor.’ demiş. DYP sözcüsü, daha sonra Adalet ve Kalkınma Partili Ahmet İyimaya: ‘Bu yasa, meslek örgütleri için olağanüstü bir yasadır.’ Dönemin Fazilet Partisi sözcüsü, Adalet ve Kalkınma Partisi kurucularından Dengir Mir Mehmet Fırat: "Meslek kuruluşları vesayet konusunda sınırlarının en son noktasına kadar giderek baroların bağımsızlığı sağlanmıştır." Aynı övgüler Cemil Çiçek'ten ve Bülent Arınç'tan geliyor. Soruyorum size ya: Bu yasayı aranızda hiç kimse konuşmamış mı? Bakın, burada 2 Yüksek İstişare Kurulu üyeniz var, ağabeyleriniz var, onlara da mı sormadınız? Buradaki konuşmaları net. Onlar bu ülkenin yoksul insanlarının kesesinden, Yüksek İstişare Kurulundan maaş alıyorlar. Niye alıyorlar o zaman kardeşim, niye alıyorlar?”