Herkes gazete haberleri veya TV'lerden öğrenmiştir; 25 yaşındaki "tombalak" bir çocuk, tam bir dolandırıcılık hikayesiyle tam 77 bin kişiden 513 milyon TL para toplamış ve ortadan kaybolmuş.

Bu hikaye bizim milletin ilk defa muhatap olduğu bir dolandırıcılık hikayesi değil tabi ki. Kandırılmak ve dolandırılmak millî zaafımız haline geldiğinden artık bu olaylara da şaşırmıyoruz.

Ben de bu dolandırıcılık ve kandırılma hikayesinden çıkardığım sonuçların bazı özelliklerini sizlerle paylaşmak istedim.

Mağdurları dinleyince kandırılma hikayesinin sosyo-psikolojik unsurlarını incelemek gerekiyor.

* "İtibarlı gazete ve TV'lerde ÇİFTLİK BANK reklâmlarını görünce inandık."
* "Bir sürü insanın para yatırmasını örnek alarak, ben de herhalde bu insanlar durumu biliyorlardır diye düşündüm."

Mağdurların bu şekildeki ortak temalı cevaplarına bakınca, insan ve toplum olarak her alandaki karar alma süreçlerimizin ne kadar yanlış ve rasyonel olmayan unsurlarla işlediğini daha iyi anlamış olduk.

Hatta buradan hareketle ve "İslamın güncellenmesi" tartışmaları vesilesiyle, insanımızın din algısı sşeklindeki psikolojisine işaret etmek maksadıyla, cemaat veya tarikat önderi Cübbeli Ahmet Efendi denilen şahsın canlı yayınlanan ve rakip cemaat şeyhi için söylediği sözler aklıma geldi.

Cübbeli diğer şeyh için aynen şöyle diyordu; "Adam parayla kiraladığı 5-10 kişiyi almış etrafına. Bu şekilde şeyhe bağlı 5-10 kişiyi gören ve parasız 2-3000 kişi de zaten onların peşinden gelmiştir."

Görüldüğü üzere; Cübbeli rakip firmayı suçlarken, aslından ustaca işlettikleri sosyo-psikolojik süreç ve mekanizmaların da ip uçlarını vermiş oluyor.

Ticari alanda toplu dolandırılma, inanç noktasında şeyhin eteğine yapışma ve siyaseten liderin "hipnozuna" kapılan herkes için hep aynı sosyo- psikolojik mekanizmaların işlediğinin farkında mıyız?

Çalışmadan, üretmeden, kolayca para kazanmanın ve tamahkârlığın peşine düşenler, yüzlerce defa "akletmez misin, düşünmez misiniz" diyen bir dinin mensupları Allah'a kulluk görevlerini yerine getirmek yerine, bir şeyhin eteğine tutunarak "cenneti" garanti almak isterse ve aklı ve iradesini kullanan hür bireyler gibi partisini, liderini değerlendirmek, incelemek ve sorgulamak yerine tam bir sadakatle "biât" çarkını işleten insan ve toplumsal yapımız değişmedikçe, her alanda daha çok "kandırılma", "dolandırılma" hikayesi yaşamaya devam ederiz maalesef...

Bu sebeplerle diyorum ki,sevgili kardeşim, kimsenin seni kandırmasına izin verme,"kendi aklınla düşünmeye cesaret et."

Peki bu durumda Filozof ne demiş biliyor muyuz ?

"NE GÜLÜYORSUN ANLATTIĞIM SENİN HİKAYEN."