Son yılların moda kavramlarından biri çok kültürlülük. Sık sık terör örgütünün taleplerine meşruiyet kazandırmak için -kültürel farklılıklara- dikkat çekiliyor. Kürtlerle Türklerin farklı kültürlere sahip olduğu iddia edilerek, bunun üzerinden -siyasi taleplerin- önü açılmaya çalışılıyor.

Kültürden anladıkları şey ise daha çok folklorik farklarla,coğrafyadan,ekonomik ilişkilerden kaynaklanan farklar. Bu tip farkların kültürün temel kodları ile ilgisi yoktur. Aynı millete hatta aynı etnik kökene sahip olan topluluklarda bile benzer farklar olabilir. Hakkari'deki Kürt ile Diyarbakır'daki Kürtler arasında bile belli farklar vardır. Kimse bu farklara bakarak iki ayrı milletten söz edemiyor. Keza, Kuzey Irak Kürdü ile Türkiye Kürdü arasında da bazılarının söz konusu Türkler olduğunda -kültürel fark- kategorisine soktuğu ayrılıklar görmek mümkün. Her fark bir ayrıştırma aracı haline getirildiğinde içinden çıkılmaz bir hal alır.

Kültürün temel kaynağı dindir. Helal-haram,doğru-yanlış,iyi-kötü gibi değer yargılarının ölçüsünü din verir. Mustafa Çalık'ın ifadesi ile Türk kültürü Müslüman'dır ve Kürtlere de şamildir.Kürtlerle Türklerin değer ölçüleri aynıdır ve aynı iman havzasından beslenirler. Dolayısıyla belli çevrelerin abarttığı kadar büyük bir farktan, hele kültür farkından söz etmek mümkün değildir. Belki tek esaslı fark dildir. Bunun da toplumlararasında ortak yaşamı yok edecek kadar derin etkileri olduğu söylenemez. Çünkü Kürtlerin ezici bir çoğunluğu ortak iletişim dili Türkçeyi bilmekte ve konuşmaktadır. Üstelik istatistiklerde Türkçe bilenlerin oranının her geçen gün arttığı tespit edilmektedir. Milliyetçiliğin ateşi düştükçe -farklı olma ve kalma- ısrarı da gevşeyecektir.

Esas problem, terör sorununu çözme adı altında iki toplumu farklılaştırma gayretleridir. Sağda, solda özerklik veya federalizm arayışında olanların çıkış noktası bütünleştirmek değil ayrıştırmaktır. İki topluma sınırlar çizmek, farklı yönetim düzeyleri uygulamak bazılarının sandığı veya telkin ettiği gibi sosyal barışa değil, parçalanmaya hizmet eder. Bir topluma siz farklısınız, yönetim biçiminiz de farklı olsun, kendi kendinizi yönetin dedikten sonra,o toplumu aynı sınırlar içinde tutmak mümkün değildir. Birlik fikri toplumları birbirinden ayırarak onlara sınırlar çizmekle temin edilemez. Bu sadece küçük küçük farkların daha da derinleştirilmesi, iki topluma birbirlerinden ayrı olduklarının kabul ettirilmesi olur.

Bölücü terörün günümüzde çok fazla istismar edeceği bir malzemesi kalmamıştır. Bahaneleri azaldıkça tabanı üzerindeki etkisi zayıflayacak, giderek daha az insanı etkileyebilecektir.Ancak bu bölge halkı ile devlet arasındaki aidiyeti güçlendirmek için yeter sebep değildir. Devletle halkı bütünleştiren en tesirli araç adalettir. Devlet adalette somutlaşır ve esasen var olma sebebi de budur. Geçmişte en büyük yakınmaların yargı erkinden geldiği unutulmamalıdır. İnsanlar bir ülkeyi iki sebepten terk eder, bir: ekonomik sebepler,iş,aş arayışı, iki: adalet ihtiyacı, zulüm ve baskıdan kaçış. Bütünleşmiş bir Türkiye doğru işleyen bir adalet mekanizması ile mümkündür.