Sabah sabah hiç güleceğim yoktu. Arkadaşımı arayıp anlattığımda kahkahayı bastı. Yeni Şafak yazarı Serdar Tuncer, çocuklarımızı esir alan “Süper Kahramanlar”a alternatif arayışına girişmiş.

Hiç uzatmadan Tuncer'in anlattığı hikâyeye geçeyim:

“Birisinden bahsettiler, güzel bir jipi var, kurallar dâhilinde hızlı kullanmayı seviyor, arabanın hakkını veriyor yani. Onunla yolculuk eden bir dostum dedi ki, bir şey dikkatimi çekti, ne zaman eski ve kötüce bir arabanın yanından geçse yavaşlıyor, bazen geçmek istemiyor, mecbur kalınca da daha bir ihtimamla geçiyor ve o sırada dudakları kıpır kıpır bir şeyler mırıldanıyor. Niçin diye sordum. Önce cevap vermek istemedi ama ısrarıma dayanamayarak yüzü mahcubiyetle kıpkırmızı, dedi ki: Benim ilk arabam eski ve kötü idi, ne zaman yanımdan bir jip hızla geçse gıpta eder, biraz da bozulurdum, şimdi benim jipim var, kendimi o arabaların içindekilerin yerine koyuyorum, rahatsız olmasınlar, hele bir de yanlarında çocukları varsa mahcubiyet duymasınlar diye böyle yapıyorum. Peki dedim, bir de bir şeyler mırıldanıyorsun? Hepten utanarak dedi ki, dua ediyorum abi; “Ya Rabbi bu kardeşime benimkinden daha güzel bir araba ver!” Şimdi siz söyleyin Batman mi daha kahraman, bu güzel adam mı?”

Adamdaki aşağılık kompleksine bakar mısınız? Yanından jip geçerken bozuluyormuş. Demek ki bir hayli hırs yapıp nihâyet jipe kavuşmuş. Kavuşmuş ama herkesi kendisi gibi bildiği için kötü arabaların yanından geçerken yavaşlıyor. Niye? Arabada çocuklar varsa babaları utanmasınmış. Demek ki kendisi, çocuklarından utanıyordu.

Hele duâ kısmı yok mu? İbret ki ne ibret!

Arkadaş, ne biliyorsun o arabadaki adamın sana imrendiğini? Belki, “O cipin hesâbını öbür tarafta nasıl vereceksin?” diye sana acıyor.

Bu nasıl Müslümanlık ki kendinden aşağıda olan herkesin, kendisine imrendiğini, kıskandığını zannediyor.

Sitemizde bu yazının haber yapılış biçimi, çok hoşuma gitti. Serdar Tuncer’in kahramanı, yâni jipte duâ eden derviş, ferrarisini satan bilgeye rakip çıkmış. Ferrarisini Satan Bilge kitabı, bir zamanlar ekmek peynir gibi okunuyordu. Birileri çıkıp, “Bilgelik, ferrariyi satmak değil: bağışlamaktır.” deyince bilge, fos çıktı.

Şimdi birileri de Serdar Tuncer’e çıksa dese ki, “Dervişlik, jipte dua etmek değil; jipe binmemektir.” ne diyecek?

Ne diyeceğini, az çok tahmin ediyorum.

“Müslüman zengin olmasın mı, jipe binmesin mi, sürünsün mü?

Elbette olsun. Elbette jipe bisin. Ama nefsi bas bas bağırıken derviş ayağına yatmasın.

Zorlamaya gerek yok. Böyle adamlardan, zengin Müslüman, çakma mücâhid veya çakma derviş çıkar ama kahraman çıkmaz!

Peki kahraman kimdir?

Kralın birisi, çok güzel bir yol yapmış. “Herkes, bu yolu yürüsün. En güzel yürüyene ödül vereceğim.” demiş. Yürüyüş bitmiş. Adamın birisi geç kalmış. Kral sebebini sorunca , “Yolda bir tümsek vardı. Orayı düzelttim.” demiş. Meğerse kral, bu tümseği, “Bakalım kim fark edecek?” diye bilerek koydurmuş.

Kral, ödülü, bu adama vermiş. “Bir yolda en güzel yürüyen, yolda gördüğü yanlışı düzeltendir.” demiş.

Bizim geleneğimizdeki kahraman, başkasının ayağına takılmasın diye yoldaki taşı kaldırandır.

Jipe atlayıp hız yapan, hele de hızın hakkını veren, yoldaki taşı göremez!

Serdar Tuncer’e bir film tavsiye edeceğim.

Schindler’in Listesi filminin muhteşem bir son sahnesi vardır.

İkinci Dünya Savaşı sırasında fabrikatör olan Schindler, bütün servetini kamplardaki Yahudileri kurtarmaya harcar. Onları, fabrikasında çalıştırmak bahânesiyle satın alır. Savaş bittiğinde kurtardığı insanlarla vedâlaşırken bir Yahudi, şöyle der:

“Kânun kitabımız Talmut’ta ‘Kim, bir hayat kurtarırsa dünyâyı kurtarmış sayılır.’ yazar.”

Schindler, “Daha fazlasını kurtarabilirdim. O kadar çok parayı çar çur ettim ki..” diye ağlamaya başlar. Sonra arabasını görür. “Niye satmadım ki on insana bedeldi, on insan daha, on insan daha.." diye perişan olur.

Arkasından, yakasındaki rozeti eline alır.

“Bu rozet, iki insan eder. Altın bu! İki insan ederdi. En az bir kişi, bir kişi daha, bir insan daha....Ben fazladan bir kişi daha kurtarabilirdim ama yapmadım.” diye yere yığılır.

Elin oğlu, işte böyle kahramanlar üretiyor.

Biz ise jipte, başkalarının da jip alması için duâ edenlerden kahraman çıkarmaya çalışıyoruz.

Sonra da “Bir avuç İsrâil, nasıl oluyor da İslâm dünyâsına kafa tutuyor?” diye hayıflanıyoruz.