Çözülemeyecek sorun yoktur

Abone Ol

Sorunlarımızın bazılarının varlığı, bazılarının kronikleşmesi tamamen siyaset yapma tarzımız ve üslupla ilgilidir. Kullanılan politik dil, sorunları çözmüyor tam aksine daha da derinleştiriyor. Kutuplaştırıcı bir dil, birbirine hasım topluluklar üretir. İnsanları birbirinden uzaklaştırır, yan yana gelmelerini zorlaştırır.

Türkiye'nin milli varlığına yönelik tehditlerin olduğu doğru. Ancak bunun tedbiri çok bağırıp, çağırmak değil, çok düşünmek ve dikkatli hareket etmektir. Sertlik sertliği, radikalizm radikalizmi doğurur. Toplum; dil üzerinden birleştirilir, dil üzerinden ayrıştırılır. Düşman odaklı bir dil, ya düşman üretir, yahut olanı büyütür.

Milliyetçilik bir milletleşme doktrinidir. Yaşamak için bütün olmak gerektiğine inanır. Devletini kurmuşsa bütün dikkatini buna verir. Kanatlarını ülkenin tamamını, toplumun bütününü kucaklayacak kadar açar.Ayrıştırıcı, dışlayıcı bir dil kullanmaktan sakınır.Bazen kendini geri çeker, milliyetçiliği dayatmanın ayrılıkçı milliyetçilikleri harekete geçireceğini bilir.Milliyetçiliklerin en yaygın ve en keskin olduğu dönemin, karşı ayrılıkçı milliyetçiliklerin var olduğu dönem olması bundandır. Ayrılıkçılık, milliyetçiliklerin çatışmasıdır, bir tarafta merkezin birleştirici milliyetçiliği, öbür tarafta başka bir siyasi merkezi hedefleyen, onun mücadelesini veren ayrılıkçı milliyetçilik.

Ayrılıkçı milliyetçiliğe karşı en etkili tedbir, merkez milliyetçiliğinin bütünlükçü ve yatıştırıcı bir dil kullanmakta ısrar etmesidir. Merkez milliyetçiliğin dışlayıcı, düşmanlaştırıcı bir dil kullanması etnik-ayrılıkçı milliyetçiliklerin en çok istedikleri şeydir.Doğru olan köprüleri atmak değil, her zaman konuşabilecek bir zemini muhafaza etmektir.

Konuşulabilir olmak, her çözüme müsait olmak demek değildir. Konuşulabilir olmak, olabilirler üzerinde konuşulabilir olmaktır.Her ülkenin konuşmaya, pazarlığa, tartışmaya açık olmayan yasak alanları vardır.Bir devletin temelleri, bir milletin varlığı/birliği tartışma veya pazarlığa açılamaz. Bayrağı açılamaz, toprağı açılamaz,tapusu,tapu sahipliği açılamaz, resmi dili açılamaz, bayrağı açılamaz. Sizinle konuşmak isteyen sizinle ne konuşulmayacağını, sizden ne istenmeyeceğini bilmelidir.

Hiç bir sorun çözümsüz değildir, sadece bazıları az maliyetli, bazıları çok maliyetlidir.Bazıları çok sabır, çok emek ve çok zaman ister. Bazılarını büyüten, konuşulabilirliğinizin sınırlarının belirsiz olmasıdır.Belirsizlik karşı tarafa sınırsız talep cüreti verir, olamazlar üzerinden pazarlık yapmanın yolunu açar.Bugün uzun bir geçmişe sahip her meselemizin arkasında bu nerede duracağını karşı tarafa ihsas ettirmeyen politikalar vardır. Her meseleyi tartışmaya açmak, muhali mümkün hale getirir. Dün konuşulamayanların bugün istenebilir hale gelmesinin nedeni budur!

Demokrasi bireysel haklar üzerinden istenir. Kolektif haklar üzerinden talepte bulunmak demokrasi değil, ülkenin etnik kompartımanlara bölünmesini istemektir.Eyaletleşme, özerklik, federalizm gibi bir insan hakkı yoktur.Bunlar demokrasinin mütemmim cüzü de değildir.İnsan hakları topluluklara değil, bireysel haklara vurgu yapar. Ayrıca hiçbir insan hakkı devletin egemenliğini, bütünlüğünü yok etmek için kullanılamaz. Bu gibi durumlarda devletlerin bu hakları askıya alma hakları vardır.Üçüncü kuşak haklardan Self determinasyon(kendi kaderini tayin hakkı) bir devlet içinde bütün halka tanınmış bir haktır.Asıl amacı halkın kendi kendini yönetmesi, yani demokrasidir.Hiçbir zaman doğrudan doğruya ayrışmaya çağrı yapmaz. Dış Self determinasyon önce sadece sömürge altında olan, sömürgesi ile bitişik olmayan deniz aşırı halklara tanınmış bir haktı. Daha sonra buna yabancı işgali ve ırkçı,ceberut yönetimler altında yaşayan halklar da ilave edilmiştir.

Yabancı işgali sadece yakın geçmiş için geçerlidir.Mesele 200-300 yıl önce işgal edilmiş ülkeler için bu ilke geçerli değildir. Irkçı yönetimlerden kasıt ise azınlıkta bulunan halkı yönetime katmamak, farklı vergi rejimi uygulamak, azınlık grup üçüncü bir grubun saldırısına uğradığı zaman onları korumamak, haklarını arayacak mahkemelerin olmaması gibi ağır ihlaller gereklidir. Bu ülkede bunların hiçbiri olmamıştır.Hukukumuzu bilirsek çözümlerimizin sınırlarını da ona göre çizer,konuşulabilirlik hudutlarımızı ona göre tespit ederiz. Bugün milli varlığımız bile tartışma konusu haline getirilmişse sebebi bu hudutsuzluktur.

Ayrılıkçı ile arkasındaki kitleyi ayıran yeni bir dil,somut sorunlara yönelik bir politika, hep aynı bütünlük stratejisinde ısrar ve sabır,sınırları belli bir diyalog siyaseti, ideolojikleşmeyen bir milliyetçilik anlayışı problemlerimizin çoğuna çare olabilir.