Af tartışmaları Cumhur ittifakını bitme noktasına getirdi. CB Erdoğan, katilleri, uyuşturucu tacirlerini affedemeyiz, bunu hangi akılla istiyorlar anlamıyorum dedi. Bahçeli ise, hiçbir önerilerinin dikkate alınmadığı bir ortaklık olamayacağını, yerel seçimlerde ittifak yapmayacaklarını söyledi.

Arapların bir ata sözü var, böyle durumlarda söylenir: Bade harabül Basra, yani Basra harap olduktan sonra… CB Erdoğan’a her istediğini vermişsiniz, başkanlık sistemleri içinde en kötüsü olan partili başkanlığın yolunu açmışsınız, sistemin değişmesine, yargının siyasallaşmasına her türlü desteği vermişsiniz, bu saatten sonra Cumhur ittifakı devam etse ne olur, etmese ne olur? İttifaktan çekilmenin CB Erdoğan açısından hiçbir önemi yok. Mecliste tek bir milletvekili bile olmasa 5 yıl hiçbir güç onu oradan indiremez, hükümeti değiştiremez. Daha düne kadar 2023’e kadar CB Erdoğan’a açık çek veren, desteğin kayıtsız şartsız süreceğini söyleyen de MHP Lideri Bahçeli idi.

O zamanda yazmış, siyasette görmeden, ne olduğunu bilmeden destek vermenin politikasızlık olduğunu ifade etmiştim. Kaldı ki, Erdoğan’a desteği karşılığında MHP’nin hiçbir şey istemediğini- MHP bu tip pazarlıklara girmez- diyerek kesip atan da sn Bahçeli idi. CB yardımcılığı istemedi,bakanlık istemedi, genel müdürlük, bakan yardımcılıkları istemedi, hiçbir şey istemiyorum taahhüdü AKP’yi MHP’yi dikkate almayan,hesaba katmayan bir noktaya getirdi. Üstelik af talebi ile MHP katillerin, uyuşturucu tacirlerinin hamisi durumuna düşürüldü. Hemen söyleyeyim ben MHP’nin af talebine karşı değilim, ufak tefek değişikliklerle kamu vicdanının kabulleneceği bir af(infaz değişikliği) getirilebilir. İnsanlara her zaman bir şans daha vermek gerekir. İşin bu noktaya gelmesinin sebebi bu karşılıksız destek politikasıdır. AKP alacağını aldı, ittifak görevini bitirdi,bitse de devam etse de bundan sonra kimseye faydası olmaz.

***

Son günlerin en çok konuşulan konularından biri Danıştay 8. Dairesinin andımızla ilgili aldığı iptal kararıdır. Bu karar bir anda gerçek gündemi unutturarak gündemin birinci maddesi haline geldi.

Öncelikle, bugün artık iyice siyasallaşan yargının niçin tam da ekonomik krizin en fazla konuşulduğu bir dönemde bu kararı aldığını sorgulamak gerekir. 5 yıl önce açılan dava niçin şimdi karara bağlandı? Sn Akşener bunun gündem değiştirme maksadına matuf olduğunu söyledi ki ben de aynı kanaatteyim.

Muhalefet bugüne kada,r hep CB sn Erdoğan’ın oluşturduğu gündemin peşinden koştu. Hiçbir zaman kendi gündemini oluşturamadı. Andımızın kaldırılması çözüm sürecinde gerçekleşti ve bu bağlamda ortadan kaldırıldı. Ama esas saik iktidarın milli devlete(ulus-devlete) karşı olmasıdır. Andımızdaki Türklük vurgusu, onun kaldırılmasındaki en önemli sebebi teşkil ediyor.

Bir çok ülke uluslaşabilmek için benzer yolları kullanmıştır. Andımız da çocuklara aynı milletin çocukları olmayı telkin eden,onları Türk kimliği içine almayı hedefleyen bir metin. ABD’de de 1800’li yılların sonundan itibaren benzer bir metin kullanılmaktadır. Bir coğrafyada farklı ulus iddialarının bulunması çağımızın, her millete bir devlet biçimindeki siyasi yapılanması dikkate alındığında sonu çatışma ve ayrışmaya varan sonuçlara neden olmaktadır. Tek ulus biraz da bu tehlikeyi bertaraf etme maksadına matuftur. İktidar partisi ulusla etnik aidiyeti bir tuttuğu için Türklük söz konusu olduğunda hep onu ırkçılıkla özdeşleştiren bir tutum takınmıştır. Sorun, milli devlet karşıtlığından ve milletle etnik aidiyeti karıştırmaktan kaynaklanmaktadır.

Ancak, her şeyi bir yana bırakıp Türkiye’nin başka hiçbir meselesi yokmuş gibi bu konuya odaklanmak yanlıştır. Yargı aldığı karar, muhalefet gösterdiği aşırı tepki ile CB Erdoğan’ın önüne iyi bir pas atmıştır. Nitekim, “bizim andımız İstiklal marşıdır” şeklindeki beyanıyla o da bunu gole çevirmiştir. Muhalefet kendi gündemini oluşturmadığı müddetçe bu gollük paslar devam edecektir.