Türkiye’nin iki büyü sorunu var, bir; terör ve bölücülük, iki tek adam yönetiminden kaynaklanan ekonomik kriz ve adaletsizlik. Diğer bütün sorunlar bu iki sorundan neşet ediyor. Yönetim biçiminden kaynaklanan problemleri siyasi iktidarları değiştirerek çözmek mümkün, lakin etnik terör ve bölücülük çözülmesi çok kolay bir sorun değil, akıl, sabır, planlama ve çok zorlu bir emek gerektirir.

Bunların hiç biri bizde yok. Bütün diğer politikalarımız gibi ifratla tefrit arasında gidip geliyoruz. Uzun vadeli bir planlama olmadığı için günü birlik ve her gün çelişen farklı politikalarla günü kurtarmaya çalışıyoruz.

Önceki gün medyada Demirtaş’ın bir mesajı yayınladı, Demirtaş, “bir sabah eşimle birlikte sayın Akşener’in kapısını çalıp kahvaltıya geldik,” demek isterdim, demiş. Bunun üzerine sayısız yorum yapıldı, mesajdan Akşener-HDP yakınlığı çıkarmaya çalışanlar oldu, Gülerce gibi tipler, çirkin imalar taşıyan tvitler attılar, sayın Akşener, bizde, düşmanda olsa kapımıza gelen geri çevrilmez, yemeği yedirilir, yolcu edilir ama memleket, millet için konulan tavır da sürdürülür, dedi. Beklediler ki, sayın Akşener, kapıdan içeri sokmam veya buyur eder her şeyi unuturum desin de bunu köpürtüp üzerinde siyaset yapalım. İkisi de olmayınca Özal’ın ifadesini biraz terbiye ederek söyleyeyim; arka üstü oturdular.

Halbuki, sorumlu davranan medyadan da, siyasetten de şu beklenirdi: Demirtaş uzun süredir içeride, bol bol düşünmeye, özeleştiri yapmaya vakit bulmuştur. İnsan çevresinin esiridir. Çok az insan muhitinin etkilerinden kurtulabilir. Demirtaş, şimdi farklı bir muhitte, geçmişi daha sağlıklı değerlendirmiş, kendine daha rasyonel, daha gerçekçi bir yol çizmiş olabilir. Akşener’in HDP karşıtlığını bilmesine rağmen böyle bir hamle yapması böyle bir muhasebenin sonucu olabilir. Bu çıkışı bu sorunun çözümünde bir atlama taşı yapabilir miyiz, Türkiye partisi olmamakta direnen HDP’nin Türkiyelileşmesi için bir imkan olarak değerlendirebilir miyiz. Yahut bölgede farklı siyasetlerin ortaya çıkması, insanımızın HDP’ye mecbur olmaktan kurtarılması için bir fırsat yaratabilir miyiz? Bunların hiç biri yapılmadı, konu grafiği her geçen gün yükselen Akşener’in önünü nasıl keser, Demirtaş’ı, geçmişi hatırlatarak nasıl döveriz noktasından ileri gitmedi. İşte bu tip sorunların çözümünü engelleyen asıl problem de budur. Değişmeyene niye değişmiyorsun diyoruz, değişmek isteyeninde önüne günahlarını koyarak buna engel oluyoruz. Onun için bu ülkede en zor şey hata yaptım, kendime yeni bir yol çiziyorum demektir. HDP, yarın PKK ile ilişkimi kestim, her türlü şiddete karşıyım, bu ülke ve milletin bütünlüğüne zarar verecek hiçbir politikanın içinde olmayacağım dese, emin olun içimizde kendine münker-nekir rolü biçenler bir sürü gerekçe ortaya koyarak buna engel olacaklardır.

Sadece HDP/PKK karşıtlığı üzerinden vatan savunması yapılamaz, karşıtlık bazen çok dışlayıcı bir noktaya vardığında tam tersine, ülkeyi bölmek isteyenlerin emellerine hizmet eder. Bölge insanını HDP’ye oy vermeye iten sebeplerden biri aşırı HDP karşıtlığının bölgede Kürt karşıtlığı olarak tercüme edilmesi, HDP politikalarını benimsemeyenlerin bile Kürtlük gayretiyle HDP’nin arkasında yer almasıdır. Düşmanca tutum, karşı taraftaki farklılıkları unutturup herkesi birleştirir. Onun için çok radikal tepki koymakla milliyetçi olunmuyor, doğru olan etnik kamplaşmayı dağıtacak, zayıflatacak politikalar geliştirmektir. Bir gün Demirtaş ve HDP, biz bazı politikalarımızda hata yaptık, terör örgütü ile ilişkimizi kesiyoruz, bu ülkenin bütünlüğüne zarar verecek hiçbir teşebbüsün içinde olmayacağız derse biz de geçmişte yapılanları bu ülkenin geleceği için unutmaya hazır olmalıyız. E.Renan, millet olmak için bazı şeyleri unutmak, bazı şeyleri hatırlamak gerekir diyor. Bizi birbirimizden uzaklaştıracak, bölecek şeyleri unutacak, kardeşliğimiz ve milletdaşlığımızı pekiştirecek şeyleri hem hatırlayacak hem hatırlatacağız. Toplumlar liderlerin dini üzerinedir. Böyle bir jest, sadece Demirtaş’la sayın Akşener arasında bir diyalog imkanı yaratmaz, Güneydoğu insanının kalbindeki dumanları da dağıtır, ciddi bir yakınlığa neden olur. Onun için bu tarz girişimlere karşı çıkmak yerine teşvik etmeliyiz. Çünkü bu ülkenin geleceği insanlarımızı bütünleştirecek bu ve benzeri imkanları kullanmaya bağlıdır. Bu tip çıkışlara cevabımız, Güneydoğu insanı üzerinde bırakacağımız tesiri hesap ederek olmalıdır.