Antik Yunan Filozofu Platon/ Eflatun;  Demokrasi, bir eğitim işidir dediği 25 asır öncesinde eğitimsiz toplumlarda demokrasinin işlemeyeceğini de net biçimde izah ediyor.   ''Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecek olanları iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Halk övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar. Demokrasi despotluğa dönüşür."

Demokrasinin erdemi ancak eğitimli toplumlarda görülür. Çünkü eğitim topumda genel ölçekte bir demokrasi bilinci oluşturur ve devamını sağlar. Eğitimsiz bir toplumda demokrasinin tüm kurallarıyla yerleşmesi ve sağlıklı sürdürülmesi mümkün değildir. Şeklen varolan adına sandık demokrasisi dediğimiz şey eğitimsiz toplumlarda giderek cehaletin örgütlü haline dönüşür. Bugün yaşadığımız durum tam da bu değil mi?

Eğitimsizlik, halk bazında demokrasi kültürünün oluşamamasına neden oluyor. Siyasi pratik ve uygulamalarda da demokrasinin yolunu kapatıyor. Daha önce önseçim yoluyla halkın siyasi sürece katılması ve söz sahibi olması esas idi. 1980 sonrası yapılan siyasi partiler yasasıyla bu husus partilerin insafına terk edildi. Yalnızca CHP seçimlerde kısmen ön seçim yapıyor,  diğer partiler ise önseçim yapmıyor. Demokratik olmayan bu uygulamaya karşı halktan hiçbir tepki gelmiyor. Nedeni eğitimsiz toplumlarda görülen ve ne yazık ki kutsanan bir biat kültürüdür.

Bu da halkın çoğunlukla düşünme, sorgulama, emek mesai sarf etme yükümlülüğünü siyasetçiye yükleyip salt yandaşlıkla katıldığı demokrasi oyununda figüran olmasını sağlıyor. Eğitimsiz toplumlarda biat kültürünün yaygın olması bizim ülkemizde siyasilerin milli duyguları, toplumun inancını ve fakir halkı istismar etmesinin bir yolu olarak kullanılıyor. Sorgulama, hesap sorma, denetleme özgür düşünceli bireylere kalıyor. Onlar da ne yazık ki azınlıktan hiç kurtulamıyor. Kötü yönetimi seçenler giderek oy verdiği desteklediği partiyle özdeşleşip yanlışlarını da savunma gereği duyuyor. Hukuk dışı uygulamalar kanıksanıyor ve böylelikle kamuoyundan etkili bir tepki imkanı kalmıyor. Sonuç otokrasiye kadar gidiyor.

Demokrasinin duygu ve uygulama bağlamında tahrip edildiği eğitimsiz toplumlarda, otokratik-tek adam yönetimleri sisteme hızla yerleşiyor. Eğitim politikalarıyla bu durumu kalıcı kılmak için sistem sürekli değişiyor.  Tek adamlar hesap vermek korkusu ile kamu kaynaklarını ve devlet imkanlarını kendi gelecekleri için kullanıyor. Böylelikle ekonomide kıt olan kaynakların verimli kullanılması da mümkün olmuyor. Bu durum hem haksız rekabet yaratıyor, hem de kamu kaynaklarının hesapsız kullanımıyla israfına yol açıyor. Aynı zamanda haksız rekabetle haksız zenginleşme yaratılıyor. Sistem Serbest Piyasa olsa bile ekonomik araç ve üretimde serbesiyet yerine devlet olmuş tek adamın kuralları cari olduğundan rekabetçi piyasa etkinliği azalıyor.

Demokrasinin varlığı için eğitim şart olmasa da erdemli bir uygulama için eğitimli toplum şarttır. Kim bilir belki de eğitimle bu yüzden çok oynuyor ve neredeyse her yıl sistemi değiştiriyorlar.