Ortaçağ Avrupa'sını incelediğimizde, Derebeylik düzeninin hakim olduğunu görmekteyiz. Yani; siyasi örgütleniş anlamında "koruyan ve korunan" yaşayanların olduğu devletler de diyebiliriz. Lider düşünür, karar verir ve açıklar. Herkes ona uyar. Yaşam, ülkenin başkanının ruh hali ve iki dudağının arasında gizlidir.

Ya bizde?

Bana gençler sorsa; "dünyadaki en büyük güç kaynağı nedir Evren ağabey?" diye, "koltuk" derim. Bir gün bırakacağınızı düşünmeden kurulursunuz. Sanki o koltuğun kolları sizi sarıyor ve beni bırakma diyor gibi hissedersiniz. Dün, yüzünüze bakmayan insanlar, önünüzde düğme ilikler, önünüzde eğilir ve binbir türlü şaklabanlık yaparlar ama aslında yapılan her şeyin, o cansız eşyaya olduğunu bir gün anlarsınız. Kaybettikten sonra, her kimi geri plana attıysanız, onların yanına gider, onlarla vakit geçirirsiniz.

Nereden geldik buraya?

İnsan yazmaya başlayınca, konu akıp gidiyor ve nereden geldik buraya sorusu geliyor akıllara. 2002 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin başına geçen güç, 18 yıl içinde defalarca mutasyona uğramış ve en sonunda, Siyasal İslam merkezli bir Neo Türkiye Milliyetçiliği çizgisine ulaşmıştır. Yıllar içinde verilen beyanatlar ve yapılan yolsuzlukların birbirine olan tezatı tartışıldığı halde, hiç bir güç kendilerini koltuklarından edememiştir. Çünkü o koltuğu kaybetmemek için her tür numarayı yapmış, sevmedikleri insanlarla bile yol yürümüşlerdir. Kendilerini o koltuğa taşıyanları bile işleri bitince yok etmeyi başarmışlardır.

Tek Vatan

Tek Devlet

Tek Millet

Tek Bayrak 

diyenler, "TEK" kelimesi yerine "TÜRK" kelimesi kullanmaktan dahi imtina etmişlerdir. Bir ara "acaba TEKÇE konuşuyor ve TEKYA'da mı yaşıyoruz" sorusunu dahi sormuşumdur kendime. Andımızı yok etmiş, T. C. ibaresini, bir toplumdan oy alabilme gayesiyle tabelalardan sildirmiştir. 

İyice şaşırdılar!

O kadar büyük hatalar yaptılar ki; bir gün bu hataların yüzlerine bir tokat gibi vurulacağını düşünemediler. Birlikte kötülük yaptıkları kişilerin, kendilerine rakip olacakları, hiç akıllarına gelmedi mesela. 2019 yılının sonu ve 2020'nin başında, arka arkaya gelen parti kuruluşlarıyla, geri sayım başladığı anlaşıldı. Hemen ardından yaşanmaya başlayan pandemi sürecinin yarattığı ve henüz etkilerini tam olarak hissedemediğimiz ekonomik kriz süreci nedeniyle ne yapacaklarını şaşırdılar. O kadar şaşırdılar ki; insan hayatının hiçe sayılacağı kararları alıyorlar, birbirlerini hiçe sayan açıklamalar yapıyorlar ve Osmanlı'daki padişah/kul kavramını günümüze taşıyorlar. En son yaşanan "15 Büyükşehir ve Zonguldak illerindeki sokağa çıkma yasağı" kararındaki tuhaf süreç, buna en güzel örnek oldu. Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yapılan son açıklama ise tam bir fiyasko idi ve nerdeyse son damla oldu diyebilirim. Sağlıkla ilgili alınan kararlar bilime dayanır, halkın zor durumda kalıp kalmamasına değil yani. Bunu bile yakında olacak seçim için bir malzeme olarak gören kişi sayısı oldukça fazla oldu. Bunu da belirtmek isterim.

Kahve muhabbetleri vardır. Ülke kurtarılır, ekonomi düzelir, darbeler yapılır, hükümete el konulur ve yeni kabine açıklanır. Ne yazık ki; ülkemizin son 18 senesi, bir kişinin ağzından çıkacak kelimelere bağlı. Ne hissediyorsa, düşünmeden konuşuyor ve uyguluyor. Yasaya uymuyorsa, "ben o yasayı tanımıyorum" bile diyebiliyor. 18 yılın sonunda; derebeylik düzeni getirildi. Yani ülke, kahve muhabbeti kafasıyla yönetiliyor. 

Sonuç olarak, ne yaparsanız yapın, nasıl istiyorsanız o şekilde davranın ama bilmelisiniz ki; kurduğunuz "DEREBEYLİK" düzeni artık çok komik bir hal aldı. Ya erken seçim kararı alın, ya da her geçen gün daha kötüye giden ekonomik durumun yaratacağı acı bir son için hazırlık yapın! Bundan başka bir yol yok!