Dünyanın yeniden paylaşımında Türkiye’nin yeri ve rolü nerede ve ne olacaktır.

Özellikle son covit salgınından sonra, dünyanın yeni bir düzene geçeceği veya geçmekte olduğu tartışılmaktadır.

CİA eski istihbarat başkan yardımcısı, Graham Fuller 26/1/1990’da Cumhuriyet yazarı rahmetli Ufuk Güldemir’e verdiği röportajda "Türkiye yüzünü batıya değil, doğuya çevirmelidir. İslami yaşamı terk etmek Türkiye’yi bunalımlara sürüklemiştir. Bu nedenle, Türkiye artık ulusal kimliğini, yörüngesini, dünyadaki rolünü, hatta İslam’ın günlük yaşamdaki yerini yeniden düşünebilmelidir"

Bu sözler 1990’da ABD’nin CİA aracılığıyla resmi tezinin ülkemize empozesi olarak alınabilir.

Sonuçta 2000’li yıllardan bugüne, geldiğimiz nokta batı liginden Ortadoğu ligine geçmek oldu.

Biz bir bölgesel güç olduğumuzu iddia ediyoruz. Yani ülkemizin iç kamuoyuna dünyayı dize getiren bir devlet görünümü ve algısı veriyoruz. Fakat küçük bir ima ile ülkemizde ceza alan casus oldukları iddia edilen, bir papazı veya bir gazeteciyi göstermelik bir yargı kararıyla serbest bırakabiliyoruz. Veya Akdeniz’de petrol arayan gemilerimizi küçük bir tavırla iç limanımıza çekebiliyoruz.

Uluslararası platformlarda Afganistan’da silahlı veya silahsız rol alma isteğimiz de ortadoğulaşdığımızın bir başka göstergesi olarak addedilebilir.

Yaşadıklarımızı kendimiz yapıyoruz diye düşünenler olabilir. Fakat Fukuyama ve Huntington’un teorisyenliğinde, Fuller ve Grossman gibi CİA yöneticilerinin uygulamalarında, raporlarında, yazılarında ve bugün yaşadıklarımızı bulabiliriz.

Hepimiz aynanın arkasına bakmak mecburiyetindeyiz.

Atatürk 1919’da Ankara’ya geldiğinde Ankaralılarla yaptığı ilk görüşmede millî haklarımızı varlığımızı ve onurumuzu korumanın yolunu çizerken, söylediği sözler bugün bizim içinde yol göstericidir. "Kendini kurtarabilmek için, milletin her bireyinin, ülkenin alın yazısıyla ilgilenmesi elzem gereklidir"

Mutlaka günlük yaşamımız, ihtiyaçlarımız, sorunlarımız var.

Artık ülkemizde her evde bir tencere, bir geçim sorunu giderek çekilmez hal alıyor.

Fakat insan ve millet hayatı devam ediyor, edecekte.

Bugün yaşadığımız ortam Türk milletinin kurtarıcısı Atatürk’ün İstiklal savaşımızın merkezi olması için Ankara’ya geldiği zaman kadar kötü değil.

En azından yüz yıl evvel Ankaralılarla yapılan ilk söyleşideki öğütleri bugün kaale alalım…