Laik bir sistemde Diyanet gibi bir kurumun varlığı hep tartışma oluşturmuştur.

İster istemez insanın aklına şöyle bir soru geliyor ve devlet yetkililerine soruyorum:

“Laikliği, din ve devletin birbirine karışmaması şeklinde tarif ediyorsunuz da, o zaman devlet niye Diyanet gibi bir kurum ile dinin her işine karışıyor? Yoksa sizin laiklik anlayışınız, ‘Din devletin hiçbir şeyine karışmasın ama devlet dinin her işine karışsın.’ şeklinde mi?”

Anladığım ve gözlemlediğim kadarıyla ülkemizde Diyanet kurumunun kuruluş amacı devletin dini kontrol altında tutmak içindir. Bunun başka bir tevilini bilen varsa yazsın.

Ülkemizde maalesef devlet dinin her işine karışmayı zaten adet haline getirdi. İşine geldiği konuda dini öne çıkarırken işine gelmediği konu da dinin hiçbir emrini görmüyor ya da görmek istemiyor. Bu tam bir din istismarıdır.

Bunun o kadar örneği var ki!

Mesela Diyanet’in bu hafta Cuma günü Türkiye’deki bütün camilerde okuttuğu hutbedeki çelişkiler!

Hutbe bir ayet ve bir hadisle başladı:

“Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.” (Âl-i İmrân, 130)

“Faiz yoluyla mal çoğaltan hiç kimse yoktur ki sonunda malı azalmasın.” (İbn Mâce, Ticâret, 58)

Serlevha olarak verilen ayet ve hadiste açık biçimde faizin İslam dininde Allah(cc)’a karşı gelmek olarak belirtilmektedir.

Peki, ülkemizde faiz bizzat devlet eliyle işletilmiyor mu? Devletin bankaları yok mu? Devlet faizi yükseltip düşürmekle değişik işlemler yapmıyor mu?

Elbette yapıyor. Faiz oranlarını Merkez bankası ayarlıyor. Faiz oranlarındaki artış veya yükseliş ülke ekonomisini derinden etkiliyor.

Peki, Diyanet’in hutbesinde verilen ayet ve hadislere göre devletimiz Allah(cc)’a karşı savaş açmış olmuyor mu? Devleti idare edenler de bu hükmün içine dahil olmuyor mu?

Değerlendirmeyi okuyucuların derin ferasetine bırakıyorum.

Peki, Diyanet bu gerçeği görmüyor mu? Neden camilerde böyle bir hutbe okutma yerine faizin ortadan kaldıracak olan devlet büyüklerine çıkıp, “Ey devleti yönetenler! Sizin idareci olduğunuz bu ülkede faiz kurumlarıyla beraber insanları sömürüyor. Bu Allah’a savaş açmaktır. Bunu derhal kaldıracak kanunlar yapın ve Allah’a savaş açmaktan vazgeçin. Tarih boyunca kim Allah’a savaş açtıysa helak olmuştur.” Demiyorlar?

Diyanet hutbesinde diyor ki: “Faiz, haksız yoldan, emek sarf etmeden, alın teri dökmeden kazanmaktır. Faiz, insanların mallarına kattıkları meşru olmayan fazlalıktır. Faiz, “Bizi aldatan, bizden değildir.” buyuran Allah Resul’ünün getirdiği adalet, şefkat, yardımlaşma, dayanışma gibi değerleri görmezden gelmektir. Faiz, alın terinin mukaddes olduğunu göz ardı etmektir. Faiz, dünyada da ahirette de hesabı çetin olan büyük bir günahtır.”

El hak söyledikleri doğrudur. O zaman devletimiz bunları yerine getiriyor mu? Bugün maalesef faiz toplumları ve alın terini kemiren, sömüren en büyük belalardan biri. Bu durumda devletimiz insanların sömürülmesine, alın terinin kemirilmesine neden göz yumar ki? Hâlbuki anayasanın değişik maddelerinde devletin milletin hak ve hukukunu koruma görevi olduğunu yazıyor.

Diyanet, hutbesinde faizin haram olduğunu ayet ve hadislerle ortaya koymuş. Faizi bilerek yiyenlerin, alıp verenlerin, aracı olanların durumunu şu ayet ne güzel özetlemiş:

“Faiz yiyenler, kabirlerinden şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu durum onların ‘Alışveriş de faiz gibidir’ demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır…" (Bakara 274)

Acaba, Diyanet bu ayeti hutbede okuturken devlet büyüklerinin bu duruma düşeceklerini hesap etmiş midir? Ya da kendi kurumunun paralarını hangi banka da saklıyor ve her yıl ne kadar faiz alıyor? Gazetelere yansıyan haberlere göre Diyanet paralarını sakladığı bankalardan her yıl yüzbinlerce Türk lirası faiz alıyor. Hatta Hac paraları bile bankalar da saklanıyor. O zaman Diyanet’in başındakiler de bu ayetin muhatabı olmuyor mu?

Diyanet ne zaman bu tür çelişkilerden kurtularak gerçekten Diyanet olacak? Toplum olarak bunu sormak hakkımız değil mi? Malumunuz üzere Diyanet devlet bütçesinden beslenen bir kurum. Yani senin benim bütün vatandaşların vergileriyle ayakta duruyor. O zaman milletin dini değerlerine saygı göstermeli ve bu tür çelişkilere düşmemeli değil midir:

Diyanet’in çelişkisi sadece faiz de değil ki! Mesela değerli bir İslam ansiklopedisi var. O ansiklopedinin “Kandil” maddesinde, “bugünkü anlamda kandil kutlamalarının Kur’an ve sünnetten referans alamayacağı” yazıyor. Ama Diyanet o yazdıklarını görmezden gelerek her yıl en az beş kandil kutlatıyor camilerde. Diyanet camilerde hocalarına Kur’an ve sünnetten referansı olmayan kandil gecelerinde yapılacak bir sürü ibadet olduğunu söylettiriyor. Kur’an ve sünnette olmayan bir ibadeti kim tahsis etti ki, Diyanet durmadan bunları topluma empoze ediyor? Bu Diyanet’in ciddiyetine zarar vermez mi?

Sahi Diyanet hiç toplum nezdinde ne kadar güvenilir olduğu hususunda bir araştırma yaptırmış mı? Bu toplumun kaçta kaçı Diyanet’in söylediklerine inanıyor veya İslami buluyor? Gerçekten böyle bir araştırma yaptırdı ise bunu bize bildirsin de biz de yayılmasında yardımcı olalım.

Din ciddi bir iştir. Hatta bana göre hayatın en ciddi işidir. Çelişki kaldırmaz. Zümer suresinde Allah (cc), “Dininizi Allah’a has kılarak ibadet edin.” diye bizleri uyarırken bize din diye dayatılan uygulamaların kaçta kaçı gerçekten dine ait?

Diyanet hutbesinde diyor ki: “Küçük menfaatler uğruna dünya ve ahiret hayatınızı tehlikeye atmayın.”

Ben aynı ikazı Diyanet’in yöneticilerine söylüyorum:

“Küçük menfaatler uğruna dünya ve ahiret hayatınızı tehlikeye atmayın. Allah (cc) için referans olarak Kur’an ve Resulullah’ı alın. Vatandaşa faizin haram olduğunu söyleyebildiğiniz gibi devlet yetkililerine de söyleyin. Korkmayın, rızkı veren Allah’tır. Madem millete dini yönden rehber olmak için var olduğunuzu iddia ediyorsunuz, o zaman varlık sebebinize uygun hareket edin ve sadece Allah’tan korkun.”

Evet, hutbenizde dediğiniz gibi; “Bu dünya fanidir ve bir imtihan yeridir. Ebedi olan ise ahiret yurdudur.” İlâhî huzura çıktığımız zaman “Hak ve hakikati kimseden korkmadan söylediniz mi?” diye sorarlarsa “Evet, söyledik. Kimseden korkmadan Allah’ın yasaklarını, faizin, kumarın, içkinin, zinanın, yolsuzluğun ve rüşvet almanın haram olduğunu devlet başkanlarına karşı haykırdık.” Diyebilecek misiniz?

Temennim, “İnşallah dersiniz” şeklindedir, ama gözlemlerim hiçte böyle bir şey diyemeyeceğiniz yönündedir.

Ey Diyanet başkanı ve yetkilileri! Gelin yol yakından bu tür çelişkilerden vazgeçin. Sadece Allah’tan korkun. Makam ve mevkiler sizi aldatmasın. Devleti yönetenlere Kur’an’da faizin, içkinin, kumarın, zinanın, rüşvetin, yolsuzluğun, yetim hakkı yemenin haram olduğunu söyleyin. Siz tebliğ edin; yapmazlar da en azından siz mesuliyetten kurtulursunuz.

Unutmayın, bu dünyanın bir de öbür tarafı var ve herkes yaptıklarının karşılığını görecektir.