13 Kasım tarihinde Beyaz Ev (White House- doğru kullanımı “Beyaz Ev”)’de gerçekleştirilen Trump-Erdoğan görüşmesi, son yıllarda ABD ve Türkiye arasında gerçekleştirilen en dikkat çekici görüşmelerden birisiydi. Hal böyleyken Avrupa, Ortadoğu ve Rus medyaları da görüşmeye yoğun ilgi gösterdi.

Görüşmenin en dikkat çekici konularının başında, S-400 hava savunma sistemi ve F-35’ler vardı ki, bu iki konu özelinde her iki tarafın da söyleyeceği çok şeyi olacağı önceden belliydi

Türkiye’nin, halihazırda bir NATO üyesi ve bu birliğin en büyük ikinci ordusuna sahip olması, askeri anlamda ülkemizin stratejik önemini göstermektedir. Fakat, ABD ve Trump’a göre Türkiye’nin NATO müttefiki olmayan bir devletten hava savunma sistemi S-400 almış olmasının, kendileri için kabul edilir bir durum olmadığını, görüşme sonrasında ABD heyetinin verdiği beyanatlardan anlıyoruz. Çünkü Amerika’nın en önemli çekincesi, S-400’lerin NATO askeri sistemini casus olarak görmesi ihtimali ve F-35 uçaklarının sistemine sızabileceği düşüncesidir. Bu iki husus Trump ve Pentagon’u ciddi şekilde endişelendirmektedir.

Trump ve Erdoğan görüşme sonrasında, iyi ilişkilerin devam edeceği, ilişkilerin derinleştirilmesi gerektiği ifadeleri havada uçuşmuştu.

İki liderin verdikleri bu demeçlerden sonra, bazı yayın organları ki isimlerini vermeyim şimdi! Zafer kazandık, Trump ve Erdoğan anlaştı, istediğimizi aldık ifadelerini tam sayfa haber olarak verdiler.

Görüşme sonrasında ne mi aldık. Ben size söyleyeyim. Kocaman sıfır, sıfır, sıfır… Üstüne üstlük Trump bir kadın gazetecimizi de, alaycı bir ifadeyle hitap ederek küçük duruma düşürmeye çalışmıştı. Beyefendi espri yapmıştı güya!

Dün gece saatlerinde dostum Trump, 738 milyar dolarlık Savunma Harcamaları Yetkilendirme Yasa Tasarısı'nı (NDAA) imzaladı. Tasarı ABD tarihinin en büyük savunma tasarısıdır bu arada. Tasarının Türkiye’yi ilgilendiren maddelerine bakacak olursak;

  • S400’lerin alınması ve devamının da geleceği sebebiyle F-35’lerin teslim edilmemesi,
  • Amerika’nın hasımlarıyla yaptırımlar yoluyla mücadele etme yasası (CATSAA)’nın Türkiye’ye işletilmesi ki, bu çok çekindiğimiz bir yaptırım türüdür.
  • Rus doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması için Türk Akımı Projesine yönelik yaptırımlar,

Halbuki, Beyaz Ev’e giderken nice umutlarla gitmiştik öyle değil mi?

Şimdi 2020’e girerken kucağımızda atom bombası kadar büyük yaptırım tehlikesi var. Bakalım bunun için nasıl bir çözüm bulacağız.

Görünen o ki, 13 Kasım’da Beyaz Ev’de yapılan görüşmede Türk tarafının somut olarak elde ettiği tek bir kazanım göremiyorum. Eğer tam tersi bir durum var ise lütfen söyleyiniz. Ben de özür dileyeceğim.

2020’de sıcak günler bizi bekliyor.