Özdağ son günlerin en kritik konusu olan göçmen konusuna dikkat çekti.

Ayyıldız Hareketi lideri İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ programın bir bölümünde, şehit olan askerlerimizde söz ederek, bir Suriyelinin ülkesine dönüp, evlenip geri geleceğini söyledi. Suriye’de şehit olan askerlerimizin de evlenecek yaşta olduğunu vurguladı.

Özdağ sosyal medya hesabından ise şu açıklamayı yaptı “Suriye'ye hem bayramlaşmaya hem evlenmeye giden Suriyeli gençler için #BuMisafirlikFazlaUzadı

Onlar bayramlaşmaya giderken, Suriye'de şehit olan Türk askeri de bacağı koparak gazi olan Mehmetçik de evlenecek yaştaydı...”

Sığınmacı sorununu değerlendiren Özdağ'ın açıklamaları şu şekildeydi;

  “Sayın Şen attığı tweetinde ‘Ümit Bey siz benim dediğimi çarpıttınız ben Türk Milletini kastetmedim. Sizin aileniz muhacir ailesiydi. Ben aslında sizi kastettim.’  ifadelerini kullandı. Sayın Şen’e şu cevabı vereceğim. Rahmetli Binbaşı Mikail dedemin istiklal madalyası beratını yayınlayacağım. Eğer Sayın Şen’in dedesinin İstiklal Madalyası varsa yayınlasın, ondan sonra konuşalım kendisiyle. Yayınlayacak bir beratı yoksa konuşmaya devam etmeye gerek yok. Rumeli’den ve Kafkasya’dan 1820 sonrasında 5 Milyon Müslüman ve Türk, devlet çözülürken Anadolu’ya gelmiş ve orduyla birlikte çekilmiş. 5 milyon Müslüman ve Türk tarihin en uzun soykırımında Kafkaslar ve Balkanlarda imha edilmiştir. Bu insanları Suriyelilerle kıyaslamak Bir süreden beri AKP’li bir kısım siyasetçinin bir kısım gazetecinin ve bir kısım trolün yaptığı şeydir. Bu hadsizliktir, densizliktir. Ve böyle bir kıyas neresinden bakılırsa bakılsın ahlaki ve siyasi bir ayıptır. Mustafa Şen de bu ayıbı tekrarlamaktan başka hiçbir şey yapmamıştır.

 Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu ağır milli güvenlik tehdidi AKP’nin izlemiş olduğu açık kapı politikasının neticesinde ortaya çıkmıştır. 5.3 Milyon Suriyeli sığınmacı kayıtlı ve kayıtsız olarak Türkiye’de bulunmaktadır. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi rakamlarında Suriyeli sayısı İstanbul’da 550 bin görünürken, Nisan 2020’de BM mülteciler yüksek komiserliğinin rakamlarına göre 964 bini sadece İstanbul’da. Bugünkü İstanbul valisi, Gaziantep valisiyken, Gaziantep’te Suriyeli sayısını resmi rakamdan 150 bin daha az olduğunu kenidisi açıklamıştı. Yani kayıtsızları da eklerseniz Türkiye’de 5.3 milyon Suriyeli var. Bunun 1 milyonu İstanbul’da. 1 Milyonun dışında 500 bin de Suriyeli olmayan var. Değişik ülkelerden. Yani 1.5 milyon yabancı var. Ama Suriyeliler bununla mı sınırlı? Hayır.

 BM’de daimi temsilcimiz Feridun Sinirlioğlu, 9 milyon Suriyeliyi besliyoruz dedi. Bunun, önemli bir bölümü, aşağı yukarı 3 milyonu da Suriye’nin kuzeyinde, El Bab’dan İdlib’e kadar olan bölgede. Bir de bunların dışında Türkiye’ye gelen Afganistan’dan, Irak’tan, İran’dan, Pakistan’dan, Siyah Afrika’dan,  dünyanın değişik yerlerinden gelen,  sayısı 2 milyonu aşmış bir başka grup var. Bunların hepsini bir arada toplarsanız Türkiye’nin sırtındaki yük 11 milyon sınırına ulaşmış durumda. Dediğim gibi bunun 9 milyonuyla ilgili açıklamayı hem Feridun Sinirlioğlu yaptı hem Hulusi Akar yaptı. Bunun, Türkiye’ye büyük bir ekonomik maliyeti olmanın ötesinde, Türkiye’nin demografik yapısının bir iç savaşa hazırlanması süreciyle karşı karşıyayız.

Önce Irak’ın kuzeyinde bir Kürdistan kuruldu. Şimdi son 10 senede, ABD-PKK-PYD işbirliğiyle Suriye’nin kuzeyine bir Kürdistan yerleştirildi. Büyük Kürdistan’ın ‘iki’ parçasına yönelik yeni operasyon süreci başlıyor. Bunlar, İran ve Türkiye. Ama Türkiye’de sosyolojik olarak bir milletiz. Irak’ta yaptıklarını, Suriye’de yaptıklarını Türkiye’de yapamıyorlar. Bütün tahriklere rağmen, ne Alevi-Sünni diye ayrışıyoruz, ne Türk- Kürt diye ayrışıp kavga ediyoruz, ne de laik-antilaik diye. Tartışıyoruz, gerginleşiyoruz ama neticede son bin senede bu coğrafyada inşa ettiğimiz devlet ve millet kültürüyle sıkıntılarımızı aşıyoruz. Ama şimdi Suriye’den ayrı bir millet dokusunu Anadolu coğrafyasına getirdiler ve koydular.  Osmanlı bu dokunun Anadolu sınırlarına girmesini daha 1800’lü yıllarda somut önlemler alıp, Rakka’ya Türkmenleri göç ettirerek engellemiştir.

Biz bu coğrafyada hızla artan demografik bir Suriye Araplığıyla karşı karşıyayız. Türklerde ortalama doğum 1.9 iken, Suriyelilerde, Hacattepe Üniversitesi Demografik  Araştırmalar Merkezi’nin, Cumhurbaşkanlığının sağlamış olduğu fonla yaptığı araştırmaya göre bu sayı 5.3. Bu nüfus kıyaslaması, yan yana koyduğumuz zaman 20 sene sonra Suriyelilerin Türkiye’de kalması durumunda 15.5 milyon Suriye kökenli insanın olması sonucunu doğuracak. Bugün, Şanlıurfa, Gaziantep, Hatay, Kilis; bu hatta demografik yapı köklü bir değişim içerisinde.

Gaziantep’te gerçek Suriyeli sayısı 500 değil, 700 bin. Bugün Gaziantep’ten, Gaziantep’in yerlileri göçüyorlar. Kilis’te Suriyeliler çoğunlukta. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı bugün tekrar açıklama yaptı. Yeni bir yerel seçimde birçok ilçeyi alacak durumdalar dedi. 10 sene sonra Hatay’da Suriyeliler çoğunlukta olacak. Bakın, milletlerin tarihinde 10 sene 20 sene gibi süreler çok kısa sürelerdir. Bütün bunları söylerken, her bir Suriyeli birey için, onun yaşamış olduğu trajedi için bir insan olarak ancak üzüntü duyabiliriz ve bu insanların hayatlarını devam ettirmelerini sağlamayı da mensup olduğumuz medeniyetin bir gereği olarak görürüz. Ancak, mensup olduğumuz medeniyet, bir zamanlar tarihin en zeki medeniyetiydi ve emperyalizmin kurduğu tuzaklara düşmedi. O dönem emperyalizm değildi adı, rekabet içinde olduğumuz haçlı dünyasıydı. Bugün de düşmemek zorundayız. 

Suriyelileri ben seviyorum ama Suriye’de seviyorum. Onun için Suriyelilerin bir an önce ülkelerine dönmeleri için gereken tedbirlerin alınması gerektiğini yıllardan beri söylüyorum. Ve bunun nasıl gelişeceğini, bir sene içersinde Türkiye’de Suriyelilerin insani bir politika çerçevesinde nasıl ülkelerine yollanacağının projesini de hazırlamış durumdayız. Bunu da önümüzdeki günlerde, aylarda Türk kamuoyuyla paylaşacağız. 

“Afganistan göçü ile gelenler arasında Taliban mensupları da var”

Bu Suriyeli sorunuyla bu şekilde cebelleşir ve milli bekamız tehdit süreci içinde ilerlerken, 2017’den beri dikkat çektiğim Afganistan’dan göç konusunda da kamuoyu ne yazık ki yeni yeni uyanmaya başladı. Televizyon kayıtlarında ve yazmış olduğum çalışmalarda Afganistan göçünün beraberinde büyük tehditler getireceğini ifade etmiştim. Bu tehditler arasında salgın hastalıklar da var. Ama son dönemde, yani Taliban’ın iktidara tekrar dönüş süreci dediğimiz sürecin başlaması ve Amerikalıların bölgeden hızlı bir şekilde, silahlarının önemli bir bölümünü Taliban’a bırakarak çekilmeleri sonrasında, daha önce çok dikkat çekmeyen Afgan göçü şimdi kamuoyunun dikkatini daha fazla çekmeye başladı. Çünkü günde aşağı yukarı 1500 kişi İran’dan Türkiye’ye geçiyor. Şimdi bu İran’dan Türkiye’ye geçenlerin iki ana kaynağı var. Bir, uzun yıllardan beri İran’da bulunanlar bir de Afganistan’dan çıkıp İran’ı geçip gelenler. Afganistan’dan çıkanlar ya araçla İran’ı katediyorlar Türkiye sınırına geliyorlar, eğer araçla gelirlerse aşağı yukarı üç-dört gün sürüyor, ya da atlarla geliyorlar. O zaman da altı-yedi gün sürüyor. Aşağı yukarı dört yüzer kişilik gruplarla geliyorlar ve on iki defa insan kaçakçılığı zincirinden geçiyorlar. Yani, bir insan kaçakçısı grup bir yere kadar getiriyor, orda işaretlenmiş bir yer var, bu işaretlenmiş yer birçok kez dolu su bidonu oluyor. Ondan sonra oradan alınıyor ve tekrar getiriliyor. Türk sınırına gelmeden önce insan kaçakçıları, Afganların çantalarındaki uyuşturucuları zorla alıyorlar, el koyuyorlar. Sonra Özalp ve Erciş arasından Türkiye’ye giriliyor. İran Polisi, bunlardan bütün İran boyunca rüşvet alıyor. 

Türkiye’ye girdikten sonra ellerinden alınan uyuşturucu için kuryelik yapmayı kabul edenler İstanbul’a kadar yola devam ediyorlar. Kabul etmeyenler, Van’da serbest bırakılıyorlar. Bu son gelişte, motive eden unsurların başında, Türkiye’de halen çalışmakta olan Afgan çobanların kendilerine yönelik daveti olduğu ifade ediliyor. Ama bunun bütün gerçeği anlattığını söylemek mümkün değil. Çünkü gelenler arasında Taliban mensupları da var. Ve bu Taliban mensupları, İstanbul’da Taliban’ın irtibat bürosuna ulaşıyorlar. 

Özetle, Türkiye içersinde yeni bir demografik yapı daha oluşuyor. Durum Afgan göçünde de bu şekilde. 

Türkiye’deki Suriyeli bayram tatilinde İdlib’e evlenmeye giderken, benim 2 askerim Suriye’de şehit oldu

Türkiye’deki Suriyeli bayram tatilinde İdlib’e evlenmeye giderken, benim 2 askerim Suriye’de şehit oldu, 1 askerimin bacağı koptu. Suriye’de iç savaş bitmiş durumda. Bayramda birçok Suriyeli, Suriye’ye tatile gittiler. Bir savaş bölgesinde tatile giden duydunuz mu? Ben duymadım. Demek ki Suriye bayram tatiline gidip geri dönülen bir yer.

Biz Suriyeliler memleketlerine dönsün derken çocuklarımızın ve torunlarımızın bir iç savaş Türkiye’sinde yaşamasını engellemeye çalışıyoruz

Suriyelilerin bir stratejik göç mühendisliğiyle Türkiye’ye neden getirildiğini tekrar hatırlayalım. Soğuk savaş döneminde en büyük proje büyük Kürdistan oluşturma projesidir. Bu projenin dört ülke üzerinde bir ameliyat sonrasında gerçekleşmesi hedeflenmektedir. Irak ayağı yapılmıştır. Suriye ayağı yapılıyor. Sırada İran ve Türkiye var. Biz Suriyeliler memleketlerine dönsün derken, çocuklarımızın ve torunlarımızın bir iç savaş Türkiye’sinde yaşamasını engellemeye çalışıyoruz. İnsan olmaktan bahsediyorlar. Bir insanın insancıllığının ilk göstergesi kendi çocuğuna, ailesine, çevresine yönelik gösterdiği şefkat ve korumadır. Bunu bir üst kademeye taşırsanız, aileden millete geçersiniz. Devletin ilk görevi kendi halkının huzurunu ve can ve mal varlığını korumaktır. Halep’in eski belediye başkanı ‘Halep’te yaşadıklarımı geçmişte Gaziantep’in geleceğinde görüyorum ve bunu ikinci kez yaşamak istemiyorum’ dedi. Gazeteci Ökkeş Özek köşesinde bu olayı yazdığı için terörle mücadelede sorguya çekildi. Biz Suriyelilere insani yaklaşımla vatanlarına dönmesinin ve Türkiye’nin iç savaş yaşamamasının savaşını veriyoruz. Bir başsavcı Suriyelilerin vukuatlarıyla ilgili açıklanan rakamları onla çarpın yeter dedi. Şehirlerin belirli bölgelerinde gruplar halinde dolaşıp terörize ediyorlar. İzmir’ de 5-6 Suriyeli bir Türk çocuğunu dövüp gırtlağından bıçakladı.

Bize resmen biraz öte gidin buraya bir millet daha yerleşiyor diyorlar. 5 milyondan bahsediyoruz, sadece Suriyeli. Dünyada 5 milyondan daha az nüfusu olan bir sürü ülke var. Kişi başına düşen geliri 85’e bölüyorlar, 92’ye bölünmesi lazım. Bugün AKP’nin izlediği politika Suriyelileri Türkiye’de tutma ve vatandaşlık verme politikasıdır. Oy tabanı ve ümmetleşme çerçevesi olarak görerek Türkiye’de tutma ve vatandaşlık verme politikası izliyorlar. İçişler Bakanlığı, Göç İdaresi’nin hazırlamış olduğu 2018-2023 Uyum Belgesi tam anlamıyla Suriyelilere vatandaşlık vermek için, Türk halkının tepkisinin ortadan kaldırılması üzerine hedefini kurmuş bir projedir. Türk milletini, vatanını paylaşmak konusunda ikna edemezsiniz. Türk Milleti tehlikelileri anlıyor Milletin yüzde 90’ı Suriyelilerin Suriye’ye dönmesini istiyor. Ben bu konuyu yıllardan beri bir milli güvenlik tehdidi olarak görüyor ve ifade ediyorum. Bütün kavimler göçlerinin tarih boyunca jeopolitik sonuçları olmuştur."

 

Editör: TE Bilişim