Taksim Anıtı’ndan başlayıp Galata Kulesi’nde biten bir rota 2 kilometre demek. Hızlıysanız 25 dakikada yürürsünüz ama yavaş olun, dünyanın en işlek tarihi caddelerinden birindesiniz.

Taksim adını su ihtiyacını karşılamak için inşa edilen su deposundan alıyor. Pera bölgesine suları “taksim” eden meydan, semte de ismini vermiş. Önceleri bir caddesi olmayan, Galata’ya inen irili ufaklı sokaklardan oluşan mahalle, ortasına açılan caddeyle beraber bir anda şehrin en önemli semtlerinden biri haline gelmiş.

İstiklal Caddesi’ne geldiniz, sizi ilk karşılayan meydanın ortasında yer alan Cumhuriyet Anıtı. İtalyan sanatçı Pietro Canonica tarafından yapılan anıt heykel meydanı dört yola ayırıyor. Bir taraftan Beşiktaş’a, bir taraftan Harbiye’ye, bir taraftan Cihangir’e, bir taraftan Galata’ya iniyorsunuz. Ne yönü seçerseniz seçin güzergâhınız eğlenceli olacak.

Yaşayan pasajlar caddesi

Diğer yollara sapmadan önce İstiklal Caddesi’nin hep önünden geçip çok dikkat etmediğiniz yerlerine odaklanın. Bir kere 19. yüzyıla damgasını vuran pasaj mimarisinin en canlı örneklerine burada rastlamak mümkün. Suriye Pasajı, Halep Pasajı, Afrika Pasajı, Avrupa Pasajı, Aznavur Pasajı,  Atlas Pasajı… İrili ufaklı bu pasajların bazıları (Afrika Pasajı mesela) zamanın etkilerine yenilse ve restorasyon beklese de, çoğu gezilebilecek durumda. Listenizin ilk sırasında bu olsun, Atlas Pasajı, Avrupa Pasajı hem mimarisiyle etkileyici, hem de ilginç dükkanlara ev sahipliği yapıyor.

Atlas pasajına vardıysanız, zaten caddenin ilk bölümünü bitirdiniz demektir. Galatasaray’a vardığınızda da lisenin karşısındaki binaya çevirin yönünüzü: Galatasaray Postahanesi. 1875’te yapılan bina günümüzde müze olarak kullanılıyor. Burayı aklınızda tutun, şimdi de Galatasaray Meydanı’ndan Tophane’ye doğru inen yokuşa dönün. Burada da sizi Türvak Sinema, Tiyatro Müzesi ve Sanat Kitaplığı karşılayacak. Türk sinema ve tiyatro tarihini merak edenler için arşiv büyük bir hazine. Yüzlerce filmin afişi, fotoğrafları, bilgileri, filmlerde kullanılan obje ve kıyafetler… Yeşilçam’ın membaına düşmüş gibi olacaksınız.

İstanbul kadar eski: Galata

Yolu yarıladım, yoruldum, biraz dinleneyim derseniz, size iki alternatif sunalım. Birincisi Hazzopulo Pasajı. Burada çay, kahve gönlünüze göre dinlenebilirsiniz. İkincisi Şişhane, Tepebaşı. Burası bir zamanlar Tepebaşı Tiyatrosu’nun bulunduğu yer. Haliç’e bakan manzarasıyla biraz soluklanmak için iyi bir durak. Buraya kadar geldiyseniz, Pera Palas’ın önünden geçmeyi de ihmal etmeyin. Atatürk de dahil yerli yabancı bir çok önemli misafiri ağırlayan otelin Agatha Christie romanlarına ilham olduğunu da ekleyelim.

Meşrutiyet Caddesi’ndeki bir diğer durak Pera Müzesi. Yalnızca koleksiyonundaki Osman Hamdi Bey’in “Kaplumbağa Terbiyecisi” eserini görmek için bile uğranır. Tepebaşı’ndan yine yukarı kıvrılırsanız Asmalımescit’ten geçer, bir zamanlar ressamların atölyelerinin bulunduğu bu tarihi bölgeden tekrar İstiklal’e bağlanırsınız.

Yavaş yavaş Galata Meydanı’na doğru inerken Galata Mevlevihanesi’nde durun. Geniş ve sessiz bahçesi, içinde yer alan müzesiyle burası da dinlenmek için ideal bir durak. Tabii öncesinde tarihi Tünel binasına da mutlaka bir göz atıp, Avrupa’nın en eski ikinci, Türkiye’nin ilk metrosunu görmeyi ihmal etmeyin. Galata Mevlevihanesi’nin tarihiyse 1492’ye kadar uzanıyor. Bünyesinde Divan Edebiyatı Müzesi’nin koleksiyonu da var.

Orhan Veli ile başladık, onunla bitirelim. Şairin şiirlerinde sıkça geçen Yüksek Kaldırım Galata’dan Karaköy’e inen yol. Buraya geldiğinizde herkesi yaptığını yapın, Galata Kulesi’nin altında oturun. İstanbul’un yedi tepesinin yedisini de göreceğiniz, şehrin en eski anıt yapılarından Galata Kulesi’ndesiniz. Düşünün sizden evvel buradan milyonlarca insan geçmiş, O hep burada. Yürüdüğünüz sokaklar yüzlerce yıllık. Gölgesinde dinlendiğiniz binaların sizden önce kimleri kimleri ağırladı. Bu bilgiyle, Karaköy’den denize bakmayı, gönlünüz çekerse bir balık yemeyi hak ettiniz, afiyet olsun.

heryasta.org

Editör: TE Bilişim