Edepli edebinden susunca, edepsizlerin çığlığı haklıymış edasına bürünüyor.
Ondandır belki de haklı olduğumuz yerden ısrar etmemiz gerekiyor.
Bazen güçlü ve haklı olmanın yanı sıra yüksek tondan da sesimizi duyurmamız gerekiyor...

İyi özellikler bazen olumsuz üstünlüğe dönüşebiliyor. 
Bu kural hem toplum hem de bireyler için geçerli... 
Günlük hayatımızın içinde defalarca tanık oluyoruz, iyiliğimizden vuruluyoruz. 
Bizleri yetiştiren atalarımız bize Türk Milletinin özünü aşıladılar... 
Biz Türkler Güçlü, Şeref kavramlarına sahip, şikâyet etmeyen kişilik olarak yetiştirildik. Ar saydık, edep dedik.
Kan kussak kızılcık şerbeti içtik, atasözümüzü kendimize destur ettik... 
Kötülük sahibini bağlar deyip içimize atıp, sabır deyip yeniden şans verdik. UNUTTUK.
İncinirsek de tarih boyu iki şey yapıyoruz, ya boş veriyoruz ya da sert bir karşılık veriyoruz. Ağlamayı ve kendimizi acındırmayı kötü huy saydık… 
Bunlar iyi özellikler ama bunun kötü yanı ise dışarıdan insanların duyduğu tek şey ise AĞLAYANLARIN SESİ oluyor... 
Olanı biteni anlatamayınca da iyiliğimizden faydalananlar, diğer milletler arasında bağırarak, iftiralar atarak seslerini duyurmanın peşine düşüyorlar.
Bu sesleri duyan sözlerin doğruluğuna bakmıyorlar. Duydukları beyinlerinde yer ediyor.
Bizler haksız duruma düşüyoruz. 
Tıpkı Ermeni meselesinde olduğu gibi... (Günümüzde de içimizdeki hainlerin sesleri gibi)
1915’lerde Ermenilerin evlerinden ettiği bir milyondan fazla Türk ve Müslüman’ın üçte ikisini öldürdüklerini hiç bir tarih kitabında göremiyoruz. 
Kendimize bile söyleyemediğimiz, anlatılmayan olayları kime nasıl anlatabiliriz? 
Sonrada dünya bir olup üzerimize gelmeye devam eder... 
Kişisel bazda da değişen bir şey yok. 
Canı yanan susarken, yakanın naraları duyuluyor çoğu zaman. Akılda da duyulan kalıyor.
Suçunu bastırmak için suçlu olduğu yerden ya başkasını suçluyor veya ben mağdurum edebiyatı yapıyor... Arsızca.
Çocukları dövüp de kendi ağlayan ve bas, bas bağıran haylaz çocuk misali.
Bazıları da öyle güzel oynuyor ki yalanlarına karşındakini inandırdığı gibi kendi de inanıyor nerdeyse...
Çoğu zaman da kendi kusurunu örtmek için yükseltiyorlar seslerini.
Gerçekler ortaya çıkınca da telafisi olmayan nokta çoktan geçmiş olunuyor.
Aslını bilende edebinden susunca, arsızlar var gücüyle haksızlığını sürdürmeye devam ediyor...
 Haklı ve güçlü isen zamanında sesini de duyuracaksın.
Yalancılara ve yalancılıklara şahitlik edenlerin hilesini bozacaksın. Bozulmadığı sürece haksızlık baki kalıyor…
Kalın Sağlıcakla__Sesimizle__Meryem’ce