Edepten payı olmayanın...

Abone Ol

Evet, edepten payı az olanın İslam'dan da payı azdır. İslam bir edep,ahlak, incelik dinidir. Kuran,İnsanlara güzel söz söylemeyi (Bakara 83), gönül alıcı tarzda konuşmayı(Nisa 8) emretmiştir.

İslam'ın bu emirleri umumidir. Yani güzel ve gönül alıcı davranış sadece Müslümanların bir birleriyle ilişkilerine mahsus değil, bütün insanlarla ilişkilerinde geçerli bir kaidedir.

Önceki gün CHP lideri Kılıçdaroğlu, Çorum'da esnafı gezerken hatırını sormak istediği bir kadın tarafından çok çirkin bir muameleye muhatap oldu. "Çocuğuma dokunma hadi yürü yürü git " diyen kadın muhtemelen bu davranışı ile iyi bir şey yaptığını, belki de dinine hizmet ettiğini düşünüyordu.

Öyle ya, kadimden beri CHP'ye yönelik eleştiriler hep din üzerinden yapılmış,CHP ile din düşmanlığı özdeşleştirilmişti.

Tek parti dönemi ve sonrasında CHP'nin milletin gönlüne ağır gelen icraatlara karıştığı doğrudur. Millet o icraatların cevabını sandıkta vermiş, ilk özgür seçimde CHP'yi iktidardan uzaklaştırmıştır.

Lakin köprülerin altından çok sular geçti. Bu CHP artık o CHP değil.

Kılıçdaroğlu, partisini dönüştürmek, halka yaklaştırmak için elinden geleni yapıyor. Dine mesafeli CHP'yi dine saygılı bir noktaya taşımaya çalışıyor. Bu konuda büyük mesafe de aldı. Partisini farklı dünya görüşlerine sahip insanlara açarak hafızalardaki tek parti CHP'sinin imajını büyük oranda yıktı. Demokrasi savunusu yaparak ülkeyi geçmişin kavgalarından kurtarmak istikametinde adımlar attı.

Bunlar son yüz yılın kavgalarını, gerilimlerini bitirecek adımlar.

Bunu kim yaparsa yapsın desteklemek, teşvik etmek gerekir. Önemli olan şu veya bu partinin kazanması değil, ülke ve milletin kazanmasıdır. Toplumsal enerjinin yapay kavgalar yerine ülke kalkınmasına yöneltilmesidir.Bunları yapan, kutuplaştırmadan medet ummayan bir parti liderinin alkışlanması gerekir.

Şunu herkesin kendisine sorması gerekir; CHP 1940'ların partisi olarak kalsaydı daha mı iyi olurdu? İşte AKP, 1940'ların CHP'sine dönüşüyor. Bu AKP'nin alkışlanacak yanı var mı?

Partiler siyasetlerini halka yaklaştırdıkları ölçüde başarılı olurlar. İstiyorlar ki, CHP 1940'larda kalsın, siyasi rekabet projeler üzerinden değil, değerler üzerinden yapılsın, ucuz yollu iktidar olalım. Kılıçdaroğlu bu oyunu bozduğu için bay Kemal bütün eleştirilerin hedefi haline getirildi.

Şerif Mardin bir kitabında, Türkiye'de iki milletlilik yönünde bir ayrışma yaşanıyor diyordu. Bir tarafta muhafazakar değerler üzerinde milletleşenler, diğer tarafta laik ve seküler çevreler.Şimdi buna üçüncü bir hat eklendi, etnik milliyetçilik. Bu üç farklı hat birbirine yaklaştırılmadığı takdirde, sürekli bir çatışma ihtimalinin alanı olacaktır.Farklı değerler üzerinde milletleşmenin sonu ayrışma ve çatışmadır. Kılıçdaroğlu, kendi kulvarını muhafazakar değerlere yaklaştırarak aslında milletleşme yerine, çatallaşmaya götüren bu sürecin önünü keserek büyük bir iş yapıyor.Elbette CHP'de hala bu dönüşümün farkında olmayan, eski ve eskimiş şablonlarla düşünen bir kitle var.Bu tip dönüşümler bir anda olmaz, bir zaman meselesidir, başarıya ulaştığı takdirde de tarihin hafızasına altın harflerle yazılır.

İktidarın oklarını Kılıçdaroğlu'na çevirmesinin arkasında işte bu gerçek var. Saltanatını sürdürmek isteyenler milli değerlerle dost olmuş, en azından kavgayı bırakmış bir CHP istemiyorlar. Onun için vatandaşın dikkatini 1940'lara odaklayarak o dönemde yaşıyormuşuz gibi o günün CHP'sini, bugünün CHP'si gibi göstermeye çalışıyorlar.

O kadının İslam ahlak ve adabıyla bağdaşmayan tepkisinin arkasında da bu zamanı muğlaklaştırma, dünle bugünü karıştırma siyaseti yatıyor.Kılıçdaroğlu'na tepki gösterirken 1940'ların CHP'sine tepki gösterdiğini sanıyor. Çünkü tek taraflı propaganda ile dün ile bugünü karıştırdığını fark etmiyor.Ama ne adına yaparsa yapsın, edepten payı az olanın İslam'dan da payının az olduğunu ve aslında İslam'ın sosyal ilişkilerde emrettiği güzel ve incelikli davranıştan uzaklaşarak savrulduğunu göremiyor.Kutuplaştırma edep öğretmez, edepsizlik öğretir.