Bir ülkeyi bitirmek, çökertmek istiyorsan önce eğitimi çökerteceksin, aynen Türkiye'de yapıldığı gibi. Önce köy enstitülerini kapattılar. Niye, çünkü eğitimli köy çocuğu birinci sınıf demokrasi demek. Soracak, sorgulayacak, hakkını bizzat kendisi arayacak. Ağaya, beye muhtaç ve bağımlı olmayacak. Bununla da yetinmediler, köyden öğretmeni çıkartmak için taşımalı eğitime geçtiler. Akşam köy kahvesinin tek egemeni, akil adamı "imam" kalsın diye... Kentlinin eğitimi düzgün müydü? Ne gezer. Daha ilkokul sıralarından itibaren çocukları yarış atı gibi, sınav sınav dolaştırdılar. Çocuk sorgulayamıyormuş, düşünemiyormuş, onlar hiç önemli değil. Zaten düşünen sorgulayan insan, zararlı, kötü düşüncelere kapılabilir. Ya yüksek tahsil? O da ilk ve orta öğretimin aynası. Alta ne veriyorsan yukarı da onun devamını yapıyorsun. Genç en basit muhakemeyi yapamıyor. Ama aşağıdaki şıklardan hangisi doğru diye sorarsan, onu anında cevaplıyor. Genel kültür, yok canım ona ne lüzum var. Üniversiteye giriş sınavını kazanıyor ya, yeter de artar bile. Üniversite eğitimi, yüksek lise haline gelmiş. Ne gam. Bu anlattıklarımın hiçbirisi abartı değil, aynıyla vaki. Evlenme programlarından vakit bulup arada bir nadir olarak yayınlanan "bilgi" ölçen yarışma programlarına bakarsanız, durumun vahimden de öte olduğunu görürsünüz. 2015 Yılında Diyanet İşleri Başkanlığı, ''Kıble yönü doğru hesaplasın" diyerek 81 ilde "Kıble uzmanı" görevlendirmeyi kararlaştırdı. Türk milletinin kıble sorunu yoktur ki Türk milletinin en büyük sorunu eğitimdir.

Elbette, sayıları az da olsa bunun tam zıddı bir millet de var. Ama geneli maalesef eğitim sisteminin yarattığı, düşünmeyen sorgulamayan bir millet. Eğer düşünebilseydi, sorgulayabilseydi, bugün yaşadıklarımızı yaşar mıydık? İstenen buydu, başarılı oldular. Düşünmediği, sorgulamadığı gibi, tüketim ekonomisinin gereği tek tanrısı para olan bir kuşak yarattık. Bir kişiyi tarif ederken, iyi adam, kültürlü adamdan ziyade, şu kadar milyon dolarlık adam dendiğini duyarsınız. Bir toplum düşünebiliyor musunuz, namuslu, dürüst insan olmak bir üstün vasıf haline gelmiş. Eğer böyle bir insan var da 

çevremizde, bunu tanıtmak istersek, ağzımızı doldura doldura "Çok namuslu" adam deriz. Ama bunda milletin kusuru yoktur. Bir ülkede evlilik programları, beğenilirlik rekorları kırıyorsa, bu muhteşem eğitim düzenimizin sonucudur. Ülkedeki gazete tirajları ile kitap satış rakamlarına bakın ne hallere geldik. Nüfusu yetmiş milyonu aşmış bir ülkede toplam gazete okuru sayısı, bir gazeteyi dört kişinin okuduğu hesabıyla on milyon civarında ise, en çok satan kitap, bir milyon sattığı zaman haber değeri oluyorsa, sözün bittiği yerdeyiz. Dört, beş büyük ilin dışında çok az ilde ilçede, kitapçı kaldı biliyor muyuz, eskiden var olanlar da tümden kırtasiyeci oldular. Bütün bu noktaya gelmemiz istendi ve bunda da başarılı oldular. Bunda başarılı olamasalardı, siyaset kurumu bu kadar yozlaşır mıydı. Elinizi vicdanıza koyun, böyle bir toplum yaratılmasaydı, Bu ülkeyi yönetenler, bu ülkede bu makamlara gelebilirler miydi? Elbette gelemezlerdi? O zaman, önce eğitimi bilinçli olarak çökerttiklerini görüp anlayıp bu ülkede eğitim reformu yapıp, düşünen, sorgulayan ve tartışan yurttaşlar yaratmak zorundayız. Bunun için önce çocuklarımızı, yani geleceğimizi şekillendiren öğretmeni en iyi şekilde eğiteceğiz.


Tanrı Türkü Korusun ve Yüceltsin.

Hüseyin Çelik



Editör: TE Bilişim