Eğitimde çizgi filmlerin önemi ve televizyon kanallarımız

Abone Ol

Günümüzde her şey gibi eğitim öğretim metotları da değişiyor. Okullardaki düzenli eğitimden önce çocuklar ev ve aile ortamında anne – baba ve varsa ablaları, ağabeyleri ile birlikteler. Her evde televizyon, bilgisayar ve internet ortamı olduğu için daha bir buçuk, iki yaşlarında iken tuşlara basmaya başlıyorlar. Aileler, çocukları oyalamak için de zaten akıllı telefonlarını ve kumanda aletlerini onların ellerine verip işlerine bakıyorlar! Hal böyle olunca üç, dört, bilemediniz beş yaşındaki çocuk bizlerin kırk, elli yaşlarında öğrenmeye çalıştığı dijital bilgilere ulaşıp sanal ortamlarda gezinmeye başlıyorlar.

Animasyon tekniği bir hayli ilerlediği için artık çizgi film yapmak da kolaylaştı. Çocukları en çok, en güzel oyalayan, iyi niyetli çalışmalarla öğrenmelerine yardımcı olan unsurlar da çizgi filmler. Televizyonlarımızda, önceleri dizi filmlerde olduğu gibi çizgi filmlerin de yabancı kaynaklı olanları yayınlanıyordu. İlk zamanlarda TRT ve TGRT’de bazı iyi niyetli gayretler olmuş, hatta TGRT, Ankara’da faaliyet gösteren Denge Animasyon’u, kurduğu prodüksiyon şirketinin (İFPAŞ) bünyesine katarak iddialı duruma gelmişti. Ancak 90’lı yılların teknolojisi ile çizgi film bir hayli pahalıya mal oluyordu. Ben de Türk Masalları ve Manas Destanı ile ilgili çizgi filmlerin senaryolarını yazmıştım. Bu filmler Denge Animasyon tarafından hazırlanıp televizyonda yayınlanmıştı. Manas Destanı Kültür Bakanlığı’nın desteğini de almıştı. Ancak çizgi film piyasasına yabancılar hâkimdi ve dünyanın her yerine pazarlayabiliyorlardı. İleri teknolojiye sahip oldukları için de ucuza mal etmenin yanında sürümden kazandıkları için yerli piyasanın onlarla rekabet etmesi oldukça zordu. Nitekim İFPAŞ bir süre sonra, “Bu iş çok pahalıya mal oluyor. Biz çizgi filmleri dışarıdan kilo ile satın alıyoruz” gibi bir gerekçe ile Denge Animasyon’la olan anlaşmasını iptal etti. Şimdi rahmetli olan Bahaddin Alkaç Bey’in nasıl zor durumda kaldığını çok iyi biliyorum. Bizim televizyonlar çizgi filmleri “Dışarıdan kilo ile almayı” tercih ettikleri için de çocuklarımız Japonların, Amerikalıların hayali kahramanlarına hayran olarak büyüdüler. Oğuz Kağanlar, Bilge Kağanlar, Kültiginler, Kürşadlar, Fatihler, Yavuzlar dururken Bed menlere, He menlere özeniyorlar, “Gölgelerin gücü adınaaa” diye naralar atıyorlardı.

Günümüzde ise durum değişti. Çizgi film ve bilgisayar oyunlarında halen yabancıların ağırlığı olmakla birlikte pek çok yerli yapım da ön plana çıkmaya başladı. Artık bir el hareketi için onlarca resim yapıp boyama devri kapandı. Sözünü ettiğim 90’lı yıllarda grafiker, ressam vb. gibi çok sayıda kişinin yaptığı işi bilgisayar başına oturan ve bu işten anlayan bir kişi yapabiliyor. Dolayısı ile maliyetler azaldı, teknik kalite arttı. Ancak, işin özündeki kalitenin de arttırılması gerekiyor.

Çocuk Edebiyatı dalında kalem oynatmanın ip üstünde yürümeye benzediği söylenir. Gerçekten çok hassas bir konudur. Çizgi film işi de öyledir, hatta daha büyük incelik gerektirir. Çünkü burada görüntü, aktivite, diyaloglar ve uygulama da işin içine giriyor.

Mesela günümüzde bütün dünyayı meşgul eden bir virüs ve mikrop meselesi var. Torunlarımızdan ve çevreden biliyoruz ki, çocukların yeme alışkanlıkları da farklı. Piyasa abur cuburla dolu ve kolaylıkla reklam piyasasının etkisinde kalıyorlar. Çocuklara yönelik reklamlarda da genellikle çizgi film ögeleri kullanılıyor. Çocuklara, “Yapma, etme, şöyle olur, böyle olur” diye anlatmak zor, zor olduğu kadar da aksi tesir yapabiliyor. Oysa doğru, dengeli beslenme ve hastalıklara, mikroplara karşı korunma yolları onları sıkmadan görsel zenginliği olan ilgi çekici, sürükleyici bir oyun içinde verilirse bizlerden bile dikkatli olacakları aşikâr.

Günümüzde yerli ve yabancı kaynaklı pek çok çocuk kanalı ve bu kanallarda yayınlanan bin bir türlü çizgi film var. Haliyle, bu kanalları besleyen bir çizgi film sektörü oluşmuş durumda. Yabancı prodüksiyonlar genelde kendi alışkanlıklarını yansıttığı için bize uymayabiliyor. Yerli yapımlarda ise pedagojik unsurlara dikkat edilmediği, çoğu zaman çocukların seviyelerinin altında ya da üstünde kalındığına şahit oluyoruz.

Bir vesile ile televizyon kanallarımızda yayınlanan dizi filmler ve sinema filmlerinden aşina olduğumuz TMC Film Yapım Şirketi’nin dizi film alanında da önemli çalışmalar yaptığını öğrenmiş oldum. Değerli eğitimci Hasan Kallimci, Çocuk Edebiyatı dalında önemli ve güzel eserlere imza atmış, Türk Destanlarını romanlaştırmıştı. Geçen günlerde bana internet yoluyla, “Bitmeyen Savaş” başlığı altında hazırlanan ve çocukların beslenmeleri ile vücutlarının hastalıklara karşı savaşını konu alan düşündürücü, eğlendirici, eğlendirirken öğretici çizgi filmler gönderdi. Çizgi filmlerin hikâyesi Hasan Kallimci’ye, senaryosu Hasan Kallimci ve Nilden Süer’e ait. Yapım’da TMC Film Yapım Şirketi’nden Mustafa Karahan’ın imzası var. Müzikler ise Kıraç ve Garbiyeli’ye ait. Yani tam anlamıyla profesyonel bir yapım. Şöyle bir göz atıp torunlarıma seyrettirdim. Artık el yıkamaya koşa koşa gidiyorlar ve vücutlarının içinde, damarlarında olduğu gibi kendileri de dışarıda adeta mikroplarla savaşıyorlar. Bitmeyen Savaş’ın seyrettikleri Çocuk Kanallarında yayınlanıp yayınlanmadığını sordum, rastlamamışlar. Ama her karşılaşmamızda telefonumu alıp seyrediyorlar. TRT’den emekli olduğum için de bana hep TRT Çocuk Kanalı’nı açtırıp “Bitmeyen Savaş’a bakalım” diyorlar. Şimdilik youtube’da Meypom Çocuk Kanalı’nda seyredilebilen ve 13 bölümden oluşan Bitmeyen Savaş, öyle umuyorum ki yakında televizyonlardaki çocuk kanallarında da yayınlanacaktır. Böyle kaliteli ve ihtiyaç duyulan bir prodüksiyonun kaçırılmayacağı kanaatindeyim.

Yeri gelmişken Bitmeyen Savaş’ın hikâyesini de TMC’nin sayfasından aktaralım:

“Mikroplar Kraliçesi; iyi beslenmeyen, temizliğine dikkat etmeyen çocuklara karşı kazandıkları savaşlardan artık hiç heyecan duymamaktadır. Ordularının başkomutanı olan Mipkom’la konuşur. Kendisini heyecanlandıracak yeni planlar yapmasını ister.

Kraliçenin de katıldığı, tüm mikrop komutanlarının bulunduğu toplantıda, kendilerine daha zorlu çocuklar bulmaya karar verirler. Daha temiz ve iyi beslenen çocukların akyuvarlarına karşı verecekleri savaşlarda, kendilerini de güçlendireceklerini düşünürler. Kraliçe fikri beğenir. Heyecanla gerçekleşecek yeni savaşları bekler. Mipkom, iyi beslenen ve temizliğine dikkat eden Mertcan ve arkadaşlarına karşı savaşmak için planlar yapar. Boğmaca, Verem, Sarılık, Kızamık, Difteri, Tetanos, Tifo, Kabakulak, Suçiçeği, Zatürre, Ortakulak İltihabı ve Kuduz mikropları ile Mertcan ve arkadaşlarına saldırırlar.

Mertcan ve arkadaşları, tüm dikkat ve titizliklerine rağmen bir şekilde vücutlarına girmeyi başaran mikroplardan kurtulamazlar. Akhan ve komutanları Granü Bey, Lenfo Bey, Mono Bey, Bazo Bey ve Nötro Bey her zaman tetikte, mikroplara karşı savaşa hazır beklemektedirler. Akyuvarlar azgın mikroplar karşısında zaman zaman zayıf düşer. Ancak Mertcan ve arkadaşlarının doktor kontrolünde aldıkları doğru ilaçlar ve iyi beslenmeleri sonucunda güçlenen akyuvarlar, onları mikroplara karşı korumayı başaracaktır.

Son bulmayacak mikrop ve akyuvarların savaşında, her bölümde yeni bir savaş sizleri bekliyor olacak…”

Dileriz bu iyi niyetli çalışmalar amacına ulaşır. Bu vesile ile değerli dostum Hasan Kallimci’yi ve bu güzel, faydalı çalışmayı hayata geçiren TMC Film Yapım Şirketi’ni tebrik ediyorum.