Açıklanan büyüme ve enflasyon rakamları ile ülkenin gerçeklerinin birbirini tutmadığını savunan Bulut yazısında,
"Türkiye büyüdü ama nasıl?
Enine mi, dikine mi?
Samanı, nohutu, eti, börülceyi bile ithal eden Türkiye üreterek mi büyüyor?
Kâğıt üzerinde değilse bu büyüme; emekliye, memura, asgari ücretliye, işçiye niye yansımıyor?" sorularına yanıt aradı.

Yazısında devlet, işveren ve işçi taraflarının beklentilerini de inceleyen Bulut şunları ifade etti: "Ülkeyi yönetenlere göre ekonomi coşmuş, şaha kalkmış ama milyonlarca çalışanı ilgilendiren asgari ücret pazarlığında Çalışma Bakanı işçi ve işverenden fedakârlık bekliyor. 
İşveren tarafı ise enflasyonun tek belirleyici olmamasını isteyerek, "İşsizlik oranları, verimlilik artışı, küresel, ekonomik ve siyasi gelişmeler, ekonomik riskler, rekabet gücü gibi belirleyici diğer değişkenler de dikkate alınmalı." diyor. 
Aldıkları maaşla köle gibi çalıştırılan, açlık sınırının altında maaş alan asgari ücretli ise büyümeden ve millî gelir artışından pay isteyerek "Büyüdüysek niye bize yansımıyor?" diye soruyor."

Bulut'un yazısının tamamı şöyle:

Ülke ekonomisi öyle bir hâl aldı ki kimse işin içinden çıkamıyor. Rakamlara bakıyorsun faiz artıyor ama döviz de yükseliyor. 
Enflasyon büyüme oranıyla başa baş gidiyor. 
Büyüme verileri için Başbakan Binali Yıldırım: "Yılın üçüncü çeyreğinin büyüme rakamı yüzde 11,1. Dünyada bir rekor. Çin'i de Hindistan'ı da geride bırakarak, Türkiye listenin başına yerleşti." dedi. 
İyi, güzel de anlamadığım, büyüme rekor kırıyor ama niye istihdam yaratmıyor?
Türkiye İstatistik Kurumu'nun açıkladığı verilere bakıyorum işsizlik oranı, eylül döneminde yüzde 10,6 olarak gerçekleşmiş. 3 milyon 419 bin kişi işsiz. Bu sayıya iş aramadan ümidini kesen, İş-Kur gibi yerlerden kaydı silinenler dâhil değil. Yani gerçek işsiz sayısı çok daha fazla. 
***
Şimdi burada büyük bir çelişki yok mu?
Açıklanan büyüme ve enflasyon rakamları ile ülkenin gerçekleri birbirini tutmuyor. 
Türkiye büyüdü ama nasıl?
Enine mi, dikine mi?
Samanı, nohutu, eti, börülceyi bile ithal eden Türkiye üreterek mi büyüyor?
Kâğıt üzerinde değilse bu büyüme; emekliye, memura, asgari ücretliye, işçiye niye yansımıyor?
***
Takip ettiğim ekonomistlerden Mahfi Eğilmez büyümeyle ilgili yazısında "2016 yılında cari açığın GSYH'ye oranı yüzde 3,8 iken bu yılın ilk on ayı itibariyle cari açığın tahmin edilen GSYH'ye oranı yüzde 4,9'a yükseldi. Dolayısıyla Türkiye, bütçe açığı ve cari açık eşliğinde büyüdü. Ağırlıklı olarak geçen yılın düşük büyümesinin baz etkisine ek olarak bütçe açığındaki artış, kredi garanti fonunun kredi kullanımında yarattığı artış ve cari açıktaki artışın yarattığı etkilerle büyüme oranı yüzde 11,1 gibi çok yüksek bir düzeye ulaştı." diyor.
Yani üreterek değil; tüketerek, para harcayarak büyümüşüz. İşsizlik rakamları da bunun en büyük kanıtı.
***
Türkiye'nin rekor kırarak büyüdüğü bir dönemde şu an bekâr bir işçi için net bin 404 lira 6 kuruş olarak uygulanan asgari ücretin yeni rakamının belirlenmesi için çalışmalar sürüyor. 
Ülkeyi yönetenlere göre ekonomi coşmuş, şaha kalkmış ama milyonlarca çalışanı ilgilendiren asgari ücret pazarlığında Çalışma Bakanı işçi ve işverenden fedakârlık bekliyor. 
İşveren tarafı ise enflasyonun tek belirleyici olmamasını isteyerek, "İşsizlik oranları, verimlilik artışı, küresel, ekonomik ve siyasi gelişmeler, ekonomik riskler, rekabet gücü gibi belirleyici diğer değişkenler de dikkate alınmalı." diyor. 
Aldıkları maaşla köle gibi çalıştırılan, açlık sınırının altında maaş alan asgari ücretli ise büyümeden ve millî gelir artışından pay isteyerek "Büyüdüysek niye bize yansımıyor?" diye soruyor.
***
Asgari ücret ne kadar artar bilmiyorum. 
Bildiğim, limonatanın özel tüketim sayılıp ÖTV zammının dayandığı Türkiye, rakamlarla büyürken; istihdam ve gelir artışı olarak vatandaşa büyümenin yansımadığıdır. 
Rakamlar aksini söylese de ülke ekonomisi kötü sinyal veriyor. 
 

Editör: TE Bilişim