Haber3 yazarı Koray Yücel’in ‘Mazot’ başlıklı yazısı şu şekilde:

Ham petrol, borular veya tankerlerle ülkemizdeki rafinerilere giriş yapınca, piyasaya arz edilmek üzere işlenmeye başlar.

Petrolü işleme süreci basit anlatımı ile şöyledir:

Ham petrol rafineride ısıtılmaya başlar, önce 340 derecede Bitüm elde edilir yani bildiğimiz Asfalt, daha sonra sırası ile brülörlerde kullanılan fuel oil ardından makine yağları sonra 3. Sırada motorin, hani şu bizim yediklerimizi, gıdamızı ekmeğimizi üretebilmek için çiftçilerimizin traktöründe kullandığı namı diğer mazot.

Benzin, üretim sürecindeki LPG den önce üretilen ve en pahalı elde edilen petrol ürünüdür, zaten bu güne kadar pompada en pahalı ürün hep benzin olmuştur.

Hal böyleyken ilk defa mazot, pompada benzini geçti ve halka daha yüksek bir fiyatla arz edildi.

İzlenen bu politikayı günlerdir anlamaya çalışıyorum, doluya koyuyorum almıyor boşa koyuyorum dolmuyor. Vardığım nokta; bu politikayı izleyenler ya akıldan yoksun ya da ihanet içindeler, ülkeyi ve milleti sabote ediyorlar.

Konu sadece Türk çiftçisinin yaşadığı mağduriyet değil, Halkın gelecekte yaşayacağı mağduriyet, açlık sefalet ve fakirlik…

Traktörüne mazot koyamayan çiftçi tarlasını süremiyor, zaten gübre de alamıyordu. Yıllarca kendi kendine yeten birkaç ülkeden biri olarak anılan Türkiye’de şimdi Bulgaristan ve Yunanistan büyüklüğünde bir toprak artık ekilmiyor, ekilemiyor.

İzlenen tarım politikaları yüzünden çiftçinin büyük kısmı zaten köyünü toprağını terk etmişti, şimdi köyde kalanlar da terk edip şehirlere işsizler ordusuna katılmak üzere geliyorlar.

Peki bu milleti kim doyuracak?

Bu sorunun cevabı, hükümetin, cebinde olmayan paralarla dışarıdan alacağı gıdalardı, ama buğday ihtiyacımızın en büyük kısmını karşıladığımız Rusya ve Ukrayna savaşa tutuştu, yani artık paran olsa da ekmek yapacak buğdayı alamamak tehlikesi ile karşı karşıya bu millet.

Şimdi buyurun bu sorunun cevabını siz verin.

Türk çiftçisiyle ve Türk milletiyle dalga geçer gibi, daha az maliyetle üretilen mazot ilk defa Benzinden pahalı.

Yani tarım girdilerinde ki anormal fiyat artışlarına rağmen milleti doyurmaya çalışan ve kalan az sayıdaki Türk çiftçisine “otur oturduğun yerde senin çiftçilik yapmanı istemiyoruz” anlamı çıkmıyor mu bu tablodan..

1700 lü yıllarda Fransız asilzadeleri büyük tuvaletlerini yaptıktan sonra, kuruyunca ellerini kirletmeden tutup atabilmek için tüy dikerlermiş, dışkı kuruyunca da tüyden tutup atarlarmış

Bu zamlar Türk çiftçisine tüy dikmek değilse nedir.

Bu zamlar Türk milletine kurulan bir kumpası tarif etmiyorsa neyi tarif ediyor.

Biri bana anlatsın lütfen.

Editör: TE Bilişim