~~


Şerafettin Terkeş


.

Özelleştirmeleri Bize Kimler Yaptırıyor?
 Cihan DURA
 Yüksek Kurulu en son şans oyunları (Piyango, Hemen-Kazan, Şans Topu, On Numara, Süper Loto ve Sayısal Loto oyunları) lisansı ile Devlet Demiryolları İşletmesi’ne ait Derince Limanı’nın özelleştirilmesini de onayladı. Devletin kasasına girecek toplam para sadece 3,3 milyar dolardan ibaret!
 Yıllardır neler sattı neler, “ekonomi programı, satmaktan ibaret” olan bu hükümet: Yoksul halkımızın malı dev ku­rum­lar, sa­na­yi te­sis­le­ri, bankalar, li­man­lar, köp­rü­ler, ka­mu bi­na­la­rı ve ar­sa­la­rı… TÜRK TE­LE­KOM, TÜP­RAŞ, ER­DE­MİR, TE­KEL, SE­KA ve PET­KİM gi­bi büyük sa­na­yi te­sis­le­ri, 200’e yakın ka­mu te­si­si, 2.600’den fazla ar­sa, bi­na ve loj­man… Ve elden çıkarı­lan­la­rın ço­ğu AKP ik­ti­da­rı­na ya­kın yer­li sermaye ile ya­ban­cı şirketler ta­ra­fın­dan ka­pı­şıl­dı.
Peki, bütün bu savurganlık ne için, neyin karşılığında? Ne kazandırdı ki, 12 yıldır süren bu peşkeşler, ne getirdi ki bu cebi delik iktidara? Altı üstü 43 milyar dolar, Nisan 2014 itibariyle!... 76 milyon nüfuslu, dünyanın 16. ekonomisi bu kadarcık bir paraya mı muhtaçtı? Oysa bir ihracat seferberliği, bunun en az iki katını kazandırabilirdi devlete, katma değer olarak, vergi olarak… Tuhaf değil mi?
 Ben değil diyorum, çünkü işin içinde başka iş var. Maksat başka, maksat üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek... Asıl maksat, onları kucaklarına almış olan efendilerinin, emperyalist efendilerinin buyruğunu yerine getirmek, küresel para babalarını memnun etmek, Dev küresel şirketlerin planlarına hizmet etmek... Neden peki? İktidara gelmek için, orada olabildiğince kalmak için tabii… Bir taraftan da Türk milletinin kaynaklarını birlikte söğüşlemek için. Türk milleti kaybetmiş, devlet zayıflamaya, çözülmeye yüz tutmuş, bu işbirlikçilerin umurunda değil. Peki, doğru mu dediklerim? Aşağıda üç kanıt sunuyorum. Bunlar, en koyu özelleştirmeciyi bile, -eğer bir yurtseverlik damarı varsa- savımın doğruluğu hakkında en azından ciddiyetle düşünmeye sevk edecektir.
 1) Uluslararası Para Fonu (IMF) ile Dünya Bankası (World Bank)… Bu kuruluşlar özelleştirmeyi ABD’nin, onun küresel şirketlerinin çıkarları doğrultusunda Türkiye gibi “sanayileşmesi engellenmiş” ülkelere dayatmakla görevlidir. Görevlerini; IMF, “istikrar paketleri” ile, Dünya Bankası, “yapısal uyum programları” ile yerine getirir. Bu yoldan özelleştirme Türkiye’de, ne yazık ki, IMF ve Dünya Bankası’na yaranmanın, bunların mali ve politik desteğini alabilmenin, dolayısıyla emperyalist ülkelerin, dev küresel şirketlerin çıkarlarına hizmet etmenin bir aracı haline gelmiştir.
 2) Özelleştirme Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) ulusal doktrininin, yani Neoliberalizm’in can damarıdır. 1980’li yıllar boyunca Washington’daki Reagan ve Bush yönetimleri, ABD’nin kimi kurumlarını dünya ülkelerini özelleştirmeye zorlamakla görevlendirmiştir. Özelleştirme yoluyladır ki ulusal varlıkların çoğu, özellikle en değerli ve en iyi durumda olanları Batı’ya taşınmakta; ulus-ötesi şirketlerin, bunların yerel ortaklarının eline geçmektedir. Neoliberalizm’in temel savlarından biri de “Ulus-Devletlerin, özelleştirme yoluyla küçültülmesi ve etkisizleştirilmesi gereğidir.” Özelleştirme aynı zamanda bu amaçla kullanılan ekonomik bir silahtır.
 Özelleştirme salgınının dünyaya yayılmasında büyük rol oynayan kuruluşların başında, 1977’de İngiltere’de kurulan Adam Smith Enstitüsü (Adam Smith Institute) gelir. Başkanlarından Madsen Pirie, tam bir özelleştirme fanatiği ve militanıydı. Bütün hayatını özelleştirmenin dünya çapında propagandasına ve yayılmasına vakfetmişti. Şöyle demiştir: “özelleştirme dünyadaki kamu sektörleri arasındaki yürüyüşüne devam edecek, kamuya ait son tesis de satılmadıkça sona ermeyecektir. ”
3) Tarih Nisan 2005… Tekel ihalesi iptal edildi. İlgili bakanın açıklaması: “Kararlıyız, er geç satacağız.” Tarih Şubat 2008… Tekel 860 milyon İngiliz poundu karşılığında bir küresel şirkete satıldı.
Tekel’i satın alan “British American Tobacco’nun (BAT) Yönetim Kurulu Başkanı Jan de Plessis, şirketin 30 Nisan 2008’de Londra’da düzenlenen yıllık toplantısında şunları söyledi: “Sabır ve uzun vadeli hedeflerden bahsederken, arşivlerimizden çıkan 1932 yılında yapılan bir Yönetim Kurulu tartışmasını bilmek isteyeceğinizi düşündüm. Burada BAT’ın yaptığı bir teklifi, tartışma tutanaklarından tırnak içinde aktarıyorum: ‘Yıllık gideri 10 bin pound olan Türk Tütün tekelinin idaresini üstlenmeliyiz’. O tarihte bunun tatmin edici bir anlaşma olacağı düşünülüyordu. Bence yaptığımız modern anlaşma daha iyi ve her ne kadar bazı şeyler daha pahalı olsa bile kesinlikle 76 yıl beklemeye değer...”
BAT, Tekel’i satın almayı 1932’de planladı, 76 Yıl sonra hedefine ulaştı.
Şimdi soruyorum sana, değerli okur: özelleştirmeleri bize aslında kimler yaptırıyor?
 31 Ağustos 2014

Editör: TE Bilişim