Yılmaz, Ekonomi Gazetecileri Derneği'nin (EGD) bu yıl 13'üncüsünü düzenlediği Kartepe Ekonomi Zirvesinde basın mensuplarıyla bir araya geldi.

Burada gazetecilere Türk tohumculuk sektörünün geldiği son noktaya ilişkin bilgiler veren Yılmaz, tohumculuk kavramlarının Türkiye'de ilk kez 1960'larda konuşulmaya başlandığını, 1963'ten sonra Türkiye'nin tohumluk üretimi, ticareti, sertifikasyonu, piyasa denetimi, tohumluk standartları gibi kavramlarla tanıştığını anlattı.

"2017'de 238 milyon adet meyve fidanı üretildi"

Yılmaz, tohumculuk sektöründe 1980'de 3 olan şirket sayısının bugün 832'ye çıktığını belirterek, "1990'da 97 bin ton olan sertifikalı tohumluk üretimi 2002 yılında 145 bin tona, 2016'da 958 bin tona ve 2017'de 1 milyon 49 bin 361 tona yükseldi." diye konuştu.

Tohumluk üretiminin 2007'de 325 bin ton iken 2008'de kurulan ve bugün 43 bin üyeye ulaşan TÜRKTOB'un çalışmaları sayesinde rakamın ciddi artış göstererek 2010'da 497 bin tona yükseldiğini dile getiren Yılmaz, ondan sonraki yıllarda da sektörün istikrarlı bir ilerleme sağladığını bildirdi.

Yılmaz, fide, fidan ve süs bitkilerinde önemli noktaya geldiklerini belirterek, "2017'de 238 milyon adet meyve fidanı, 4 milyar adet sebze fidesi, 1 milyar 619 bin adet süs bitkisi üretildi." ifadesini kullandı.

Fidan, fide ve süs bitkileri üretiminin tamamına yakınının özel sektör tarafından gerçekleştirildiğini aktaran Yılmaz, 2017'de 56 milyonu aşkın iç mekan süs bitkisi, 491 milyona yakın dış mekan süs bitkisi, 22 milyona ulaşan çiçek soğanı üretimiyle ciddi rakamlar elde ettiklerini anlattı.

Hedef küresel tohum ticaretinde ilk beşe girmek

Yılmaz, sadece 30-35 yıl önce tohumculukta "ihracat" diye bir kavramın olmadığını, sadece ithalatın olduğunun altını çizerek, "Ancak 2017 sonu itibariyle ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 73'e çıktı. Buna fide, fidan ve süs bitkileri eklendiğinde bu oran yüzde 90'ın üzerine çıkmıştır." şeklinde konuştu.

Türkiye'nin geçen yıl 185 milyon dolarlık tohum ithal ettiği bilgisini veren Yılmaz, buna karşılık ihracatın 136 milyon dolara ulaştığını bildirdi. Yılmaz, son 15 yılda ihracatı 8 kat artırdıklarını, 80 ülkeye tohum ihraç ettiklerini, hedeflerinin küresel tohum ticaretinde dünyada ilk 5 ülke arasına girmek olduğunu vurguladı.

Türkiye'nin önemli bir tarım ülkesi olduğuna değinen Yılmaz, özellikle tahıllarda, sebzelerde ve meyvelerde dünyada önemli üreticilerden olduğunu vurguladı.

Türkiye'de tahıl üretim alanlarının azaldığını ancak üretim miktarının arttığını dile getiren Yılmaz, kaliteli tohumların kullanılmaya başlaması sonrası bitkisel ürünlerde ekim alanlarının azalmasına rağmen üretimin arttığını aktardı.

Kaliteli ve sertifikalı tohumun önemine dikkati çeken Yılmaz, şu ifadeleri kullandı:

"Sertifikalı tohum dediğimizde, kayıt altına alınmış, tarımsal-teknolojik hastalık ve zararlara dayanıklılık gibi özellikleri belirlenmiş tohumları kast ediyoruz. Yabancı otlardan, diğer tür ve çeşitlerden arındırılmış, yüzde 97-99 saf olan, sadece tohum olan ürünlerden oluştuğu için hem mısırda hem şeker pancarında hem buğdayda hem pamukta hem şeker pancarında hem diğer bazı yem bitkilerinde önemli verim artışları sağlanmıştır."

"Tohumculuk şirketlerinin yüzde 93,5'i yerli"

Yılmaz, Türk tohumculuk sektörünün son dönemde ciddi mesafeler kaydettiğinin altını çizerek, ancak Türkiye'nin toplam sertifikalı tohum ihtiyacının yüzde 40'ını üretebildiğini ve kullanabildiğini söyledi.

Verimliliğin artırılması ve ekonomiye daha fazla katkı sağlanması için kullanılan sertifikalı tohum miktarının yüzde 80-90'lara çıkması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, tarımı gelişmiş ülkelerde oranların bu düzeyde olduğunu bildirdi.

Yılmaz, 1980'li yıllarda 3 olan yerli firma sayısının bugün 832'ye yükseldiğini yineleyerek, bu şirketler içinde tamamen yerli sermaye ile kurulmuş olanların sayısının 778 olduğunu, bu rakamın, şirketlerin yüzde 93,5'inin yerli olduğunu gösterdiğini anlattı. Yerli-yabancı ortaklığı ile kurulmuş şirket sayısının 22, tamamı yabancı sermayeli şirket sayısının 32 olduğunu dile getiren Yılmaz, "Yerli sermayeli 778 şirketin ticaret hacmindeki payı yüzde 51, ortak sermayeli 22 şirketinki yüzde 18, yabancı sermayeli 32 şirketinki ise yüzde 30." dedi.

"İthalatımızda İsrail'in payı önemsiz"

Yılmaz, Türkiye'nin İsrail'den yüksek miktarda tohum aldığına ve tohumculukta bu ülkeye bağlı olduğuna dair iddiaların hatırlatılması üzerine sözlerini şöyle tamamladı:

"Türkiye İsrail'den tohum alıyor ancak İsrail'e tohum da satıyor. 2016'da yüzde 6 iken 2017'de yüzde 7 olmuş. Biz İsrail'e sadece tohum değil sebze de satıyoruz. Geçen yıl 15 milyon dolarlık domates satmış. Ancak öyle bir izlenimler var ki sanki bütün tohumları İsrail'den alıyoruz veya İsrail'den tohum almazsak üretim yapamayacağız. Toplam ithalatımız içinde İsrail'in payının önemsiz olduğunu söyleyebilirim."

Mersin'de

Editör: TE Bilişim