Uluslararası Para Zirvesinde ‘paranın geleceği’ tartışıldı. Zirvede dünyanın önde gelen ekonomistleri mevcut para sistemini ele aldı.

International Movement for Monetary Reform (IMMR) , Monetative ve Frankfurt School Blockchain Center tarafından düzenlenen Uluslararası Para Zirve’si, Bağımsız ve Milli Para Sistemi (Vollgeld) ve Kripto paralar ile para formunun ve sisteminin nasıl şekilleneceği konusuyla Almanya’nın Frankfurt şehrinde önceki gün toplandı. Zirvede, Bağımsız ve Milli Para Sistemi (Vollgeld), Kripto paralar ve Merkez Bankası Dijital Parası üzerine yeni tartışmaları masaya yatırıldı.

KONFERANSTA DÜNYACA ÜNLÜ EKONOMİSTLER BİR ARAYA GELDİ

Konferans, üniversitelerin önde gelen uluslararası ekonomistlerine, merkez bankalarına ve finans kuruluşlarına ev sahipliği yaptı. Açılış konuşmaları William White (OECD Başekonomisti, BIS eski başekonomisti), Prof.Dr.Thomas Mayer (Flossbach von Storch Research, Deutsche Bank eski başekonomisti), Dr. Michael Kumhof (İngiltere Merkez Bankası Kıdemli Araştırma Danışmanı, IMF Ekonomik Modelleme Bölümü eski Başkan Yardımcısı), Prof.Dr.Laurence J.Kotlikoff (Boston Üniversitesi, yazar) ve Prof. Dr. Peter Bofinger (Würzburg Üniversitesi, Alman Ekonomi Uzmanları Konseyi üyesi) tarafından gerçekleştirildi.

Farklı oturumlardaki konuşmacılar arasında İspanya Merkez Bankası Eski Başkanı Miguel Angel Fernandez Ordonez, İsveç Merkez Bankası e-krona Projesi’nin önde gelen araştırma görevlilerinden Dr. Carl Claussen, Bağımsız ve Milli Para Sistemi (Vollgeld) yaklaşımının mimarı, Prof.Dr. Joseph Huber ve Frankfurt School Blockchain Center Başkanı Prof. Dr. Philipp Sandner yer aldı. Almanya’daki Yeşiller Partisi Finans Komitesi Başkan vekili Dr. Gerhard Schick ise diğer katılımcılar ile birlikte açık oturuma katıldı.

İKİ FARKLI GÖRÜŞ

Hali hazırdaki para sistemindeki olası değişiklikler ve problemlerin yanı sıra iki radikal görüş de konferansta gündemdeydi. Paranın üretiminin ele alındığı zirvede uzmanlar, Bitcoin’in icadı ve 2008 finansal krizinden beri, para ve bankacılık sisteminin kendisi ve işleyişi hakkında olan tartışmaların da tekrar gündeme getirilmeye başlandığının altını çizdi.

Bağımsız ve Milli Para Sistemi (Vollgeld) destekleyicileri sistemsel olarak finansal krize yol açan ticari bankaların kaydi para üretmesi ve kullanıma sürmesini eleştirilerek, para üretmenin tamamen kamuya ait Merkez Bankaları’nın eline dönmesini savundu.Bir diğer görüştekiler ise; kamuya ait Merkez Bankaları’nı, var olan para sistemindeki zayıf halka olarak görerek paranın tam ulussuzlaştırılmasını ve özelleştirmeyi destekledi. Bu grubu özel kripto para temsilcileri destekledi.

“ARTIK HALİHAZIRDAKİ PARA SİSTEMİNİN SONUNA GELDİĞİMİZİ GÖRÜYORUZ”

Uluslararası Para Zirvesinde, para sistemleri konusunda araştırmalar yapan ve ‘Bağımsız ve Milli Para Sistemi’ Türkiye Temsilcisi Dr. Artuğ Çetin yaptığı açıklamada, “Para sistemi denildiği zaman paranın kullanıma sürülmesi, halka nasıl servis edilmesi gerekliliği ve kullanıcı tarafından nasıl irdelendiğinin tanımlandığı bir sistemden bahsediyoruz. Bugünkü para ve bankacılık sistemi kısmi bir rezerve bağlı olan kaydi para sistemidir. Konferansta, kısmi rezerve dayalı kaydi paranın meşru Merkez Bankaları yerine, günümüzdeki sistemde ticari bankalar tarafından üretilmesi ve kredi vermek suretiyle kullanıma sürülmesi, dolayısıyla buna bağlı olarak da ticari bankaların alım gücü üretmesine dayalı problemler masaya yatırıldı. Türkiye gündeminde çok yer tutmamasına rağmen, Dünyada uzun süredir tartışılan paranın geleceği ve demokratikleşmesi zirvedeki en önemli konuydu diyebiliriz. Artık halihazırdaki para sisteminin sonuna gelindiğini görüyoruz” dedi.

Üretilen madeni ve kağıt paraların piyasalarda kullanım oranlarının bazı ülkelerde yüzde 1’lere kadar düştüğünün altını çizen Çetin, “Bu da şu anlama gelir; devlet yani Merkez Bankaları, artık para üretmemektedir. Sistem devletler açısından kabul edilemez bir noktadadır. Adı üzerinde kısmi rezerv bankacılık sistemi, kısmi bir parayı referans vererek misli bir parayı kullanıma sürmektir. Bu da yeni üretilen paranın adeta karşılıksız olması anlamına gelmektedir. Diğer taraftan günümüz para ve bankacılık sistemi gereği kredi vermek suretiyle ticari bankalar tarafından yani ‘borç’ karşılığı gerçekleşen bir para üretiminden bahsetmekteyiz. Buradan anlaşılan, kullanıma sürülen her birim paranın karşılığının ‘borç’ olduğu gerçeğidir” ifadelerini kullandı.

"PARA HACMİ DİYE BAHSEDİLEN KURGU ARTIK BORÇ HACMİ OLARAK YORUMLANABİLİR"

Dr. Artuğ Çetin, para hacmi diye bahsedilen kurgunun, günümüzde borç hacmi şeklinde yorumlanabileceğini söyleyerek şunları kaydetti: “Çünkü ticari bankaların kullanıma sürdüğü kaydi para ile meşru Merkez Bankalarının üreterek kullanıma sürdüğü nakdi para arasındaki oran, kaydi para lehine yüzde 90’lara ulaşmış durumdadır. Yani para hacminde Merkez Bankaları’nın payı yüzde 10’lara düşmüştür. Dolayısıyla parasal hacmin kontrolü meşru Merkez Bankaları’ndan çıkıp, ticari bankalara geçmiştir. Bağımsız ve Milli Para Sisteminin hayata geçmesi durumunda Merkez Bankaları para hacminde tam kontrole ulaşabilecek ve buna bağlı olarak da devletler halihazırdaki kamu borçlarını önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde geri ödeyebilecek finansal kaynağa erişebilecekler. Böylelikle vergi gelirleri, borç ödemek yerine; toplumun refahı için kullanılabilecek.”

(İHA)
Kaynak: iha