Ekonomik kriz, milliyetçilik ve ayrışma

Ekonomi, sadece insanın yeme, içme, temel ihtiyaçlarını gidermesi ile ilgili bir alan değil. Ekonominin toplumsal ilişkileri biçimlendirmede de önemli rolü vardır.

Abone Ol

Kriz dönemlerinde, sosyo-ekonomik şartlar ağırlaştığında toplumsal ilişkilerde çözülmeler başlar, etnik vurgular çoğalır,klana dönüş, bir nevi etnik kapanma ve sığınma hali gözlenir. Ekonomik şartlar düzeldiğinde tam tersine bir yöneliş ve gruplar arası işbirliğinin arttığı görülür.

Onun için ekonomik kriz deyip geçmemek gerekiyor.

Bu gibi durumlarda milliyetçilik önemli bir işlev görür. Toplumsal parçalanma tehlikesi milliyetçiliği harekete geçirir,gruplara arası mesafenin karşıtlığa dönüşmesini engellemeye, köprüler kurmaya çalışır.

Osmanlı İmparatorluğunun parçalanması, erimesi döneminde ortaya çıkan Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük şeklindeki -milliyetçilikler- böyle bir refleksin ürünüydü. Çünkü milliyetçiliğin birinci hedefi temel değerlerde uzlaşmış, birleşmiş bir toplum yaratmaktır. Bunun için çeşitli araçlar kullanabilir, önemli olan kullanılan araçların adı veya biçimi değil bu amaca ulaşmadaki işlevsellikleridir.

Osmanlıcılık ve İslamcılık İmparatorluk bünyesindeki bazı toplulukların -sadakatini-Osmanlı İmparatorluğuna çevirmeye yetmediği için,Türkçülük bir milliyetçilik biçimi olarak tek alternatif olarak kalmıştır. Etnik olarak farklı toplumların milliyetçiliği Osmanlıyı bölmüş, Türk milliyetçiliği geriye kalanları toparlamaya, bir arada tutmaya çalışan yegane imkan olarak kalmıştır.

Milliyetçiliğin ayrıştırıcılığına vurgu yapan çevrelerin milliyetçilik algısı daha çok Osmanlı'dan kopan toplumlarla ilgili kötü hatıralara dayanmaktadır.Milliyetçilik onları içimizden söküp götürdüğüne göre milliyetçilik toplum hayatına asla sokulmaması gereken bir düşünce biçimidir.Oysa onları aramızdan alıp götüren, aramızdaki farkları kapatan her topluma şamil bir milliyetçiliğin olmayışı ve devletin zayıflayarak birlikte yaşama tahayyülünün kaybolmasıydı. Milliyetçilik, tüm toplumu kapsayan bir hüviyete sahip olmadığı takdirde birleştirmekten çok ayrıştırmaya hizmet eder ve kendi asli fonksiyonunu kaybeder.

Gerek Osmanlıcılık, gerekse İslamcılık Osmanlı toplumlarının tümünü kapsayan, onların sadakatini devlete yönelten değerler üretememiştir. Kapsayıcılıkları sınırlı olmuş, gayri Müslim veya Türk olmayan Müslümanlar üzerinde etki bırakmamıştır.Sonrasında Türk milliyetçiliği Türk dilini ortaklaştırma ve tüm unsurların sadakatini devlete yönlendirme üzerinden yürümüş,kısmen de olsa başarılı olmuştur.Ancak yaygın ve etkin milletleşme, bütünleşme ağlarına sahip olmaması, onun etkisini sınırlamış,toplumun tüm katmanlarına nüfuzunu zorlaştırmıştır. Bir diğer neden de milliyetçiliğini Türkçe ve devlete sadakatle sınırlı tutup ortak değerlere yaslanmaması ve ortak uzlaşma noktaları üretememesidir.

Günümüzde Türk milliyetçiliği yeni bir sınama ve karşı koyuşla karşı karşıyadır. Bu, etnik milliyetçiliktir. Yüz yıllık Cumhuriyet tecrübesine ve bin yıllık ortak tarihe rağmen böyle bir etnik dalganın çıkması ilk dönem milliyetçiliğinin ortak değerler üzerinden -milletleşme- yolunu tutmaması ile alakalıdır. İlk dönem milliyetçiliği, dinden yararlanmak yerine  toplumsal hayatta onun yerine ikame edeceği başka arayışlara girmiş bu da en önemli -uzlaşma- noktalarından birinin devre dışı kalmasına neden olmuştur. Milliyetçiliğin meşruiyetine yönelik sorgulamalar daha çok bu konu ile ilgilidir.İşte son yıllarda Milliyetçiliğin  İslamileşme çabası, büyüyen etnik milliyetçilik krizini  bu yolla aşma denemesidir. Onur Türkölmez'e göre,(Kaynak: Milliyetçiliğe Karşı Milliyetçilik)  Türk-İslam sentezi böyle bir ihtiyaçtan, hem Türk kimliğini hem de Türk milliyetçiliğini yeniden yapılandırma ihtiyacından doğmuştur.

Devletler sadece etnik farklılıklardan dolayı bölünmezler. En önemli neden devletin zayıflaması, toplumun temel ihtiyaçlarına cevap veremez hale gelmesi,ekonomik ve siyasal krizlerin kendilerini farkı gören grupların -ötekileşmesine- katkıda bulunmasıdır.Bugün böyle bir krizden geçiyoruz.Onun için bu ekonomik krizden kurtulmak aynı zamanda onun toplumsal bütünlüğü örseleyen etkilerinden de kurtulmaktır.Türkiye bu kriz kadrosundan kurtulmak için önüne çıkan imkanı iyi değerlendirmelidir.