Sayın Cumhurbaşkanı kendisini Türkiye Cumhuriyeti’nin tek sahibi olarak gördüğü için, hiçbir konuyu kendisinden başkasıyla paylaşmak istemiyor. Ülkeyi ‘Şahsım!’la bütünleştirdiği için elindeki sınırsız yetkilerle ülkeyi tek elden yönetme gibi bir gelenek oluşturmaya çalışıyor.

31 Mart seçimlerinde İstanbul seçimlerinde bükemediği bileği olur ya belki seçimi tekrarlarsak vatandaş hata yaptığını anlarda bize tekrar yönelir diye 23 Haziran tarihinde seçimin yenilenmesini istemiştir. Buna benzer bir uygulama da 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde yaşanmıştı. O zaman o taktik tutmuş ve MHP’nin 80 Milletvekilinin yarısını kendisine çekmeyi başarmıştı. Her zaman klasik manada bir söz vardır. ‘Siyasette her zaman 2+2=4 etmiyor.’ Evet siyasette 2 +2 bazen 4 eder bazen 5 eder, bazen de 3 eder.

Bu kapsamda Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde yenilgiye uğradığı ve İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder demesine rağmen İstanbul’u kaybetmesini bir türlü içine sindiremedi. Hazmedemedi. Bu anlamda eline geçen her fırsatta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu’nu muhatap alarak, yerine göre refüze etmek gibi uygulamalara imza atıyor. Kanal İstanbul olayında olduğu gibi. Son olarak Gayrettepe –Havaalanı arasında yapılacak Metronun temel atma törenine İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu davet etmemesi gerçekten esefle karşılanması gereken bir durumdur. İstanbul’la ilgili yapılacak her türlü tasarrufta Ekrem İmamoğlu’nun mutlaka bulunması elzemdir. Eşyanın tabiatı böyle olmalıydı. Yine İstanbul’da yapılan depremle ilgili toplantıya, yine Ekrem İmamoğlu davet edilmemişti. Bunlar hoş şeyler değildir.

İstanbul’un Şehr-i Emini olarak seçilen, hemde ikinci defa tekrarlanan seçimle seçilen İBB Başkanı’nı bu tür kısır siyasi mülahazalarla itibarsızlaştırma yapılamaz. Bu tür faaliyetler aksine Ekrem İmamoğlu’nun hanesine artı puan olarak yazılır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bunu en iyi bilenlerden olduğunu düşünüyorum. Kendisi İBB Başkanı iken bakana hitaben ‘Beni yok sayamazsınız, beni ezemezsiniz’ diyebilen bir belediye başkanı idi. Şimdi kendisi aynı hataları yapmaya devam ediyor. Ekrem İmamoğlu CHP’nin başarılı olduğundan kazanmadı. Ak Parti’nin hatalarından ve yanlış uygulamalarından kazandı. Bu gerçeği herkesin göz önünde bulundurması lazımdır.

***

Bu konuyu daha önceleri yazmak istiyordum ama demek ki nasip bugüne imiş. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nu Milli Görüş geleneğinden geldiği için Anayasa referandumunda ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi seçiminde Erdoğan’ın yanında yer alacağını düşünüyordum. Temel Karamollaoğlu gerçekten takdir edilecek bir kararlılık sergiledi ve Erdoğan’ın tüm ısrarlarına rağmen oyuna gelmedi. İtiraf ediyorum. Temel Karamollaoğlu’nu bu son döneme kadar sadece Sivas eski belediye başkanı olarak tanıyordum. Bir de Milli Görüş geleneğinden geldiğini biliyordum. Ancak bu kadar donanımlı, bu kadar hoşgörülü ve espritüel olduğunu bilmiyor ve tahmin etmiyordum. Takındığı siyasi tutum ve davranışlarını takdirle karşılıyorum. Sayın Cumhurbaşkanı’nın o siyasi feraseti ve çekim alanına asla teslim olmamıştır. O Tayyip Erdoğan’ki kendisine en ağır hakaretleri yapan muhalif liderleri tek tek yanına almış ve enterne etmeyi başarmıştır. Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu gibi. Son olarak ta MHP Genel Başkanı! Devlet Bahçeli’yi enterne etmeyi başarmıştır. Bu kadar güçlü bir liderin, hem de aynı kaynaktan beslenen ve gelen Temel Karamollaoğlu’nu kendi çekim alanına alamaması Temel Karamollaoğlu’nun ilkeli ve dirayetli duruşundan kaynaklanmıştır.

***

Rahşan Ecevit 97 yaşında hayata gözlerini yumdu. Ölenin ardından kötü söz söylenmez ama bir gerçeği de söylemeden geçemeyeceğim. Ecevitlerin Ülkücüler hakkında olumsuz fikirler taşıdığını biliyorduk ama siyasi konjonktür gereği kurulması elzem hale gelen 1999 yılında kurulan üçlü koalisyon hükümetine MHP’nin girmesini asla içine sindiremediğini, katillerle iktidar ortağı olamayacaklarını dile getiren Rahşan Ecevit’e Allah’tan rahmet dilemek te benim içimden gelmedi. Ülkücülere bu kadar ağır ithamlarda bulunan bir kimseye rahmet dilemem ve bu tavrım nedeniyle kim nasıl düşünürse düşünsün pek te umurumda değildir. Bu ülke için canını, malını, zamanını, ve her şeyini heba eden vakfeden bir Ülkücü camiaya yapılan bu hakareti asla unutmamız mümkün değildir. Rahmetli Ali Güngör Rahşan Ecevit’in o sözlerini kınadığı sözleri nedeniyle partiden ihraç edilmesi nedeniyle Devlet Bahçeli’ye olan hakkımı helal etmiyorum. Kaldı ki rahmetli Ali Güngör’ün o sözlerinin altına her Ülkücünün de imza atacağına inanıyorum. Toprağı bol olsun….!

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE, VE DİYEBİLENE