Yöneticiler, Vatandaşı takip etmeyi bırakıp, İşlerine bakmalı!...

Yazıma başlamadan önce siyaset ile uğraşanlara biraz öngörü, biraz nasihat ve biraz tebessüm eklemek ve bu şekilde başlamak isterdim. Ancak her vatandaşın ve her seçmenin sık sık karşılaştığı benimde bir süre önce bizzat yaşadığım ve tanıklık ettiğim bir olay karşısında nasıl şaşkınlık yaşadığımı dikkate alırsam eğer siyasilere biraz kırgın ve biraz Kızgınım yapılanlardan ötürü değil laikin bizim seçtiklerimizin bizlerin oylarıyla mevki ve makam sahibi olanların kendilerini seçenlerin en ufak eleştirilerine bile tahammülleri olmamaları benimde siyasetçilerin yaptıklarına tahammülümü yok ediyor.

Sevgili dostlar çok kıymetli takipçi ve okurlarım. Sizlerin de malumu olduğu üzere bizler gece gündüz demeden siyasetçilerimize destek olmak için uğraş veriyoruz ve onların bu ülkeye bu vatana gerek ülkemizde gerek ulusalda gerekse yerelde verimli birer siyasetçi olmaları için farklı farklı siyasi görüşlere sahip olsak ’da her zaman doğru yapılanlardan övgüyle bahsediyor yanlışları eleştiriyoruz. Burada bizlerin bir seçmen olarak en doğal ve Anayasal hakkıdır.

Sevgili okurlarım; Maalesef kendini bilmez bazı güruh, eleştiriye kapalı, temsilciler alt üst hiç fark etmez tamamen duygusuz ve duyarsız olma yolunca hiç vakit kaybetmiyor. Vatandaşına kendi seçmenine tahammülü olmayan, eleştiriye kapalı, yönetici ve temsilciler istemiyoruz.

Kendisini seçen, seçtiren, seçilmesi için çaba sarf eden, gönül vermiş, emek vermiş insanları bir kenara bırakıyorum.

Bunun aksine muhalif de olabilir, her ne olursa olsun. Aynı şehirde aynı havayı soluyorsanız eğer tahammül sınırlarınız genişletmek zorundasınız. Aynı sudan içiyor ve aynı duygu ve düşünceler ile yaşadığımız şehre hizmet ediyor isek, az yada daha fazla o da fark etmez herkesin konuşmaya ve eleştirmeye hakkı kendince vardır.

Bir vatandaş siyasetçileri eleştirmeye dursun hemen siyasilerin avukatları iş başına geçiyor ve yemiyorlar içmiyorlar Vatandaşların sosyal medya hesaplarını takibe alıp ne paylaşmış ne yayınlamış ne söylemiş nasıl bir eleştiri yapmış onu takip edip inceliyorlar bunlardan bir tanesi geçenlerde benim başıma geldi. Ya arkadaş sizin başka yapacak işiniz gücünüz yok mu. Bu millet sizden özel hayatlara müdahale etmenizi istemiyor. bu millet sizden hizmet istiyor hoş görü istiyor. Tatlı dil güler yüz bekliyor. Vatanımızın dertlerine çare bulmanızı Vatandaşın derdiyle dertlenmenizi dertlerine çareler üretmenizi bekliyor.

Vatandaşın sorunlarına çare olmak sorunlarının daha da fazlalaşması için uğraşan bunun için ayrı bir efor ve emek sarf eden yönetici, temsilci ve onların yamaklarını bu millet istemiyor.

Bakın yönetici arkadaşlar, burada yaşanan olayı açmak ve sizi daha fazla rencide etmek istemiyorum. Sizler artık aklınızı başınıza alın bakın yerel seçimler yaklaşıyor iş yapın, vatandaşlar uğraşmak yerine vatandaşın sorunlarına çare olun.

Benden söylemesi, Demem o ki!...

Anayasa’nın ilgili maddeleri diyor ki; Bir siyasetçi en ağır eleştirilere bile açık olmalıdır.

Arkadaşlar eleştiriye kapalı olan siyaset yapmayacak. NOKTA

Sevgi; canlı varlıkların ana kaynağı ve temel taşıdır. Özellikle de canlı varlıklar içerisinde kainatın yaratılış sebebi olan insanoğlunun olmazsa olmazıdır.

Sevgisi olmayan ve sevgi beslemeyen insan, insan değildir hele de örf ve adetlerimiz içerisinde önem arz edenlerden ve dikkat edilmesi uzak durulması gerekenlerden bir tanesi, ''kin ve nefreti kendine şiar edinmiş insanlık duygusundan uzak insanlık nedir bilmeyen ehli keyf sahibi kendini bir halt sananlardır.

Bizim seçtiklerimizin, bizi takip etmelerini, istemiyoruz!

Özel hayata saygı diye bir şey var.

İnsan fıtratında var olan hususlardan yani özelliklerden biri de istemek yada istememek duygusudur. Kişisel duygu ve düşüncelerimiz doğrultusunda arzulanan şeyler; güzel, hoş, yararlı, kişisel olsun toplumsal olsun varlığından onur ve gurur duyulan şeylerin, olguların istenmesidir.

Bilmem anlatabildim mi?…

Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları ve sizleri o makamlara getirenler olarak bizler bizim seçtiklerimizin bizlerin en ufak eleştirilerine bile tahammül edememelerini kabul etmiyoruz. Eleştiri seçmenin en doğal anayasal hakkı ve bireysel duygu ve düşüncesinden ibarettir.

Tabi ki yaşanmasını arzu etmediğimiz ve istemiyoruz dediğimiz olumsuzluklar; Zaman zaman yaşanabilir ancak siyasi iradenin yani yerelde yaşamını sürdürenlerin özel hayatlarının deşifre edilmesi veya bireysel hareketlere seçtiklerimizin katlanamaması bizleri derinden etkilemektedir.

Hoş olmayan ise; kişisel olmaktan öte toplumun geneline yönelik milli ve manevi değerlerin zedelenmesi noktasında rahatsızlık ve huzursuzluk veren hususların kabul edilmesi ve istenmesidir.

Kabul edilmeyen ve istenmeyenler tabii ki kişiselden öte toplumun genelini bağlayan milli ve manevi değerlerin hiçe sayılarak rencide edilmesi, toplumun önde gelen değerlerinden biri ve vazgeçilmezi olan aile yapısının bozulması, ülkenin birlik-beraberlik ve bütünlüğünün zedelenmesi, kısaca değerler manzumesinin genelinin yok edilmek istenmesidir.

Ecdat yadigarı vatanını ve milletini seven, değerlerine sonuna kadar bağlı ve sevdalı insanlar olarak, varlığı ve bütünlüğü için büyük acılar yaşamış, bedeller ödemiş söz konusu Aziz Vatan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin mensubu olan Aziz Türk Milleti olarak ayrıca Manisa'nın bir vatandaşı olarak yukarıda ifade etmeye çalıştığımız olumsuzlukları istememek en tabii ve doğal hakkımızdır.

Tüm unsurlarıyla bir bütün halinde birlik-beraberlik ve bütünlük içerisinde kardeşçe Türkiye’de yaşayan, her olumsuz gelişmeye rağmen yaşamaya devam eden Bu Ülke’nin bir vatandaşı olarak yaşanmasını arzulamadığımız ve istemediğimiz hususların dile getirilerek belirtilmesi bir insanlık, bir vatandaşlık görevi olarak görülmeli ve insanımızın hassasiyetleri gözetilerek maneviyat duygusuna göre değerlendirilmelidir.

İnsanların yaşanmasını istediği uygulamaları kendi alanına alıp huzur bulduğu ancak yaşanmasını istemediği olaylar karşısında huzursuz olacağı tarzda yaklaşımlar sergileyen seçilmişler ve en yetkili kurum ve kuruluşlarda ki temsilcilerin Vatandaşın değerlerine ve özel hayatına karşı daha anlayışlı ve duyarlı olmaları gerekmektedir.

Son günlerde yaşanan olaylar karşısında çok şaşkınım.

Neden mi?...

Milli ve manevi değerlerimizden çok ama çok uzak,

İnsanı duygulardan nasiplenmemiş, Allah korkusu diye bir şey ruhunda yer edememiş, Türk Aile ve Milliyetçilerin yapısına uygun olmayan ahlak dışı, toplumun ana yapı ve değerlerini rencide eden hal ve hareketlerde bulunan bir davranış sergilenmiş.

Manevi duygu ve düşüncelerimizi istismar edecek kadar alçalmış bir yönetim anlayışı ile karşıma çıkılmış olmasını ben şahsen kabul etmiyorum. Nefsini yenemeyip kin ve nefretini üzerinden atamayan egosunu tatmin için kendi vatandaşını egosuna alet ederek vatandaşına karşı sevgi ve şefkatten yoksun sözüm ona bir yönetici istemiyoruz…

Bizim seçtiğimiz, bizim oylarımızla makam ve mevki kazanmış ancak bizim yaptığımız ve yapacak olduğumuz nacizane eleştiriye bile tahammülü olmayan bir yönetici anlayışının bizi temsil edemeyeceği aşikar ve biz bu anlayışta sahip sözde yöneticileri reddediyoruz.

Netice itibariyle toplumun genel değerlerini hiçe sayan ve bunu da çok önemli olan ve önemi hakkında bilgisi olmayan özgürlük ve bağımsızlık gibi değerlerin arkasına sığınarak yaşayan ve yaşatan vatan ve millet sevgi ve sevdası şuurundan yoksun zevatları, Hele de bunlar içerisinde geleceğimizin teminatı gördüğümüz gençlerimizi emanet ettiğimiz bir yönetim anlayışı olmaz olsun.

Biz Milletin özel hayatını kendi Vatandaş’ının özel hayatını dikkatle takip edip, Kendisini seçenlere tahammülü olmayan ve Vatandaşınsın sayesinde o makam ve koltuklarda oturduğunu bir an olsun unutan ve elinden gelen çirkefliği yapan bir anlayışa karşıyız ve istemiyoruz. Bu ve gibi durumda olan insanların çok önemli görevlerde bulunmalarını sağlayan ve onların görevde ki varlıklarına göz yuman alt olsun üst olsun makamlarda bulunan şahsiyetlerin koruyucu tutumlarının devamını istemiyorum ve istemiyoruz.

İstemiyoruz; hürriyet, özgürlük ve bağımsızlık gibi değerleri nalıncı keserini kendine doğru yontarcasına değersizleştirip istismar ederek yaşayan, yaşanmasını isteyen ve savunan sevgi ve insanlık yoksunu zerzevatları, İstemiyoruz; İnsanlıktan nasibini almamış nasipsizleri istemiyoruz…..

İki satır ile sonlandırıyorum yazımı;

1-''Kötü ahlâktan kurtulmanın en kalıcı yolu, ilk önce kalbi uzun emelli olmak, aceleci olmak, haset etmek ve kibirli olmaktan arındırmaktır.''

2-''İnsana ateşe yaklaşır gibi yaklaşın. Ne çok yakın olun ne çok uzak olun.''

Vesselam.

Haydi selametle bir dahaki yazımda görüşmek dileği ile bizi yarada emanet olun.