Cumhurbaşkanı adaylarından Muharrem İnce, Gümülcine ziyâreti esnâsında kendisine hediye edilen bir tabloyu ters tutunca sosyal medyanın alay konusu oldu. “Muharrem İnce’ye ters elif hediye edildi.” ve “Elifi görse mertek sanır.” benim bildiklerim. Sırf bu konu üzerine köşe yazıları da yazıldı.

Ahmet Hakan Coşkun,  Muharrem İnce’ye meseleyi sormuş. İnce, telaştan fark etmediğini; elifi de merteği de bildiğini söylemiş.

Konuyla ilgili videoya baktım. Muharrem İnce kusura bakmasın, tabloya baktığı hâlde ters olduğunu fark etmedi. İşin garibi, orada bulunan hiç kimse, bir uyarıda bulunmadı. Dolayısıyla haklı bir “elif cehâleti” haberi ortaya çıktı.

Yalnız buradaki elif cehâleti, elif harfinden ziyâde hüsn-i hat sanatıyla ilgili. Elifi bilen birçok insan, hüsn-i hat ile yazılışını bilmeyebilir. Sorsanız, düz bir çizgi olarak târif eder. Ama bu sanatı bilen birisi, anında tablonun ters olduğunu fark eder. Dolayısıyla Muharrem İnce’nin elifi bildiği doğru olabilir ama sanatlı yazılışını bilmediği kesin.

Star yazarı Sibel Eraslan, “elif cehâleti” üzerine gerçekten güzel bir yazı kaleme aldı. Eraslan, Muharrem İnce'nin elif cehâletinin altında bizzat kendi partisinin imzâsı olduğunu da vurguladı. Şu satırlara aynen katılıyorum:

 "Elif'i görse mertek sanır, diye boşa dememişler. CHP, toplumumuzu işte bu hâle getirdi, biz Elif'i görsek, "Aa acaba bir sopa mı bu" diyen bir nesle dönüştük.... CHP'nin elinde o cehâlet merteği, Harf Devrimi sıralarında çelikten bir sopaya dönüşmüş. Sâdece Elif değil, bütün eski harflerimiz de her fırsatta millete çekilen dayak olmuş...”

 Eraslan’ın yazısında, üzerinde durulmayı hak eden çok mühim bir cümle var:

 “Oysa harf, hâfızadır. ‘Bir harf düşerse, bir kelime gider, bir kelime bir cümleyi, bir cümle bir kitabı düşürür, kütüphânelerinizden eksilen, kaybolan her kitap, sizler için feci bir hâfıza kaybıdır.’' derdi, Hukuk Fakültesindeki hocamız rahmetli Prof. İsmet Sungurbey... “

“Bir harf düşerse bir kelime gider.. “ Ne müthiş bir cümle!

Hemen buna bir örnek vereyim de neden müthiş bir cümle olduğu anlaşılsın.

Bilindiği gibi elif, şekil olarak doğru insanı temsil eder. Doğruluk, ideal insanın birinci vasfıdır.

Şimdi Taşlıcalı Yahyâ’ya kulak verelim:

“O kul ki togrı ola hıdmetünden eyleme dûr

Yaman olur elif îmândan gidince hemîn”

Taşlıcalı Yahyâ, şunu demek istiyor: Doğru olan kulu hizmetinden uzak tutma. “Ỉmân” ( ايمان) kelimesinden elif harfi çıkarılırsa geriye kalan “yaman” ( يمان ) olur. (Yaman, Türkçe’de “kötü, korkulan (kişi) demektir.)

Yâni îman kelimesinden elifin gitmesi doğruluğun gitmesidir. Îmanın sakatlanmasıdır. Doğruluk gidince de ortaya kötülük çıkar.

Sâdede geleyim. CHP, dine imana karşıydı. Biz karşı değildik. Dine imana sarıldık.  

Peki, elif gibi doğru kaldık mı yoksa îman kelimesinin başındaki elifi düşürdük mü?

Doğru insanlar, devlete millete hizmete uzak mı yakın mı?

Evet, elifi incittik ve elif, aldı başını gitti. Îman kelimesi, “yaman” oldu.

Velhâsıl hâlimiz yaman! CHP’nin elif düşmanlığına değil, bizim elife ihânetimize baksak daha iyi olur.