Türk milleti olarak ardıllarımız ve dostlarımızla yaşadığımız Ön Asya ve Ortadoğu bölgesi yüzyıllardır emperyalistlerin kontrolüne yaşamaktadır.

Bir istisnası Atatürk ve cumhuriyetimizin kurucu kadrosunun Atatürk ölene kadarki süre olan 15 yıllık cumhuriyetimizin ilk yıllarıdır.

Türkler Orta Asya’dan Anadolu’ya kitleler halinde ama bir millet olarak gelip yerleşti.

Türklerin Anadolu’ya gelişlerindeki millet bilincini, zamanın Türk aşiretlerinin birbirlerine olan yardımlaşma ve dayanışmalarından anlayabiliyoruz.

Türklerin Orta Asya’dan yola çıkıp Viyana kapılarına kadar gitmesi, geçtikleri coğrafyaları yurt, Anadolu coğrafyasını vatan yapması bir millet hareketidir.

Türk milletinin ilerlemesinin durması ve gerilemesi Türklüğün içine “Ümmet” fitnesinin getirilmesiyle başladı ve sonunda yozlaşarak, çürüyerek, dünya klasmanındaki milletlerin içinden silinmek üzereyken, bir avuç Türk olduklarının farkına varan kişi tarafından tekrar birlikte ve millet olarak yaşamaya başladı.

Emperyalizm yüz yıldır milli birliğimizi yıkmaya çalışıyor.

Önce 1980 öncesi ideolojik gençlik hareketleri her türlü desteklendi, para, silah, eğitim verildi, 68 kuşağı Avrupa ülkelerinde de nakıs buldu ama dünyanın hiç bir ülkesinde ideolojik ayrılıklardan 10 bin genç birbirini öldürmedi.

1980 öncesi emperyalizm ülkemizde milletimize iç savaş yaşattı.

Alevi - Sünni ayrışması, laik - dindar ayrışması Türk - Kürt ayrışması ve çeşitli ayrışmalar denendi.

Ama cumhuriyet o kadar güçlü bir çimento getirmişti ki toplumumuz bölünmedi.

Çünkü kuruluşumuzdaki Türklük tanımını, kurucumuz Atatürk “Türkiye devletini kuran halka Türk milleti denir” diye tanımlayarak, binlerce yıl sürecek birlikteliğin kurucu mimarı oldu.

Emperyalizmin çıldırdığı nokta bu.

Son deneme ülkemizde etnik karışıklık yaratarak bir bölünme üretebilmek.

Tabii Türkiye’nin bölünmesi bir Irak, Suriye veya bir Libya’nın bölünmesi kadar kolay olmayacağını biliyorlar. Zaman alacağını ve yüksek bir mühendislik çalışmasının gerektiğini biliyorlar.

Saddam zamanında gelen Kürt göçü PKK’nın kitleselleşmesini sağlamıştı. O zamana kadar marjinal bir terör örgütü olan PKK “Halepçe” saldırısından sonra Güneydoğu Anadolu’ya gelen göçler sonunda İdil ve Şırnak baskınlarını yapmıştı, sonrasında da bölgenin tüm belediyelerini ele geçirmişti. Bu statüko halen de devam etmektedir.

Sırada ne var?

PKK’nın kitleselleşemediği iller var. Hatay, kilis, Gaziantep, gibi.

O illerde demografik yapının değişmesine yetecek kadar bir göç ihtiyacı, bu yapıyı içerde batı ve orta Anadolu’da destekleyecek bir kitleye de ihtiyaç vardı.

Şartlar olgunlaşmaya devam ediyor.

TV’lerde bazen bu göç mühendisliğini “Ensarlık, din kardeşliği, büyük devlet, kardeşlik” gibi izah etmeye çalışanlar görüyoruz.

Onlar ya çok aptallar ya da işbirlikçidirler.

Osmanlı devleti bu kafalar ve onların zihniyeti yüzünden yıkıldı.

Biz ve bizden sonraki nesiller (Sanki bir iki nesil sonrası yok) bir karar vermeliyiz.

Aptallar veya emperyalizmin işbirlikçileriyle mi olacağız?

Yoksa Atatürk ve cumhuriyetimizin kurucu kadrosunun fikriyle mi olacağız?

Türk milletinin vatanıyla ilgili hesapları olanlar bitmeyecek.

Bu hesaplar, saldırılar haçlılardan beri sürmektedir. Ve sürecektir de.

Türkler ve dostları Türk coğrafyası dediğimiz topraklarda birlik olur, işbirlikçilerin karşısına dikilirlerse bizi kimse bölemez, yıkamaz.

Mesele içimizdeki hainlere gereken dersi vermek gibi görünüyor…