Enfeksiyon hastalık potansiyeli taşıyan mikrop ve virüslerin vücuda bulaşması ile gelişir. Bağışıklık sistemi çoğu enfeksiyon oluşumunu önleyebilir. Ancak hızla çoğalan enfeksiyonlarla baş etmekte zorlanırsa hastalıklar gelişir. Yaygın belirtileri ateş, mide bulantısı, kusma ve kas ağrısıdır.

Enfeksiyonun tıbbi olarak tarifi bu..

Birde siyasi enfeksiyon konusu var ortada.

Mevcut iktidarın her şeyi hafife almak gibi bir alışkanlığı var.

Hatırlarsanız COVİD-19 virüsü ülkemize geldiği ve bir çok ilimizde vakalar meydana geldiği halde önce inkar yoluna gidildi. Üç ay kamuoyundan saklandı ve nihayet artık saklanamayacak bir aşamaya geldikten sonra açıklamak zorunda kaldılar. Halbuki ilk bulgulardan sonra tedbirler sıklaştırılsaydı belki de bu kadar yaygın hale gelmeyecekti.

Ülkemizi içten içe kemiren siyasi virüsü yaygın hale getiren bir de sığınmacılar konusu var. Lafın başında dedik ya iktidarın her olayı önce hafife almak gibi bir alışkanlığı var. Bu sığınmacılar konusunu da çok hafife aldılar ve Ensar/Muhacir söylemi ile olayı başka yönlere çekmeye çalıştılar. Halbuki bu olay düpedüz Türkiye’yi sessiz bir şekilde istila etme planının sahneye konulmasıdır. Başka izahı mümkün değildir.

10 milyona yaklaşan göçmenlerin veya sığınmacıların tam olarak kaydı dahi yapılamamaktadır. Hergün sürüler halinde sınırımızdan içeri girmektedirler. Ve iktidar sadece seyirci kalmaktadır. Bu sığınmacılar konusu artık PKK konusunun bile önüne geçmiş durumdadır. Türklere çeşitli propoganda yolları ile az çocuk kazanın diye tavsiye edilirken, sığınmacıların 5’er, 10’ar çocuk kazanmalarına kimse dur demiyor. Türkiye’nin demografik yapısını kökten bozacak bu durumu öne çıkaran siyasileri de ırkçı, şövenist gibi yaftalarla susturmak isteniyor. Bir hakkı teslim etmem gerekiyor bu konuyu Türkiye gündemine taşıyan başta MHP eski Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve İyi Parti’den ayrılarak Zafer Partisi’ni kuran Ümit Özdağ’dır.

Türkiye bu enfeksiyonu artık kapmıştır. Bu bünye bunu daha fazla kaldıramaz. Buna birilerinin dur demesi gerekiyordu. Gündeme taşımak tabiî ki önemli ama aslolan bu virüsü Türkiye bünyesinden nasıl temizlenir. Önemli olan budur. İktidarın böyle bir niyeti yoktur.

Hatırlayın. Muhalefet partileri iktidara gelirsek mutlaka bu sığınmacıların ülkelerine göndereceğiz dedikleri zaman başta sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere İktidarın çeşitli kesimlerinden göçmenleri asla geri göndermeyeceğiz, göndermenize müsaade etmeyeceğiz demişlerdi. Sığınmacıların karıştığı olayların ardı arkası kesilmeyince iktidar da olayın vehametini anlamış olmalı ki son günlerde ağız değiştirdiler ve sığınmacıları ülkelerine geri göndereceklerini açıklamaya başladılar.

Sayın Cumhurbaşkanı son konuşmasında 1 milyon Suriyeli göçmene sınırımızın ötesinde ev ve geçinecekleri iş sahaları açacakları vaadinde bulundu. Hemde bila ücretsiz olarak. Peki göçmenlere ücretsiz ev veriyorsun da Elazığ ve İzmir depremlerinde evsiz kalan depremzedelere neden para ile satıyorsun derler adama. Bu ne yaman çelişki.

Evet sevgili okuyucular, Ülkemizin başındaki dertler, sıkıntılar yetmiyormuş gibi son dönemde Türkiye’nin başına bir de bu sığınmacılar/göçmenler konusu sarılmıştır. Türkiye’nin bünyesine enfeksiyon girmiştir. Bu enfeksiyonu öyle kolay palyatif tedbirlerle alt edebilmemiz mümkün görünmüyor. Ancak bu iktidarın tez elden gitmesi ve yerine gelecek iktidarın radikal tedbirlerle bu virüsü/enfeksiyonu ülkemizden yok etmek gibi bir asli görevi olmalıdır. Olmak zorundadır.

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE VE DİYEBİLENE