Selvi Hürriyet'te yayınlanan "Reformların anası ve darbenin anayasası" başlıklı yazısında  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın MHP'den vazgeçmeyeceğini ifade etti.

Abdulkadir Selvi "Birbirine karıştırılmaması gereken iki çalışma var. Biri Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın yürüttüğü, yeni yargı reformu.Diğeri ise AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı başkanlığındaki Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Kanunu üzerinde yapılan çalışma. Her iki çalışmayla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en önemli hassasiyetini ise MHP oluşturuyor. Erdoğan, hem yeni reform sürecini hem de Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Yasası’yla ilgili düzenlemeleri cumhur ittifakında ortağı MHP ile birlikte gerçekleştirmek istiyor. Erdoğan’ın kafasında MHP’siz bir süreç yok." dedi.

Reformların anası ve darbenin anayasası

AK Parti MYK’da yeni yargı reformuyla ilgili kapsamlı müzakerelerin yapıldığı bir sırada Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Bu reformların ötesinde bizim yeni ve sivil bir anayasa vaadimiz vardı. O da konuşulabilir” diyor.

Ama MYK’da yeni anayasa konusunun üzerinde ağırlıklı olarak durulmuyor. Ancak yargı reformunun kabinedeki müzakereleri sırasında Gül, yeni anayasa önerisini gündeme getirince Cumhurbaşkanı Erdoğan, önemli bir gündem maddesi yapıyor. Ardından da bir öneriye dönüştürüyor. Çünkü Erdoğan, yeni ve sivil bir anayasayı “reformların anası” olarak görüyor. 1982 Anayasası 19 kez değişti. Yamalı bohçaya döndü. Parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildi. Ancak Kenan Evren için hazırlanan darbe anayasası ruh ve felsefe olarak orada duruyor.

İKİ ÇALIŞMA VAR

Birbirine karıştırılmaması gereken iki çalışma var.

Biri Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın yürüttüğü, yeni yargı reformu.

Diğeri ise AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı başkanlığındaki Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Kanunu üzerinde yapılan çalışma.

MHP’SİZ DEĞİL

Her iki çalışmayla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en önemli hassasiyetini ise MHP oluşturuyor.

Erdoğan, hem yeni reform sürecini hem de Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Yasası’yla ilgili düzenlemeleri cumhur ittifakında ortağı MHP ile birlikte gerçekleştirmek istiyor. Erdoğan’ın kafasında MHP’siz bir süreç yok.

KIRMIZI ÇİZGİNİN ÇİZGİSİ

O nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni anayasa önerisiyle ilgili perde arkası gelişmeleri yazarken, bir noktanın altını bilerek çizdim. Erdoğan’ın kırmızı çizgileri olarak ifade ettim.

O da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, üniter yapı ve Anayasa’nın değiştirilmesi dahi teklif edilemez olan ilk dört maddesinin korunacağı kararı.

BAHÇELİ’DEN GÜÇLÜ DESTEK

En çok merak edilen noktalardan biri, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tavrıydı. Bahçeli, yeni anayasa önerisine çok güçlü bir şekilde destek verdi. Bahçeli, “Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu açıktır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin amacı, görüşü ve düşüncesi de bu yöndedir” dedi.

AĞIZ BİRLİĞİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni anayasa önerisinde bulunurken, “Biz ne kadar değiştirirsek değiştirelim, Anayasa’nın ruhuna derç edilen darbe ve vesayet izini silmek maalesef mümkün olmuyor” demişti. Bahçeli’nin “Mevcut ve meri Anayasanın olağan dışı şartların mahsulü olduğu, zaman içinde pek çok maddesinde değişiklik yapılmasına rağmen statükocu vasfında herhangi bir zayıflamanın görülmediği çarpıcı şekilde ortadadır” cümlesi Erdoğan’ın sözleriyle örtüştü.

DARBE ANAYASASI

Netice itibarıyla, ne kadar değiştirirseniz değiştirin, darbe anayasası.

ALDIKAÇTI’NIN İSYANI

Anayasayı anayasa yapan sadece maddeleri değil. Önemli olan onun arkasındaki irade. Milletin yaptığı anayasa mı, yoksa darbecilerin anayasası mı?

1982 Anayasası’nın Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili Danışma Meclisi ve Milli Güvenlik Konseyi’nin tutanakları üzerinde yaptığım araştırma sırasında dikkatimi çekmişti.

Anayasa’nın en çok tartışılan metinlerinden biri “Başlangıç” bölümü olmuş. Neden tartışılmış? Danışma Meclisi’nin bazı üyeleri başlangıç bölümünde 12 Eylül’ün ruh ve felsefesi ile Atatürkçülüğün yeterince yansıtılmadığını savunmuşlar. İçlerinde neredeyse her satırında Atatürk ve 12 Eylül geçen metinler hazırlanmış. Tartışma günlerce sürüp, başlangıç bölümüyle ilgili metin birkaç kez gelip gidince Anayasa’nın mimarı Orhan Aldıkaçtı sonunda patlamış. “Bu anayasanın her satırına 12 Eylül’ün ruh ve felsefesi yansımıştır” demiş.

Anayasanın ruh ve felsefesi bu açıdan önemli. Bu ruh nane ruhu değil, darbe ruhu.

SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK?

AK
 Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, yeni anayasaya destek vermesi için muhalefete çağrı yaptı. “İsteriz ki herkes bu demokratik adıma destek versin” dedi. Bu çağrıda hem bir sayı sorunu var, hem de sivil anayasayı yapma şerefinin iktidar-muhalefet ayrımı yapılmadan tüm partiler tarafından paylaşılması çabası.

AK Parti ve MHP’nin milletvekili sayısı 337’ye ulaştığı için en az 360 milletvekilinin oyunu gerektiren anayasa değişikliğine yetmiyor. Muhalefetin de desteği gerekiyor.

MUHALEFETİN ANAYASA SINAVI

Ancak anayasa yapmak bir sayı değil, bir irade sorunu. Muhalefet yeni ve sivil bir anayasa yapılmasına destek verecek mi? Darbe anayasası ile yönetilmeye devam edilecek mi? Muhalefet, yeni bir sınavla karşı karşıya. Muhalefetin ilk günden dudak bükmesine bakıldığında, pek umut verici bir durum yok. Ancak AK Parti ve MHP ortak bir çağrı yaptıkları takdirde muhalefetin tavrı millet tarafından not edilecek.

CHP’DEN İSTİFALARIN NEDENİ

CHP’
deki sorunlar sadece üç milletvekilinin istifasıyla sınırlı kalacak gibi görünmüyor. Rahatsız olan başka milletvekillerinin de olduğu biliniyor. Önceki gün 3 milletvekilinin daha istifa edeceği konuşuldu ama henüz istifa yok. CHP’deki istifaları sadece Muharrem İnce’nin kuracağı partiyle ilgili olarak da görmek doğru değil.

CHP’de Cumhuriyet ve Atatürk duyarlılığı yüksek olan bir kesim kendini rahatsız hissediyor. Çünkü koalisyon dönemleri hariç, 1950’den bu yana tek başına iktidar olamayan CHP’ye insanlar Atatürk’ün partisi olduğu için oy veriyor.

CHP’deki rahatsızlığı dört başlık halinde sıralamak mümkün.

1- CHP’nin ana omurgasını oluşturan Cumhuriyetçiler ve Atatürkçüler kendilerini dışlanmış hissediyor.

2- CHP ile HDP arasındaki ilişki rahatsızlığa yol açıyor. HDP ile PKK arasındaki bağ bu rahatsızlığın temelini oluşturuyor.

3- Parti politikalarında 10 Aralık Hareketi’nin etkin olması.

4- Kılıçdaroğlu’nun “dostlarım” dediği İYİ Parti, Saadet Partisi, HDP, DEVA ve Gelecek Partisi’ne gösterdiği ilgiyi Cumhuriyetçi, Atatürkçü ve Ulusalcı CHP’lilerden esirgemesi.

BU SORU YANIT BULMALI

Bir de madalyonun öbür yüzü var. Kılıçdaroğlu’nu eleştirenlerin diğer partilerle ittifak olmadan CHP’nin nasıl seçim kazanacağı sorusuna da cevap bulması gerekiyor. Yerel seçim başarısı da gösterdi ki, CHP’nin seçimleri kazanması için dostlara ihtiyacı var. 

Editör: TE Bilişim