Terör ve bölücülüğü bu noktaya getiren bazı siyasetçilerin etnik vaatçilikleridir.

Türkiye bir bütündür, temel meselelerde  her bölgesinde aynı politikanın yürütülmesi, gerekir. Hal böyle olmasına rağmen Güneydoğu'ya giden  bazı politikacılar farklı bir dil kullanmakta, ayrı bir ülkeye gitmiş gibi farklı bir siyaset gütmektedirler. Bu da oradaki insanların farklılık bilincini derinleştirmeye hizmet etmektedir.

Geçmişte demokrasinin , AB'ye katılım yolunun Diyarbakır'dan geçtiğini söyleyen politikacılar vardı. Bugün de hala varlar.  Diyarbakır'a farklı bir misyon biçmek bilerek veya bilmeyerek bölge halkını farklı görmektir, hatta farklılaştırmaktır.

Diyarbakır bir Türk şehridir, daha 1909'da Ziya Gökalp, aşiretler üzerine yaptığı tetkiklerde aşiretlerin yüzde 70'inin Türk kökenli olduğu tespit etmiştir. Şimdi Türk diyince tüyleri diken diken olanları biliyorum. Türk ırkçılık, Türk'ten gayri ne derseniz deyin insan hakkıdır. Bazılarının kafası budur.

Ali Babacan da bir süredir ana dilde eğitimden bahsediyor. İktidara gelince bunu sorun olmaktan çıkaracaklarını söylüyor. Terör örgütü de bunu istiyor. Sayın Babacan bir politikacı, elbette farklı görüş ve düşüncelere sahip olabilir. Ancak siyasetin bu ülkenin birliğini her şeyin üzerinde tutması gerekir. Oydan, seçim kazanmaktan daha önemli olan bu ülkenin birlik ve bütünlüğüdür. Terör örgütlerinin talepleri ile paralel düşünceler serdetmek hem toplumun zehirlenmesine hem de terör örgütünün cinayetlerinin haklı nedenlere dayandığı gibi düşüncelere neden olur. Zaten uzun bir süredir terörün Kürt sorununun sonucu olduğunu dile getiren liberal/demokrat maskeli  gerçekte etnikçi geniş bir çevre var. Buna siyasetçiler de eklenince problem daha da büyüyor.

Bu tür düşüncelerin sebebi bazı siyasetçilerin her konuda kedini tamamına ermiş saymaları ve etraflarına doluşan etnikçi kadrolardır. Biz her şeyi biliriz egosu, kendilerini de toplumu da telafisi mümkün olmayan politik yanlışlara sürükleyebiliyor.

Evvela şunu söyleyeyim, ana dilde eğitim bir insan hakkı değildir. Bu yönde tavsiye niteliğinde sözleşmeler vardır ama hiç biri bağlayıcı değildir. İnsan hakkı olan kişinin ana dilini öğrenebilmesidir. Türkiye'de zaten çeşitli diller seçmeli ders olarak okutulmakta, isteyen istediği dili(Kurmanci, Zazaca) öğrenebilmektedir. Ancak bununla yetinmek yerine ana dilde eğitim de istemek devlet ve ayrıcalık istemektir. Siyasetçiler bu konularda vaatlerde bulunurlarken buna cevaz veren ülke örneklerine iyi bakmaları gerekir. Mesela Kanada, Queebec bölgesine Fransızca eğitim hakkını tanımış, böylelikle onları milli bütünlüğe daha çok bağlayabileceğini ummuştur. Bu hak tanındıktan sonra Quebec'te İngilizce adeta yasaklı bir dil haline gelmiş, Kanada'nın bu bölgesi ile diğer bölgeleri dilsel olarak birbirinden kopmuştur. Bugün Quebec'te mesela tenefüste bahçede çocukların İngilizce konuşmaları serbest ama sınıfta  yasaktır.

Daha yakın bir örnek Belçika'dır. Bu ülke dil bölgelerine ayrılmıştır. Flamanca, ve Fransızca dillerinde eğitim, Belçika'yı dil ekseninde parçalamış, bir millet olma bilincini yıkmış, Belçika'yı birbirinden kopuk halkların ülkesi haline getirmiştir. Bu örnekler çoğaltılabilir. PKK niçin ana dilde eğitim istiyor? Sayın Babacan bunu hiç düşünmüyor mu?  Kuzey Irak'ta Kürtçe eğitim İngiliz İşgalinden kısa bir süre sonra başladı, bu isyanları bastırdı mı? Tam aksine farklılık bilincini güçlendirdi. Osmanlı'da  kimin diline karışılmıştı, ama yine de isyanlar vardı. Onun için bu tip talepler dillendirilirken çok dikkatli olmak gerekiyor. Bir kaç bin oy kazanalım derken Türkiye'nin sinesinde gedikler açmak doğru bir siyaset değil. Üstelik emin olun bu Kürtlerin öncelikli talebi değil, anketler açık, Batı'da vatandaşın önceliği neyse Doğu'da da o. Bu talep Kürtlerin talebi değil, Kürtçülerin talebi. Siyasetin önceliği bu tip ideolojik talepler değil, halkın öncelikli ihtiyaçları olmalıdır. Bir bölgede ayrı eğitim dili olsun demek bir süre sonra birbirini anlamayan topluluklar olsun demektir. Türkçeyi iyi konuşamayan insanları nerede istihdam edeceksiniz? Bir süre sonra da bu insanlar Türkçe konuşamıyor, dillerine uygun bir siyasi coğrafya mı  verelim diyeceksiniz.