FETÖ, Sofistike (yanıltıcı-karmaşık) bir örgüt. Arkasını dayadığı küresel sermayenin 40 senedir uşaklığını yaparak Türk milletine tarihinin en büyük darbesini vurdu. Bunu yaparken yüzüne İslam maskesi geçirdi.

FETÖ öyle ustaca oynadı ki, Cumhurbaşkanlarını, başbakanları, bakanları, milletvekillerini, âlimleri, aydınları, yazarları, ekonomistleri, işadamlarını hülasa hemen her alanda ileri gelen herkesi kandırmayı başardı. Herkes FETÖ şer şebekesinin işlediği günahlara, cinayetlere ortak oldu.  Yani FETÖ canavarını millet olarak bizler ellerimizle besleyip büyüttük.

Neler mi yaptık?

FETÖ 40 yıldır ağını örerken (1975-2016) herkes dolaylı veya dolaysız yardım etti.

FETÖ CIA ile işbirliği yaptı. Bundan bütün devair-i devletin haberi vardı ama bu kimseyi dehşete düşürmedi.

FETÖ CIA İLE işbirliği yaparak önce Türk dünyasında sonra bütün dünyada okullar açıp ABD’nin “YEŞİL KUŞAK PROJESİNE” hizmet ederken kimse bunun farkına varmadı.

FETÖ İslam dinini maske yaparak yüzüne geçirdi ama hiçbir alim / fikir adamı/ aydın vs.vs. (!!!) bunu fark etmedi/edemedi. Edenler de ondan geçinmenin yollarını aradı.

FETÖ ihanet şebekesinin TSK’ya sızmasına ve mensuplarına karşı kurulan kumpaslara kimse sesini çıkarmadı. Muhafazakârlar ve İslamcılar ise buna içten içe sevindi. İllegal dinlemelerde, görüntülemelerde, kaset kumpaslarında sıra kendine gelene kadar kimse sesini çıkarmadı.

FETÖ soruları çalıp militanlarını devletin kilit noktalarına sokarken hükümetler göz yumdu ve hatta bazıları destek verdi. FETÖ ile pazarlık yaptığını söyleyen bakanlar bile çıktı. 

FETÖ Mesihlik ve Mehdilik iddialarını sesli bir biçimde dile getirdi ama tıpkı FETÖ gibi Mesih ve Mehdi bekleyenler buna ses çıkarmadı. 

İlkokulu bile dışarıdan bitirmiş FETÖ lideri Gülen’in Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okulların en üs katlarını karargâh olarak kulandı ama buna hiçbir devlet yetkilisi ne oluyor demedi.

FETÖ adeta putlaştırılarak “Hoca Efendi” yapılırken devleti yönetenler de buna çanak tuttu. FETÖ ile mücadele eden benim gibilerin ise hain ilan edilmesine göz yumdu.

FETÖ milletten değişik dalaverelerle himmet adı altında topladığı paralarla ekonomik bir imparator haline gelirken Maliyemiz, Masak’ımız buna sessiz kaldı ve belki de destekledi.

FETÖ  “Altın Nesil yetiştireceğim” diyerek Anadolu çocuklarının beyinlerini yıkayarak kendine kul köle yaparken kendi vatandaşını korumakla görevli olanlar bunu görmezden geldi.

FETÖ “Türkçe olimpiyatları” altında “yeni bir dünya kuruyoruz” diyerek dinleri birleştirme kilisesinin borazanlığını yaparken bizim âlimlerimiz, fikir adamlarımız, aydınlarımız bu olimpiyatlarda en önde bulunabilme yarışına girdi ve elleri çatlayıncaya kadar alkışladı.

Devletimiz üniversiteye gelmiş çocuklarına sahip çıkamayınca, onlara bir barınma imkânı sağlayamayınca bu boşluktan yararlanan FETÖ, yoksul Anadolu çocuklarını daha rahat ele geçirme imkânına kavuştu. Elde ettiği çocuklarımızın karnını doyururken ruhunu küresel emperyalizmin kölesi haline getirdi.

Şimdi de el ele verip 40 senedir kendi ellerimizle beslediğimiz bu canavarı yok etmenin yollarını arıyoruz.

Peki, her alanda bunda başarılı mıyız?

Kriminal alanda (Polis ve yargı) başarılı olduğumuzu söyleyebiliriz. Canla başla çalışan vatansever polislerimiz, savcılarımız ve hâkimlerimiz bu şer şebekesine karşı ellerinden gelen mücadeleyi veriyorlar. Ama bu mücadeleyi verenlerin sayılarının hiçte fazla olmadığını da söylemek lazım.

FETÖ kırk yıldır polise de, yargıya da alabildiğine nüfuz etmiş bir örgüt. Hatta bir içişleri bakanının itirafıyla 81 emniyet müdürünün 76’si, 7.000 istihbarat elemanından 6.500 kişisi bu örgüte mensupmuş.

Polise, yargıya bu derece nüfuz eden FETÖ, diğer alanları boş mu bıraktı zannediyorsunuz?

FETÖ aklınıza gelebilecek her alanda örgütlenmeye gitti. 16 yılını (1983-1999) bu örgütün içinde geçiren biri olarak bana göre FETÖ ‘nün en başarılı olduğu alanlar Üniversiteler, YÖK, MEB, TSK, Yargı, Emniyet, işadamları ve siyasi arena olmuştur. Geneleve imam atayan, eskort kızlar yetiştirip bürokratlara, siyasilere musallat edip onların ahlaksız kasetlerini çekip şantaj yapar bir örgütün ülkenin geleceğinde söz sahibi olacak siyasi arenayı es geçtiğini düşünmek safdillik olur.

FETÖ siyasi arenası asla boş bırakmadı. Hatta stratejik evlilikler yaptırarak kendi militanlarını siyasilerin kızları ve oğullarıyla evlendirdi. Böylelikle siyasilerin en mahrem alanlarına bile sızdı. FETÖ ‘nün yetiştirdiği militan damatlar ve gelinler siyasi hayatın yönlendirilmesinde ve kendi elemanlarının devleti ele geçirmelerinde kilit roller oynadılar.

17-25 Aralık ve 15 Temmuz ekonomik ve siyasi darbe girişimlerine rağmen ne hikmetse devletimiz ve hükümetlerimiz FETÖ gibi Sofistike bir örgütün siyasi kanadına dokunmadı/dokunamadı. FETÖ ile ilişkisi itiraf eden milletvekili ve bakanlar (birkaç istisna hariç) hakkında soruşturma bile açılmadı. Parti kanalıyla etkisiz hale getirilmiş olsa da geçmişte yaptıkları hakkında adli soruşturma bile açılmadı. Hatta FETÖ’nün en güçlü olduğu bir bakanlıkta 10 yıl müsteşarlık yapan biri bile 15 Temmuz’dan sonra da görevine devam edebildi.

FETÖ lideri Gülen’i Pennsylvania’da ziyaret edip elini öpenler, boy boy resim çektiren siyasilere bile dokunulmadığı gibi milletin gözünün içine baka baka yeni görevler verildi. Abisi, ablası FETÖ örgütüne mensup olduğu için devlet görevinden çıkarılıp hakkında takibat yapılan onlarca vatandaşımız varken, FETÖ ile iltisaklı olduğunu sağır sultanların bile duyduğu bazı kişiler bakan, bakan yardımcısı milletvekili, vs. yapıldı.

Baştan beri “Yukarısı ihanet, ortası ticaret, alt tarafı ibadet” diye tasnif yapılan FETÖ örgütüne karşı mücadelede stratejik bir plan yapılamadı. FETÖ ile mücadele emniyet ve yargı ekseninde sıkıştı. İhanet şebekesine mensup olanlar milletten topladıkları paralarla yurt dışına kaçtı ve Türkiye aleyhine gittikleri her ülkede ihanetlerine devam ediyorlar. Ticaret kesiminden uyanık olanlar da yurt dışına kaçtı. Kaçamayıp burada kalanlar ise paralarıyla bir “FETÖ Borsası” oluşmasına alan açtı. Artık parayı bastıranın dışarı çıktığını sağır sultanlar bile biliyor. Hatta bunu dile getiren birçok milletvekili bile çıktı. Herhalde bundan olsa gerek şimdilerde bu vekiller yeniden seçilmedi(!!!)

Özellikle siyasi, ilmi ve İslami anlamda hakkıyla bir mücadele verilemedi. Böyle olunca FETÖ ile mücadele de stratejik bir üstünlük sağlanamadığını artık herkes görüyor. Yargı ve emniyetin içeri alıp yargıladığı birçok militan cezasını çekip veya değişik şekillerde serbest kalınca içeri girmeden önceki kaldıkları yerden FETÖ gayesine uygun mücadeleye devam ediyorlar.

FETÖ ile mücadelede bu işi iyi bilenlerin fikirlerine de hakkıyla başvurulmadı. Yapılan ikazlara kulak asılmadı. 17-25 Aralık sonrası bu ikazlar dinlenilmiş olsaydı (Doğrusunu Allah bilir ama) 15 Temmuz gibi bir karanlık gün yaşanmayabilirdi.

Bugünde FETÖ ile mücadele de gözlemlediğim kadarıyla devletimizin bir stratejisinin varlığı görünmüyor. FETÖ’nün gerçekten karanlık bir örgüt olduğunu idrak eden başta Başkan Erdoğan, birkaç milletvekili, birkaç önemli devlet yetkilisi, yargı ve emniyet güçleri içindeki bazı idealist kişilerin gayretiyle yürütülen bir mücadele var. Yargı ve emniyete teslim edilmiş bir mücadele görünüyor. Hâlbuki devletimiz özellikle FETÖ gibi bir ihanet şebekesinin devletimize ve dinimize verdiği ihanetleri anlatacak, bütün millete kabul ettirecek dev projeleri olmalıydı. MEB, Kültür bakanlığı, içişleri ve Adalet bakanlıkları aynı gayeye hizmet edecek ayrı ayrı planlar yaparak bu şeytani örgütün önünü kesmeye çalışmalıydı.

FETÖ lideri Gülen’in kitapları 50 yabancı dile çevrilmiş durumda. FETÖ lideri Gülen bu kitapları ile dünyaya “Kanaat önderi, İslam âlimi, Çağımızın Mevlana’sı, Yunusu, Hoşgörü ve diyalog adamı” gibi tanıtılırken Türkiye yurt dışında daha FETÖ’nün terör örgütü olduğunu anlatacak bir kitap hazırlayıp birkaç dile bile çevirmedi. FETÖ ile mücadelede bir bilgi havuzu bile mevcut değil. FETÖ ile mücadele edenlerin çoğu birbirinden habersiz. FETÖ ile mücadelede bir üst kurul bile kurulmadı.

Bütün bu boşluklardan yararlanan FETÖ, yurt içi ve yurt dışında alabildiğine karşı bir mücadele vermektedir. Türkiye’de emniyet ve yargı alanında aldığı darbeleri tamir etmeye çalışırken yakalanan örgüt militanları hakkındaki haberleri hemen hemen her gün okuyoruz. Yedikleri bütün darbelere rağmen hala ayakta kalmanın mücadelesini veriyorlar. Zamanın milli Savunma Bakanı “TSK’da FETÖ bitti” demesine rağmen her gün TSK içinde yeni bir "FETÖ hücresine yönelik operasyon” yapılıyor.

FETÖ sanal âlemde de psikolojik üstünlüğünü korumak için çok çabalıyor. Özellikle Twitter, Facebook, Google, Youtuba vs. kurumlar içine zamanında soktuğu militanlarıyla sanal âlemde üstünlük sağlamaya çalışıyorlar. FETÖ militanları hem kendi kurdukları internet sitelerinde hem de sosyal medya ağlarında yayınladıkları yazı ve videolarla 15 Temmuz’u kendilerinin yapamadığı aksine Türkiye’yi yönetenlerin yaptığı yalanını yayıyorlar. Bu alanda yurt dışında çok ciddi lobi faaliyetleri yaptıklarını herkes biliyor.

FETÖ Türkiye’de el altından özellikle medya alanında örgütlenebilmek için çalışmalarını da sürdürüyor. Değişik maskeler altında yeni gazete ve dergi çalışmaları yapıldığını gözlemliyoruz.

Yukarıdan beri anlattığımız gerçekler ışığında hülasa edersek FETÖ dünyanın en Sofistike bir örgütüdür. Bu örgüte karşı sadece yargı ve emniyet yoluyla başarılı olmak imkânsız gibidir. Bizzat FETÖ lideri Gülen’in, “Dava adamı kökleri toprağa sağlam bağlanmış bir ekin gibi olmalı. Sert rüzgârlar esince başını eğmeli ve rüzgârın geçmesini beklemelidir.” Şeklindeki ifadesiyle esen sert rüzgârların geçmesini bekleyen FETÖ, dinimize ve vatanımıza karşı yürüttüğü ihanetine kaldığı yerden devam edeceğine asla şüphem yoktur.

Başta da değindiğim gibi FETÖ, Türkiye’de Devlet, sivil hemen her alanda herkesin kendi eliyle büyüttüğü bir canavardır. FETÖ’nün işlediği günahlarda onu besleyenlerin payı elbette vardır. Kimileri tevbe ederek bu günahlardan kurtulabilir mi bilmiyorum ama devletimizin en önemli görevi elinden gelen gayreti göstererek bu canavarı yok etmek olmalıdır.  Bu hususta gaflete düşme veya yeni bir yanılma yaşama lüksümüzün olmadığını düşünüyorum.

Neler mi yapılmalı?

Dört temel mücadele alanı tespit ettim:

  1. Her şeyden önce “FETÖ İLE MÜCADELE ÜST KURULU” kurulmalı ve devletimiz bu kurul eliyle bir mücadele stratejisi tespit etmelidir. Bu kurulun birçok çalışma alanı olmalı ama bana göre en önemlisi özellikle FETÖ ‘den kopup, yapıyı iyi bilen ve yıllardır bu örgütle mücadele edenlerden bir birim kurulmalıdır. 
  2. FETÖ ile mücadele sadece emniyet ve yargının ellerine teslim edilmemeli, özellikle kültürel, siyasi, sosyal ve İslami alanlarda da büyük bir mücadele verilerek bu şeytani örgüt yeryüzünden silinmelidir.
  3. FETÖ ile mücadele de özellikle yurt dışında tesirli olmak için örgütün ihanetlerini anlatan eserler hazırlanmalı ve onlarca yabancı dile çevrilerek dünyaya dağıtılmalıdır.
  4. FETÖ ‘nün çok sayıda uyuyan hücresi olduğunu nazara alarak geçmişte herhangi bir sebeple FETÖ ile iltisakı olanlara devlette yer verilmemelidir. Devletimiz bunu bir beka sorunu olarak görmelidir.

FETÖ ile mücadelenin son dönemlerde gündemden düştüğünü görerek kaleme aldığım bu yazıdaki tespitlerimi inşallah devlet yetkililerimiz dikkate alır. Yoksa geçmişte ikazlarımızı dinlemeyip işlenen günahlara ortak olan devlet yetkilileri gibi şimdikiler de gelecekte işlenecek FETÖ günahlarına dolaylı veya dolaysız onlarda ortak olurlar.

Sonra demedi demesinler!!!