Bukalemun, sürüngenler sınıfından bir hayvan. Ama bulunduğu mekâna göre renk değiştirme gibi çok önemli bir özelliği var.

Bu ülkede Bukalemun hayvanının en büyük benzeri, adına FETÖ denen ve uluslararası istihbarat örgütlerinin taşeronu olan yapılanmadır.

FETÖ bulunduğu her zaman ve zemine göre şekil değiştiren bir yapılanmayı baştan beri uygulamaktadır.

FETÖ bağlılarına hedefe gitmek için her yolu meşru gösteren Makyavelizm’in de en şiddetli savunucusu olmuştur. Bukalemun gibi her renge bürünen FETÖ, ülkemizde solcuyla, solcu, sağcıyla sağcı, milliyetçiyle milliyetçi, Kemalist’le Kemalist, Müslümanla Müslüman olabilmeyi başarmıştır.

TSK, MİT, Yargı, Siyaset, Mülkiye, Diyanet, bürokrasi ve benzeri yerlerde tam anlamıyla takiyye (gizlenme) sanatının bir virtüözü gibi hareket eden FETÖ uzun yıllar çalışarak adı geçen kurumlarda çok ciddi yapılanmaya gitti. Bunu yaparken iktidarda kimin olduğunu önemsemedi. Her iktidarla el altından işbirliği yaparak ağını kimseye çaktırmadan örmeye devam etti.

TSK, MİT, Yargı, Mülkiye, Siyaset ve Bürokraside hücre tipi bir yapılanmaya giderek hedeflediği noktayı bulana kadar sinsice çalıştı.

Ak Parti iktidarı ile kendisine çok geniş bir çalışma alanı buldu. Çünkü Ak Parti tabanı ile FETÖ’nün nihai hedefini gerçekleştirmek için aracı olarak kullandığı tabanın imani, ahlaki, kültürel, örfi açıdan benzerlikleri çoktu. Bundan istifade ederek önce özellikle TSK, MİT, Yargı, Mülkiye, Diyanet, bürokrasi ve siyaset alanında kendine muhalif olanları ekarte etmenin yollarını aradı. Askeri vesayetten şikâyet eden ve zahirde zarar gören Ak Parti ile FETÖ’nün gayesi örtüşünce beraber hareket edip “Ergenekon, balyoz vb.” operasyonlarla rakiplerini yok etmek için kumpas üstüne kumpas kurdu ve büyük oranda da başarılı oldu.

Ak Parti, FETÖ’nün kurduğu tuzağın farkına vardığında çok geç olmuştu ama zararın neresinden dönülürse kardır mantığı ile hareket etti ve orduya kumpas kurulduğu bizzat Cumhurbaşkanı sözcüsü tarafından basına deklare edildi.

Bu açıklama aslında dananın kuyruğunun koptuğu noktaydı. O zamana kadar zahiren birbiriyle ittifaktaymış gibi görünen ama el altından birbirlerinin kuyusunu kazan FETÖ ile AK Parti kılıçları çekti. FETÖ 30 yıldır devletin en ince noktalarına yerleştirdiği adamlarına güveniyordu. TSK, Yargı ve Emniyet neredeyse FETÖ’nün üssü haline gelmişti. Bu açıdan Ak Parti lideri Erdoğan’ın açık biçimde savaş restini gören ve o döneme kadar “sırtımızda yumurta küfesi var” diyen FETÖ birden bire ilan edilen savaşa bodoslamasına katıldı.

7 Şubat 2013’te MİT müsteşarını yargılama girişimi, MİT tırlarını teröristlere yardım gidiyor diye aranma hadisesi, 17 Aralık’ta dört bakanın çocukları üzerinden yolsuzluk operasyonu ve nihayetinde 25 Aralık 2013’te bizzat Erdoğan’ın oğlu Bilal üzerinden yapılan girişimler, FETÖ’nün devlet içindeki gücünü sınama operasyonlarıydı. Bu kadar güç ve devlet içinde en ince noktalardaki militanlarına rağmen FETÖ’nün başarılı olamaması hem FETÖ lideri Gülen’i hem de FETÖ’yü taşeron olarak kullanan istihbarat örgütlerini çılgına çevirdi. Öyle ya FETÖ yıllardır kendini besleyen istihbarat örgütlerine hava atıyor ve Türkiye’de istediği her operasyonu başarıyla yapacağını söylüyordu. Ancak umduğunu bulamadı. Bunda beş bin yıllık bir devlet olan Türk devletinin refleksini harekete geçirerek karşı hamleler yapmasının büyük tesiri vardı. Yapılan operasyonlarla FETÖ’nün özellikle bu operasyonlarda aktif rol oynayan Yargı ve Emniyet yapılanmasına büyük darbeler vuruldu. Devlet tarafından yapılan darbelerle dengesi bozulan ve büyük bir hayal kırıklığı yaşayan FETÖ yeni stratejiler geliştirmenin telaşına düştü.

Böyle ufak tefek operasyonlarla efendilerine yeterli oranda hizmet edemeyeceğini anlayan FETÖ, 15 Temmuz’da bu kez tam bir kamikaze dalışı yaptı. TSK ve emniyet içindeki birimlerini harekete geçirerek girişimde bulunduğu darbe teşebbüsü ile küresel efendilerini memnun edebileceğini zannediyordu. Ama umduğunu bulamadı. Yedisinden yetmişine bütün Türk milleti kökü dışarıda olan bu ihanet şebekesinin haince girişimine dur dedi ve çelik yumruğunu başlarına indirdi. Bu indirme tıpkı Kâbe’yi yıkmaya gelen Ebrehe’nin fillerce teçhiz edilmiş ordusunun Ebabil kuşlarıyla yok edilmesine çok benziyordu. Tanklarla, uçaklarla, helikopterlerle milletin üzerine bomba ve kurşun yağdıran FETÖ’cü vatan hainleri her biri bir Ebabil olan millet tarafından bozguna uğratıldı.

Başta da değindiğim gibi tam bir Bukalemun gibi hareket eden FETÖ, 15 Temmuz’da yediği darbe ile yeni bir strateji geliştirdi. 15 Temmuz’da deşifre olan militanlarını kurtaramayan FETÖ, deşifre olmamış hücrelerini harekete geçirerek Türkiye aleyhine algı operasyonları yapmada kullanmaya başladı.

Türk devleti FETÖ’nün özellikle TSK, MİT, Yargı, Emniyet gibi kurumlarda çok ciddi temizlik yaptı. Ancak hücre tipi yapılanma sebebiyle tam olarak temizlendiğini söylemek doğru değildir. TSK, MİT, Yargı, Emniyet’te yapılan temizlikler aynı oranda Üniversite, YÖK, Siyaset, Diyanet ve Mülkiye’de yapılamadı. FETÖ 15 Temmuz’dan günümüze kadar bu alanlardaki kripto militanları ile değişik operasyonlar yaptı. En çok yaptığı da FETÖ’ye karşı girişilen mücadelenin sulandırılması oldu. Yine FETÖ içinden hayatlarını tehlikeye atarak kopup mücadele eden ne kadar fedakâr insan varsa itibar suikastları ile mücadeleleri pasifize edildi. Yapılan bu operasyonlara maalesef devletimiz ve devlet erkini elinde tutan Ak Parti yeterli derecede engel olamadı. Bu engel olamayışın en büyük sebeplerinden biri özellikle siyaset ve mülkiye alanındaki FETÖ militanlarının yeterince temizlenmemesidir.

FETÖ’nün 15 Temmuz’dan sonra kendine çalışma alanı yaptığı mecralardan biri de tutuklanan FETÖ militanlarının en az cezayla kurtulma operasyonları olmuştur. Devleti yıkmaya çalışan bir ihanet şebekesinin militanlarının çoğu vatana ihanetten yargılanma yerine ya örgüt mensubu ya da örgüte yardım etmekten ceza aldılar ve çoğu birkaç sene yatarak dışarı çıktılar. Bunda FETÖ’nün yargı içinde saklı militanlarının büyük tesiri vardır.

FETÖ, dijital alanda çok başarılı bir yapılanmaya sahip olmasının da avantajlarını kullandı ve hala kullanmaya devam ediyor. Özellikle sosyal medya üzerinden yaptığı algılar büyük oranda başarılı olmaktadır. Bu algıların başında da bir mağdur edebiyatı oluşturma gelmektedir. Sanki 15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunarak 251 kişiyi öldüren ve 2300 kişiyi yaralayan kendileri değilmiş gibi bir hava oluşturmanın içine girdiler ve bunda büyük oranda başarılı olduklarını söyleyebilirim. Öyle ki bu propagandalar sonucunda darbeyi FETÖ’nün yaptığına dair binlerce itiraf olmasına rağmen hala 15 Temmuz darbe girişiminin FETÖ tarafından yapılmadığı iddia eden ahmaklar sürüsü oluştu. FETÖ hala sosyal medya üzerinden 15 Temmuz darbesini kendilerinin yapmadığını bütün dünyaya pompalıyor. Bu algılara inananlar arasında maalesef siyasi partilerin var olması çok üzücüdür. FETÖ’nün algı operasyonlarına kanarak yıllarca 15 Temmuz darbesine kontrollü darbe diyenlerin hala varlıklarını sürdürdüğünü görüyoruz.

FETÖ sosyal medyada her türlü kılığa girerek hala bu saldırılarını devam etmektedir. Bugün Atatürkçü, İslamcı, Solcu, LGBT’li, Müslüman, Milliyetçi, Ülkücü kılığına giren binlerce FETÖ militanı Türkiye’nin aleyhindeki hainliklerine devam ediyorlar. Bunun en çarpıcı örneği geçen günlerde yakalanan '@kacsaatolduson' adlı hesabı kullanan FETÖ militanı Hüseyin Yılmaz’ın yakalanması oldu

Yakalanarak tutuklanan FETÖ militanı etkin pişmanlıktan yararlanmak için itirafçı olmaya karar verdi ve örgütün sosyal medya üzerinden yürüttüğü eylemleri anlattı. Bu alanda faaliyetle bulunan ve hesapları yöneten örgüt üyelerinin isimlerini deşifre etti.

Daha önce başka bir FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanıp, tahliye edilen Hüseyin Yılmaz, örgütün talimatıyla çok sayıda sosyal medya hesabı açarak algı yönetimi yaptıklarını itiraf ederken söyledikleri FETÖ’nün nasıl bir örgüt olduğunu ortaya koyma bakımından çok ibretlidir:

“Amaç sosyal medyada algıyı yönetmekti. Bu anlamda herkese partili, solcu, sağcı, dindar, hesap açma talimatı verildi. Her ay bunun değerlendirmesi yapıldı. Sağcı hesap açılmasının sebebi milliyetçi kesimi, solcu hesap açılmasının amacı solcu kesimi, dindar hesap açılmasının amacı dini kesimi sayfa etrafında toparlayarak, onların görüşleri doğrultusunda algı yaratıp, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve hükümetine karşı antipati oluşturarak oy kaybı sağlamak, seçilmiş hükümeti yıpratmaktır. Takipçi sayısının artırılması için gerekirse takipçi satın alınması söylendi. Bu yapıda büyük bölgeler küçük bölgeleri, küçük bölgeler de illeri takip ediyordu. En tepede Türkiye sorumlusu var.

2014 yılında talimat üzerine, ‘@kaçsaatoldu’ kullanıcı adlı hesabı aktive edip, zaman zaman kullanıcı adını değiştirerek kullanmaya başladım. Yapılacak paylaşımları örgüt içerisindeki yöneticiler bildirirdi, biz de yönlendirmeler üzerine paylaşımlar yapardık. Bu açılan sosyal medya hesaplarının her ay takipleri yapılır ve takipçi sayısı arttırılması gerekirse takipçi satın alınması ve hesapların etkinliğinin artırılması konuları konuşulurdu. Ayrıca yapılacak olan paylaşım içerikleri, hesap kullanıcılarının ve danışmanın dahil olduğu Bylock grubu üzerinden danışman tarafından iletilirdi. Yine bu dönemde günlük haber ile suç teşkil etmeyen hükümet aleyhine paylaşımlar yapıyordum. Ayrıca tag çalışmaları yapıyordum. Bu aylık takipleri, bölge danışmanları yapıyordu. 2015 sonlarına doğru Adil ya da Fatih isimli şahıs bana ailemle aram olmadığını kastederek @kaçsaatolldu isimli hesabı bize yani örgüte devret dedi. Bu şahıs o dönem Malatya bölgesi danışmanıydı. Zaten bu hesapların örgütün olduğunu söyledi, ben de verdim. Ben bu hesabı kullanmaya başladığımda Twitter üzerinde başka bir kullanıcının hesabından bana paylaşımlarımla ilgili talimatlar geliyordu. O twitter hesabının kullanıcısı bildiğim kadarı ile Almanya’da bulunan ve Türkiye’deki tüm sosyal medya hesaplarının yöneticilerinin sorumlusuydu. Ben ve diğer yöneticiler bu şahıstan gelen talimatlara yönelik paylaşım yapıyorduk. Bu talimatlar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve hükümetini eleştirerek, algı oluşturma yönünde haberlerin paylaşılmasıydı.”

15 Temmuz darbe teşebbüsü öncesinde özellikle 17-25 Aralık olayları hakkında paylaşımlar yapılarak, konunun gündemde tutulmasını sağlıyorduk. Bu vesile ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve hükümetini yolsuzlukla suçlayarak toplumda algı yapılması isteniyordu. Bu durum 15 Temmuz sonrasında da devam etti. 2019 yılı Nisan ayında yeniden bana görev verildi. Genel olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve hükümetini yıpratacak paylaşımlar yapılması yönünde talimat vardı. @kaçsaatolduson adlı hesabı, benimle beraber Sedat ve Alper/Furkan kod isimli şahıslar kullanıyordu. Bildiğim kadarıyla Sedat kod isimli kişi şu an tutuklu, cezaevinde olduğunu biliyorum. Alper/Furkan kod isimli kişi ise yaklaşık 2 yıldır yurt dışında, firari olduğunu biliyorum. Ayrıca yine benimle aynı bölgede sekreter konumunda faaliyet gösteren Zafer kod adlı Abdullah Purtaş’ın firar ettiğini, ailesiyle birlikte Almanya’da olduğunu biliyorum. Serdar kod adlı kişinin de ailesiyle, Yunanistan üzerinden Hollanda’ya geçtiğini biliyorum. Gaziantep emniyet mahrem yapılanmasında il imamı olan Tarık kod adlı kişinin de ailesi birlikte Almanya’da olduğunu biliyorum.”

"Twitter’daki @ankarakuşu isimli hesabın yöneticisi olan şahsın adını, sonradan televizyonda Oktay olarak duydum. Ben bu şahısla, cezaevine girmeden, bu hesabı kullandığım zamanlarda Twitter üzerinden tanışmıştım. @ankarakuşu isimli hesabın sahibi ile önce Twitter, sonrasında ise WhatsApp üzerinden iletişim kurdum. Bu hesapla görüştüğümüzü benim gibi sayfayı yöneten adminler ve Zafer kod adlı Abdullah Purtaş biliyordu. Bu hesap, bizden kendi reklamını değil söylediği hesapların veya videoların reklamını yapmamızı istiyordu. Ya da söylediği twetleri beğenmemizi ya da retweet yapmamamızı istiyordu. Bizden eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nun partisinin videolarını, ismini hatırlamadığım İYİ Parti milletvekilinin paylaşımını, Gelecek Partisi’nin üyelerinin paylaşımlarını ya beğenmemi ya da retweet yapmamı istedi. @kaçsaatolduson’ hesabını kullandığımız zamanlarda reklamları M.C. aracılığıyla Twitter üzerinden alırdık. M.C. de Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin, Adana Büyükşehir Belediyesi’nin, Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin, Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin, Aydın Büyükşehir Belediyesi’nin reklam ajanslarıyla ve @ankarakuşu isimli hesabının sahibi ile anlaşmalıydı. Biz bunların reklamlarını yapardık. Parayı da akrabalarımın hesaplarına gönderirdi. Reklam olarak saymış olduğum belediyelerin kendilerinin çekmiş olduğu videoları retweet yaparak çok sayıda kişinin takip etmesini veya etkileşime girmesini sağlıyordum, diğer sayfa yöneticileri de bildiğim kadarıyla aynı şekilde yapıyordu.”

Özetleyerek buraya aldığım itiraflara baktığımızda FETÖ denen şeytani yapının hala faaliyetlerini hız kesmeden devam ettirdiğini görüyoruz. Yıllarca söylediğim gibi, FETÖ dünyanın en sofistike, karmaşık, aldatıcı ve istihbarat örgütlerinden beslenen bir yapıdır. Bu şeytani yapıya karşı sadece emniyet ve yargı kanalıyla mücadele edilemez. Aksine İslami, kültürel, ekonomik, dijital, yargı, emniyet vs. aklınıza gelen ne kadar türlü mücadele vasıtasıyla topyekûn bir savaş yapılırsa ancak 20-30 yılda bitirilebilir. Bunun için yine senelerdir söylemekten dilimde tüy biten “FETÖ ile Mücadele Üst kurulu” acilen kurulmalıdır. FETÖ korona virüsünden daha az tehlikeli değildir. Korona için bilim üst kurulu kuruluyorsa FETÖ virüsünü yok etmek içinde böyle bir üst kurul kurulmalı ve buraya özellikle FETÖ’nün içinde yıllarca kaldıktan sonra pisliklerini fark ederek ayrılanlar alınmalıdır.

Başta da değindiğim gibi FETÖ bukalemun gibi her kılığa girebilen bir istihbarat örgütüdür. FETÖ ile mücadeleyi başarılı şekilde devam ettirebilmek için “FETÖ’yü bitirdik. Bir daha kıpırdayamaz, vs.vs.” hamasi nutuklar atmayı bir kenara bırakıp, yaşananlardan ibret alıp ciddi ve yepyeni bir strateji geliştirilmelidir.

Ne kadar hazindir ki devlet içinde bu şer şebekesi ile ciddi anlamda mücadele eden Erdoğan ve birkaç kişiden başkası yok. Ak Parti teşkilatlarını FETÖ ile mücadele diye bir dertleri de yok. Özellikle, siyasi arena ve Mülkiyedeki sinsi FETÖ yapılanması verilen mücadelenin sulandırılması için ellerinden geleni yapmaktadırlar. FETÖ Türkiye’nin her yerinde örgütlenmesine rağmen bazı il ve ilçelerde operasyonların neredeyse hiç yapılmaması Mülkiye ve yargı ayağındaki kripto Fetöcülerin başarısıdır.

Allah (cc) göstermesin bugün Erdoğan’a bir şey olsa FETÖ bütün kiniyle ve öfkesiyle geri gelir ve tarihin görmediği kadar büyük bir katliama imza atar. Onun için devletimizi, devleti elinde tutan güçleri ve topyekûn milletimizi Korona virüsünden bin kat daha tehlikeli FETÖ virüsüne karşı yenden Besmele çekerek mücadeleye davet ediyorum. Zaman gaflette olma zamanı değildir.