Seçime az bir zaman kaldı. Önümüzdeki haftaya kadar partilerin milletvekili adayları ile Cumhurbaşkanı adayları kesinleşmiş olacak.

Şimdiden bazı adaylar tanıtım reklamlarına başladılar bile.

İktidara yakın gazetecilerin yazdıklarından bu seçimin en önemli malzemelerinden birinin FETÖ olacağı anlaşılıyor.

İktidar her zaman olduğu gibi suçlayacak, muhalefet savunacak.

Savunma pasif eylem, saldırı ve taarruz aktif eylemdir. Muhalefetin savunma pozisyonuna geçmesi demek inisiyatifi karşı tarafa kaptırmak demektir.

Bu bakımdan İYİ partiden aday adayı olan bazı kişilerin başlattıkları FETÖ’cü değiliz, akrabamızda yok ekseninde yürüyen ve savunma amaçlı olan reklam çalışmasının çok fazla getirisi olacağını sanmıyorum.

İktidara giden yol vatandaşa yeni bir dünya tasavvuru sunmaktan geçer. Onun hayallerine,beklentilerine,heyecanlarına hitap etmeyen bir propagandanın başarı şansı yoktur. Esas mesaj, ben şu veya bu değilim şeklinde değil,şunları şunları yapacağım şeklinde olmalıdır. Çünkü FETÖ’cü olmamak milletvekili olmak için, gerekli ama yeterli kriter değildir. Yargının siyasallaştığı, FETÖ davalarının bağlamından çıkarılarak bir sindirme aracına dönüştüğü bir zeminde bütün bir siyaseti bu söyleme mahkum etmek İYİ partiyi büyütmez tam tersine küçültür. Vatandaş şu sorunun cevabını merak ediyor,Türkiye’yi nasıl yöneteceksiniz,yargıyı nasıl bağımsız hale getireceksiniz, ekonomiyi nasıl düzelteceksiniz,dövizdeki artışı nasıl durduracaksınız, devletin tahrip olan kurumlarını nasıl onaracaksınız?

Türkiye’nin artık kabak tadı veren bu söylemden kurtulması gerekiyor. İktidarın yanlış Suriye politikası yüzünden etrafımızda bir terör devleti oluşturulurken, kapalı kapılar ardında yeni çözüm politikaları damıtılırken, ekonomi iflasa giderken, siyasetçilerin topluma söyleyecekleri yeni şeyler olmalıdır. Seçim sürecini FETÖ suçlamaları üzerinden götürmek iktidarın stratejisidir ve muhalefetin topluma bir şey vaat edecek zaman ve zemini bulamaması içindir.Siz FETÖ’cü olmadığınızı ispat etmek için uğraşırken iktidar yeni vaat ve politikalarla ipi göğüslemiş olur. Bu bakımdan bu iddiaları ciddiye almak iktidarın ekmeğine yağ sürmekten başka işe yaramaz. Eğer siyasetin içinde bu suçlamanın muhatabı olacak bir parti varsa o da AKP’dir. Yargıtay’da,Danıştay’da,Emniyet ve daha bir çok alanda bu yapıya kontenjan veren, devletin içine sokan,dış temsilciliklerimize bu yapıya destek olmaları için direktifler yazan ve darbeye teşebbüs edecek güce ulaştıran AKP’dir. Eski HSYK üyelerinin itirafları arşivlerde duruyor,Yargıtay’da 107 üyeyi, Danıştay’da 100 üyeyi bu yapıya tamamen mutabakat yoluyla peşkeş çeken AKP iktidarıdır. Şimdi kim kimden hesap soruyor?

Hesap sorma, ötekileştirme üzerinden giden siyaset toplumu germeye, kamplaştırmaya hizmet eder.Türkiye, AKP iktidarının ikinci döneminden itibaren hep kamplaştırıldı, gerilim politikaları ile yönetildi. Teyakkuz halinde olmaktan, içimizde, yanımızda, etrafımızda düşman aramaktan yorulduk. Türkiye’nin tansiyonu düşüren,barıştıran bir siyasete ihtiyacı var. Hepimiz FETÖ’ye karşıyız ama birilerinin ciğeri soğusun diye bu davaların doğrudan doğruya dindarlığı hedef alacak şekilde genişletilmesine, amacı dışına çıkarılmasına da karşıyız. İYİ parti ile demokrasiye dönüş için önemli bir şans doğmuştur, milletvekili adayları topluma umut,adalet,demokrasi,barış,kardeşlik vaat etmelidir.

Toplum umutlarının peşinde gider,korkularının değil!