KİTAPLARLA SÖYLEŞİ

“Çok Okuyan mı Bilir Çok Gezen mi?”, “Kitap Karanlığı Boğan Bir Işıktır!” Bunlar, herhalde ilkokuldan başlayarak her Türk çocuğunun en çok duyduğu sözlerin başında gelir. Şimdilerde var mı yok mu, yapılıyor mu yapılmıyor mu doğrusu bilmiyorum ama 1960’lı yıllarda ortaokul ve liselerde münazaralar yapılıyor ve verilen konular kıyasıya tartışılıyordu. Benim de katıldığım münazaralardan biri “Çok Okuyan mı Bilir, Çok Gezen mi” konusunda idi. Demek istediğim, bütün bunlara rağmen Türk Milleti ne çok okuyor ne de çok geziyor!

Ancak ümit verici gayretler ve bu gayretlerle ateşlenen gelişmeler de yok değil… TÜRKAV (Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı) Gaziantep Şubesi bünyesinde, Öğretmen Oğuzhan Saygılı önderliğinde birkaç yıldan beri, “Okuduğumuz Kitapları Anlatıyoruz” başlıklı bir program yürütülüyor. Gençlerden ve halktan ilgi duyanların katıldığı program oldukça ilgi görüyor ve katılımcılara, okumaları şartıyla kitap hediye ediliyor. Bu faaliyet Türkiye çapında ilgi gördü ve TÜRKAV Gaziantep Şubesi’ne hediye kitaplar gönderiliyor. Okuyan gençlerden yazmaya başlayanlar da var.

Oğuzhan Saygılı, haliyle kendisi de çok okuyan biri. Yalnız okumakla kalmıyor, okuduğu kitaplarla ilgili yazılar yazıp çeşitli dergilerde yayınlıyor. Saygılı, bu yazılarını “Kitaplarla Söyleşi 1” ve “Kitaplarla Söyleşi 2” adlarıyla kitap olarak da yayınladı. Birinci kitapta 41, ikinci kitapta ise 33 kitapla ilgili düşünceleri, teklif ve tavsiyeleri yer alıyor.

Bana da imzalı olarak göndermek lütfunda bulunduğu ikinci kitapta yer alan 33 kitapla ilgili yazılar, On yıllık Savaş Devri (1912 – 1922), İmparatorluktan Cumhuriyete, Söz Sanatçıların ana başlıkları altında ve üç bölüm içinde sıralanmış. Kitabın sonunda bir de, Elif Yavaş tarafından Oğuzhan Saygılı ile yapılan “Kitap Söyleşisi”ne yer verilmiş. 23 sayfa tutan bu söyleşiyi de kitabı ele geçiren herkesin mutlaka okumasını tavsiye ediyorum. O söyleşide Oğuzhan Saygılı, “20 yaşına kadar hiç kitap okumamıştım” diyor. O satırları okuyunca, şu andaki Milli Eğitim Bakanı’nın, bir TV programında söylediklerini hatırladım. Meğer o da (Sanırım 25 yaşına kadar demişti) kitap okumaya çok geç başlayanlardanmış. Ama sonra her ikisi de bir başlamışlar pir başlamışlar. Demek ki öğrenme gibi okumanın da yaşı yok.

Yurt dışına çıkanlar mutlaka görmüşlerdir; parklarda, otobüs duraklarında ya da metro istasyonlarında gençler, yaşlı teyzeler ve amcalar gelip geçeni seyredip telefonlarında çetleşip oyun oynamak yerine kitap okurlar. Koltuklarına oturduklarında ellerinde yine kitap vardır. Geçtiğimiz yıl rahmetli olan büyük bilim adamlarımızdan Fuat Sezgin, “Uçak yolculuklarında bizimkiler bulutları seyrederlerken yabancılar kitap okuyorlar” diyordu. Dolayısıyla, Batı ile aramızdaki kültür, medeniyet ve gelişmişlik farkını biraz da buralarda aramak lazım.

Kitaplarla Söyleşi 2’nin Birinci Bölümü’nde ela alınan ilk kitap Yusuf Akçura’nın, Ötüken yayınları arasında çıkan Suriye ve Filistin Mektupları. Osmanlı’nın çöküş yıllarında Türkiye’de Türkçülük hareketini başlatanlardan ve Türk Yurdu Dergisi ile Türk Ocakları’nın kurucularından biri olan Kazan Türklerinden Yusuf Akçura, 1913 yılında Suriye ve Filistin taraflarını gezmiş, bölge ile ilgili fikirlerini Rusya’da Volga Federal Bölgesi’nde çıkmakta olan Vakit Gazetesi’ne göndererek yayınlamıştır. Kitap, orada yayınlanan 30 mektup/yazıdan oluşmakta olup bölgenin günümüzdeki halini ta o yıllardan haber veren bir belge niteliğindedir. Bu kitapla birlikte, Akçura’dan sonra o bölgeye giden ve Cemal Paşa’nın karargâhında görevli olan Falih Rıfkı Atay’ın Zeytin Dağı isimli eseri de okunduğunda bizim özellikle Filistin’de yalnızca bekçilik yaptığımız, din kardeşliğine rağmen halkta kalıcı izler bırakamadığımız daha iyi anlaşılacaktır.

Birinci Bölüm’ün ana başlığından da anlaşılacağı gibi o yıllar Türkiye açısından bir var olup yok olma mücadelesinin verildiği ve bilmem kaç cephede yedi düvele karşı savaşıldığı dönemdi. Dolayısıyla okunan kitaplar da Doğu Cephesi, Batı Cephesi, Balkan Savaşları, Çanakkale, İstiklal Harbi ile ilgili mektuplar, günlükler, anlatımlardan oluşuyor.

Türk tarihinin en acı sahnelerinden biri 1912 – 1913 Balkan savaşlarında yaşanmıştır. Bulgarların Edirne’yi işgali ve yaşattıkları vahşet son yıllarda Irak ve Suriye’de yaşananlardan beterdir. Oğuzhan Saygılı’nın, “Savaş Ortasındaki Bir Bilim İnsanının Fedakâr Çalışmaları” başlığı ile ele aldığı bölümde, savaş sırasında Bulgar Ordusu ile birlikte Edirne’ye gelen Prof. Dr. Bogdan Filov’un, bir akademisyen titizliği ile çalışarak tarihi ve kültürel eserlerimize daha fazla zarar verilmemesi konusundaki gayretlerini de öğreniyoruz. Bu konu, Prof. Filov’un, Türkçemize. Doç. Dr. Hüseyin Mevsim tarafından “Rumeli’nin Esaret Günleri” adıyla yapılan çevirisinden yapılan okumadan yansıtılıyor.

İkinci Bölüm’de “İmparatorluktan Cumhuriyete” başlığı altında tanıtılan sekiz kitap, daha çok hatıralardan oluşuyor. Bu bölümde şu başlıklar yer alıyor: İki Arap Gazeteci’nin Anlatımıyla Mustafa Kemal Paşa, Asi’den Gazi’ye Karikatürlerde Atatürk (1919 – 1938), Emin Sazak’ın Hatıraları, Abdullah Cevdet’in Anlaşılabilmesine Doğru, D. Mecit Barlas’ın Hatıraları, Münevver Ayaşlı’nın Hatıraları, Osmanlı Hanedanı’nın Sürgün Öyküsü Son Osmanlılar, Tekke’den Meclis’e Sıra Dışı Bir Çelebinin Anıları.

“Söz Sanatçıların” ana başlığı altında ele alınan Üçüncü Bölüm’de ise, Yağmur Tunalı’nın “Devler Geçti Bu Yollardan”, Arif Nihat Asya’nın “Sevgi Mektupları”, Süheyl Ünver’in, “Yahya Kemal’in Dünyası”, Cengiz Aytmatov’un, “Çocukluğum”, Neşe Sarısoy’un, Cengiz Dağcı’yı konu alan “Gamalı Haç ile Kızıl Yıldız Arasında Türkler”, Necdet Ekici’nin, “Çolpan Yıldızı”, Şevket Arı’nın, “Kırdan Bayırdan Hikâyeler”, Nemika Tuğcu’nun, “Sırça Köşkün Masalcısı: Kemalettin Tuğcu’nun Yaşamöyküsü”, Mes’ud Cemil’in, “Tanburi Cemil Bey’in Hayatı”, Haşim Akman’ın, “Gönül Dağı’nda Bir Garip: Neşet Ertaş Kitabı”, Mehmet Nuri Yardım’ın, “Romancılar Konuşuyor”, Nezih Tavlaş’ın, “Foto Muhabiri Ara Güler’in Hayat Hikâyesi”, Zeynel Abidin Polat’ın, “Atsızlı Söyleşiler”, Muradiye Dergisi’nin “Ailemiz Özel Sayısı” ve Yahya Akengin’in, “Bir Semaverlik Muhabbet” isimli eseri olmak üzere tam on beş eser inceleniyor.

Burada adı geçen 33 kitabı okuyan ya da okumayanlar, bazılarını okumuş olanlar ya da “Kitap okumaktan sıkılıyorum”, “Ne zaman elime bir kitap alsam uykum geliyor” diyenler! İşte size bir ilaç, bir hap… Bir kitap okuyacak ve 33 kitabı birden tanımış olacaksınız. Ayrıca burada verilen ipuçlarıyla anahtarlardan yola çıkarak o kitapları arayıp bulacak ya da başka başka kitapları okumak için yelken açacaksınız.

Oğuzhan Saygılı’yı, okuduklarını kendisinde tutmayıp kamuya mal ettiği için ve okuma sevdalılarına yeni ufuklar açtığı için tebrik ediyor, yeni çalışmaları için kolaylıklar diliyorum.

NOT: Kitaplarla Söyleşi, kitapyurdu.com adresinden ya da doğrudan Oğuzhan Saygılı ile irtibat kurularak temin edilebilir: 0505 276 4158