Binlerce yıl önce başlayan bu ilişki hep gelişerek devam ediyor. At nasıl evcilleşti? Atlar neden bu kadar önemli? Bu sorunun cevabı için yazımızı okumaya devam edin.

At nasıl evcilleşti? İnsanlık tarihinde atlar neden önemli?

At ve insanın beraberliği binlerce yıl öncesine uzanır. Atalarımız atları keşfedip, evcilleştirdikten sonra dünya genelindeki başarı öyküsü başlamıştır. “At, insanlık tarihini başka hiçbir hayvanın etkilemediği kadar çok etkilemiştir” diyor Toulouse Üniversitesi’nden Ludovic Orlando.

İnsanın yeni yardımcısı taşımacılıkta, ticarette, savaşta ve tarımda adeta bir devrim yaratmıştı. Daha sonra ise spor ve benzer etkinliklerde de önemli bir yer almaya başladı.

Peki tüm bunlar asil hayvanlar listesinde bulunan atın kalıtımında ne gibi izler bırakmış olabilirdi?

Evcil atın genetik geçmişini çözmek isteyen araştırmacılar aralarında arkeolojik buluntu yerlerinden elde edilen ve günümüzde yaşamakta olan atların DNA’larının da bulunduğu 278 atın kalıtımını incelediler.

Sonuçlar atların evrimsel geçmişinin aslında sanılandan çok daha karmaşık olduğunu gösteriyor. Atların özellikleri içinde türlerine baktığımızda, günümüzde iki at soyu yaşıyor: Evcil at (Equus caballus) ve Przewalski atı (yaban atının yaşayan tek alttürü).

Fakat uzmanlar araştırmaları sırasında bugüne dek bilinmeyen iki soy çizgisi daha buldular, biri Sibirya’da diğeriyse İber Yarımadasında.

Soyları tükenmiş olan bu atlar 4000 yıl öncesine yani atların evcilleştirmeye başlandığı zamana kadar yaşamış olmalılar.

Ama buna rağmen modern atların kalıtımlarında hiç iz bırakmamışlar. Bu atlar ne evcil atlarla ne de Przewalski atlarıyla akrabalar diyor araştırmacılar. Genlerin analizleri öte yandan Avrasya’da yaşayan insanların 2.200 yıl kadar önce atı eşekle melezleştirdiklerini de ortaya çıkardı.

Araştırmacılar Fransa’da Demir Çağına ait buluntu yerindeki iki kalıntının katıra ait olduğunu söylüyorlar. Katırlar yere daha sağlam bastıkları, daha fazla yük taşıyabildikleri ve hastalıklara karşı daha az duyarlı oldukları için eski toplumlarda önemli bir rol oynamışlar.

Ardından ilginç şekilde Avrasya’da at yetiştirme alışkanlıkları tamamen değişmiş. Daha önce Avrupa ve Orta Asya’da yaygın olan atlar, günümüzde sadece İzlanda gibi izole bölgelerde görülüyor.

Analizlere göre bunların yerini, daha önceleri en çok İran’da görülen atlarla genetik açıdan çok benzeyen atlar almış.

Araştırmacılar bu at soyunun yaygınlaşmasını o tarihlerde İslamiyet’in yayılışına bağlıyorlar.

Günümüzde Arap atı olarak tanımlanan atlara baktığımızda örneğin İzlanda’daki atlardan tamamen
farklı bir beden yapısı görüyoruz. Bu atların bu bölgede bu kadar başarılı olmaları, yeni anatomi dışında başka yararlı özellikleri de beraberinde getirmeleriyle ilgiliydi belki de.

Son bin yılda atları insanlar çok değiştirdi

İnsanoğlu atları son bin yılda da çok değiştirdi. Bedensel özellikler dışında o zamanlar kısa mesafede hızlı hareket edebilme gibi özellikler de önem kazandı.

Aralarında MSTN olarak isimlendirilen hız geninin de bulunduğu ve at yarışlarıyla ilişkilendirilen bazı genlerin ancak son bin yılda baskın gelmeye başladığını söylüyor araştırmacılar.

Fakat en dikkat çekici gelişme, yakın geçmişte atlar arasındaki gen çeşitliliğinin önemli ölçüde azalmış olması. At yetiştiricileri bin yıllar boyu büyük bir çeşitliliği ayakta tutmaya başarmış olsalar da bu durum 300 – 200 yıl önce bir olasılıkla “saf kan ırk” fikriyle son buldu.

Sonuçlar genel olarak insan ve atın ortak tarihi hakkında ilginç bakış açıları sunsa da tüm gizler çözülmüş değil henüz. Mesela hâlâ günümüzde evcil hayvanların tam olarak ne zaman ve nerede evcilleştirildikleri bilinmiyor.

Kaynak: Tracking Five Millennia of Horse Management with Extensive Ancient Genome Time Series, Cell, 2.05.2019

Editör: TE Bilişim