Su Politikaları Derneği, Kastamonu, Bartın ve Sinop'u vuran sel felaketine ilişkin "Batı Kardeniz’de Ne Oldu? Nasıl Oldu?" başlıklı bir rapor yayımladı. 

Hazırlanan raporda tespit, değerlendirme ve öneriler yer aldı.

Raporda yaşanan felakete ilişkin şu ifadeler yer aldı:

Batı Karadeniz bölgemizde 11 Ağustos 2021 tarihinde yerleşim yerlerimizi çok ciddi olarak etkileyen taşkınlar ve seller bu konuyu tekrar gündemimize taşımıştır.

Karadeniz taşkınları bugüne kadar birçok kez birçok bilimsel ve teknik çalışmada ele alınmış ve gerekli önlemler detaylı bir şekilde açıklanmıştır.

Taşkın afeti konusu üniversite, meslek odaları ve kamu kurumları tarafından yıllardır yapılan bilimsel teknik kongre ve sempozyumlarda ele alınmış ve oluşan taşkınların nedenleri ve çözümleri konusunda yeterli bilgi altyapısı oluşmuştur. Ancak yörede çok uzun yıllar içerisinde dere kenarlarına ve taşkın yataklarındaki yapılaşma her taşkından sonra gündeme gelse de çözümü çok kolay olmayan bir sorun olarak kalmaktadır. Bu konuda her taşkın sonrasında bazı konutların yıkılması ve daha güvenli bölgelerde konutlar yapılması gündeme gelip uygulamaya geçirilse bile kısa dönemde “dere kenarından güvenli bölgelere kentsel dönüşüm“amaçlı yaygın bir projenin uygulanması birçok açıdan zorluklar içermektedir.

Daha önce de birçok kez açıklandığı gibi bölgenin kronik taşkın sorunu esas olarak çarpık, plansız kentleşme, bölgenin özgün topoğrafik yapısı nedeniyle riskli bölgelerde yapılaşma, doğa tabanlı çözümlerin dikkate alınmaması ve nehirlerin doğal akış alanlarına müdahale edilmesi gibi çok temel bazı nedenlerden kaynaklanmaktadır

Bu şehir sellerini afet haline getiren çarpık, plansız altyapı, yağışların miktarı ve şiddetinde son dönemde yaşanan değişikliklerle daha da riskli bir ortam yaratmaya başlamıştır. İklim değişikliği uzmanları, konvektif hava hareketlerinin artacağından bahisle yakın geçmişte sıkça yaşadığımız gibi ülkemizde yağışların bundan sonra daha kısa süre içerisinde ve daha şiddetli düşmeye devam edeceğini öngörmektedirler.

Bu koşullar bölgede taşkınlardan korunma anlayışının ve öncelikli tedbirlerin yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmaktadır.  

Su Politikaları Derneği’nin konu ile ilgili kısa teknik değerlendirmesi ve analizi aşağıda sunulmuştur:

- Bölgede taşkınla mücadele ve alınması gerekli önlemlerin öncelikli çıkış noktası “taşkınlarda hiçbir can kaybının yaşanmamasını sağlamak “olmalıdır.

- Öncelikle taşkın gerçekleşmeden önce gerekli tedbirler alınarak taşkınların olumsuz etkisinin azaltılması, can kaybının hiç yaşanmaması, mal kaybının ise asgari düzeye indirilebilmesi hedeflenmelidir

- Bu kapsamda Taşkın Tahmini ve Erken Uyarı Sisteminin Pilot Alt Havzalarda Kurulması Projesi hızla tamamlanmalıdır.

- Karadeniz’deki tüm riskli yerleşim alanlarında yaşayanlara taşkın uyarısı sonrasında yapılması gerekenlerle ilgili uygulamalı zorunlu eğitim verilmelidir.

- Özellikle kıyıya yakın bölgelerde dere yataklarının su taşıma kapasitelerini azaltan doğal veya suni birikimlerin periyodik olarak temizlenmesi sağlanmalıdır.

- Karadeniz’de birçok kentimizde olduğu gibi Ayancık, Bartın, Bozkurt da kent merkezlerinden geçen derelerin denize çıkışlarına yakın bölgelerde bulunmaktadır. Bu derelerin denize çıkış ağızları çoğu kez deniz tabanındaki kum hareketi ile dolup tıkanmaktadır. Bu durum taşkınların geriye basmasına ve kentlerde taşkın suyu derinliğinin hızla artmasına neden olmaktadır. Taşkın görüntülerine bakıldığında Ayancık, Bartın ve Bozkurt’da bu durumun gerçekleşmiş olduğu düşünülmektedir.

- Karadeniz’de bu durumdaki tüm kentlerimizde “Dere yatakları ve denize çıkış ağızları “ nın mevcut durumu incelenmelidir. Bu incelemeler periyodik olarak ilgili kamu kurumu tarafından yapılmalı ve rapora bağlanarak ilgili bakanlığa bildirilmelidir.

- SYGM tarafından hazırlıkları tamamlanan Taşkın Yönetim Planlarının ivedilikle uygulamaya dahil edilmesi ve sıkı takibinin sağlanmasında fayda görülmektedir.

- Meteorolojik karakterli taşkın ve sellerin, kuraklık afeti ile birlikte değerlendirilmesi, taşkın ve kuraklığı oluşturan koşulların kapsamlı olarak irdelenmesine ihtiyaç vardır.

- Bu konu yakında TBMM gündemine gelecek olan Taşkın Kanunu Taslağında aşağıdaki gibi yer almaktadır

- TBMM gündemindeki Taşkın Kanun Tasarısı hızla yasalaşmalıdır .Kanun taslağında yer alan Taşkın riski ortaya çıkaracak tecavüz veya müdahalelerin önlenmesi ve Yüksek seviyede taşkın riski taşıyan alanlarda kamulaştırmaların acil olarak yapılması sağlanmalıdır.

- Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından hazırlatılan Batı Karadeniz Havzası Taşkın Yönetim Planı 2019 yılında tamamlanmıştır. Buradaki önerilerin bir an önce uygulamaya geçirilmesi gereklidir.

- Sinop Ayancık taşkınında çok sayıda kütüğün sürüklendiği ve bunların özellikle köprü açıklıklarını tıkayarak taşkının etkisini arttırdığı görülmüştür. Bu nedenle özellikle bu kütüklerin hazırlandıktan sonra depolandığı yerlerin taşkın sularının sürükleme wrkisinden uzak bölgeler olması büyük önem taşımaktadır.

- Özellikle MGM nin sel ve heyelan uyarıları sonrasında bu depo alanlarının yerlerinin kontrol edilerek gerekirse yerlerinin değiştirilmesi sağlanmalıdır

- Taşkın erken uyarı sisteminin öncüsü taşkın tahminidir,Bu tahminler ancak mühendislik hidrolojisi lisans ve/veya master eğitimi almış belgeli meteoroloji mühendisleri tarafından güvenilir bir şekilde yapılabilir.Bu konuda yaşanan koordinasyonsuzluk ortadan kaldırılmalı ve MGM bu konularda sorumluluk almalıdır. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü taşkın tahmin ve erken uyarı konusunda en yetkin kurum ve koordinasyon sorumlusu olmalıdır.

- Taşkınlarda en önemli cihazlar radar, otomatik gözlem istasyonu, tafiosondr gibi cihazlardır. Bu cihazlar MGM envanterinde bulunmasına rağmen etkin bir şekilde kullanılamamaktadır. Ayrıca hidrometeorolojik gözlem ağımız yetersiz olup güncellenmelidir. Hidrometeorolojik ölçüm yapan elemanların ön lisans -lisans eğitimli olmaları faydalı olacaktır.

Editör: TE Bilişim