Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12. Büyükelçiler Konferansı'nda açıklamalarda bulundu. İstifa eden Maliye Bakanı Berat Albayrak hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan hiç konuşamaması dikkat çekti.

Erdoğan, "Bu toplantımız ilk çevrimiçin büyükelçiler konferansı olması yanı sıra, bu çapta yerli yazılımla gerçekleşen ilk resmi programdır. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisini, bu çalışmayı yapan mühendislerimizi gönülden kutluyorum. Büyükelçilerimiz olağan görevlerinin yanı sıra 100 yılın en büyük felaketlerinden biri olan korona virüs salgınıyla da mücadele etmek zorunda kaldılar" dedi.

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şu şekilde:

"MUHALEFETİN BİZİ ÇEKMEK İSTEDİĞİ TUZAĞA DÜŞMEDİK"

Şimdiye kadar 1 milyon 300 bin insanın hayatına mal olan bu salgın, gün yüzüne çıkmamış bir çok çarpıklığın da ortaya çıkmasını sağladı. Ekonomik bakımdan çok güçlü ülkelerin sağlık alt yapılarının ve sosyal güvenlik sistemlerinin ne kadar kötü olduğunu gördük.

Haritada yerini dahi bulamayacak ülkeleri Türkiye’ye örnek gösteren muhalefetin bizi çekmek istediği tuzağa düşmedik. Sadece sınırlarımız içinde vatandaşlarımızı değil, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızı da çaresiz ve sahipsiz bırakmadık.

Hariciye teşkilatımızın riyasetinde Cumhuriyet tarihinin en büyük tahliye operasyonunu yaparak 141 ülkeden 100 bin vatandaşımızı ailelerine kavuşturduk. Türkiye’den memleketlerine dönmek isteyen 90 ülkeden 38 bin yabancıya destek olduk.

Ülkemizden yardım talep eden 155 ülkeye ve 9 uluslararası kuruluşa tıbbi malzeme desteğinde bulunduk. Bu yardımlarımızı kamu diplomasisi faaliyeti olarak değil, inancımızın, kültürümüzün, girişimci ve insani dış politika çizgimizin gereği olarak yaptık.

"83 MİLYONUN MENFAATİNİ DÜŞÜNEN BİR ANLAYIŞLA FAALİYETLERİMİZİ SÜRDÜRÜYORUZ"

Diğer bakanlıklarımız ile THY, TİKA, Maarif Vakfı ve Yunus Emre Enstitüsü gibi kuruluşlar da destek verdiler. Sizlerin şahsında yurt dışındaki misyonlarımızda ve merkez teşkilatlarımızda çalışan kamu görevlilerimize teşekkür ediyorum. Tabi mücadelemiz henüz bitmiş değil. Hastalığın bir süre daha bizimle birlikte olacağı anlaşılıyor.

Ne zaman biteceği de belli değil. Son haftalarda tüm dünyada vaka, hasta ve vefat sayılarında korkutan artışlar olduğunu görüyoruz. Karamsarlığa kapılmadan, rehavete de düşmeden, dengeli ve 83 milyonun menfaatini düşünen bir anlayışla faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.

Salgınla birlikte dünyanın yeni bir yol ayrımına girildiğini görüyoruz.

Uluslararası kuruluşlar bu yeni anlayışı okumakta etkisiz kalıyorlar. Eskiler, dünün güneşiyle bugünün çamaşırı kurutulmaz diyorlar.

Biz de zihniyetimizi, kurumlarımızı ve kurallarımızı bugünün şartlarına göre düzenlemeden uluslararası kurumların itibar kaybının önüne geçemeyiz. Haklı yerine güçlüyü, çoğunluk yerine bir avuç azınlığı, fakir yerine zengini koruyan zihniyetin bu şekilde devam etmesi mümkün değildir.

İnsanlığın barışı ve ortak gelecek için güç yerine adalet eksenli yeni bir yapılanmaya ihtiyaç duyulduğunu görüyoruz. Bu sözlerimizi söylediğimizde bizlere mesafeli yaklaşanlar artık bizim tezlerimize yakınlaşmaya başladı.

"4,5 MİLYON SURİYELİ'Yİ ÜLKEMİZDE BARINDIRIYORUZ, BİR O KADARINA DA ÜLKEMİZDE BAKIYORUZ"

Uluslararası ilişkilerde çok merkezlilik ve bölgeselcilik artık daha çok önem kazanıyor. Bu kritik kavşakta Türkiye’nin tarihinden, jeostratejik avantajından ne kadar yararlanabileceği, bugün atacağı adımlara bağlıdır. Ülkemize ve milletimize yeni pişmanlıklar yaşatmamakta kararlıyız.

Ülkemizin yeni dönemin kurucu iradelerinden biriz olmak içi var gücümüzle çalışıyoruz. Ülkemizin dış politikasını belirlerken, pergelimizin bir ucunu milletimizin çıkarlarına koyuyoruz. Suriye’de icra ettiğimiz harekatlarla sadece DEAŞ’lı ve PKK’lı terörsitleri geri püskürtmekle kalmadık ülkemizde yer alan 411 bin Suriyeli’nin de evlerine dönelerini sağladık. 4,5 milyon mülteciyi ülkemizde barındırıyoruz, bir o kadarına da ülkelerinde bakıyoruz. Başka hiçbir ülke bizim yaptığımızı yapmıyor.

Sahadaki varlığımıza ilaveten Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği temelinde bir siyasi çözüm için de çalışıyoruz. Libya’da meşru hükümetin çağrısı için verdiğimiz destek hem bir iç savaşın başlamasının hem de Trablus’un düşmesinin önüne geçti. Doğu Akdeniz ile ilgili her türlü gelişmenin yükünü taşıyan ülkemizin doğal kaynaklar söz konusu olduğunda yok sayılmasına elbette müsamaha gösteremezdik.

AB’nin Türkiye’yi kendinden uzaklaştıran stratejik körlükten kurtulmasını ümit ediyoruz. Tehdit, şantaj dilinin bir fayda sağlamayacağını artık görmelidirler. Doğu Akdeniz’e kıyıdaş tüm ülkelerin ve KKTC’nin olacağı konferans önerimiz, sorunun diyalogla çözümünü istediğimizin tezahürüdür.

Karadeniz’de bulduğumuz 405 milyar metreküplük doğalgaz, bu yöndeki irademizi daha da kuvvetlendirmiştir. İnşallah, Doğu Akdeniz’deki araştırma faaliyetlerinden de müjdeli haberler alabileceğimize inanıyorum.

Biz 780 bin kilometrekareden çok daha büyük bir ülkeyiz. İspanya’daki Yahudilerden, Rusya’daki muhaliflere, Afrika’da dara düşenler ilk ülkemize sığınmıştır. Türkiye istese de kardeşlerinin sorumluluğundan kaçamaz.

Türkiye istese de Filistin’e, Afganistan’a Somali’ye, Arakan’a sırtını dönemez. Tek millet 2 devlet şiarını paylaştığımız Azerbaycan’ın topraklarının işgal edilmesine sessiz kalamayız, sessiz kalmadık. Ermenistan’ın 28 yıllık zulmü karşısında Minsk üçlüsü ne yazık ki her türlü ihtimalle bizim Azeri kardeşlerimizi,

Azerbaycan Türki kardeşlerimizin ifadesiyle, kaçkın yaşattı ve onlar merkeze gelmek zorundular. 28 yıl süren bu acımasız işgale Minsk üçlüsü çare göstertmedi. Hep oyalamaca… Biz bu konuyla ilgili konuştuğumuzda çözüm üretmediler, çözüm üretmeye de niyetleri yoktu.

Azerbaycan Türkü kardeşlerimiz kendi göbeğini kendi kesti. İlham Aliyev kardeşimizin Şuşa’nın düşüşünden sonra yaptığı açıklamaları ekrandan izledik. İki devlet, tek devlet olanın aşkı bur da onun için.

Editör: TE Bilişim