dinihaberler.com'un Özel haberine göre ; Tarikatlarda gavs ve kutup merkezde yer alır. Bunların ilahlaştırılması adına Fevzeddin Erol gibi amigoları bulunur. Amigoların yanında da sayıları cemaatin büyüklüğüne bağlı olarak on beşi bulan halifeler çevreler. Bunlar bol bol keramet üretir. Gavs hazretleri konuştukça Allah naraları atarak, ağlayarak, zırlayarak cemaati galeyana getirirler.

Yazımıza ilk olarak gavsın ne olduğunu açıklayarak başlayalım ki okuyucularımız Fevzeddin Erol denen Şeyh bozuntusunun kime kul köle olmaya çağırdığını daha iyi anlasınlar. 

Gavs: Güya Allah’u Teala’nın yeryüzünde tasarruf hakkı verdiği manevi çapulcu ordusuna başkanlık yapan kişi imiş. 

Hurafeci İmamı Rabbani 256. mektupta Gavs ile Kutup'u bir sayıp seçimiyle ilgili saçma sapan bilgiler verir. İşin ilginç tarafı o ki İmamı Rabbani müceddit kabul edilmenin yanısıra Tasavvuf denen Batıl Din mensuplarına göre dönemin Gavs ve Kutbudur.

Gavs ve Kutup hakkında yarım sayfa bilgi veren İmamı Rabbani her nedense tek satır kendi tarif ettiği şekilde kendisinin Gavs seçilmesinden söz etmez. Ama her nasılsa kendinin Gavs olduğu iddiasında olmayan İmamı Rabbani sonraki şeyhlerce Gavs kabul edilir. Bu da gösteriyor ki bunların her şeyi dalavereden ibaret...

Zaten İmamı Rabbani'nin hurafe mektuplarından anlaşıldığı kadarıyla üfürdüğü herşey çoğunlukla hurafeci Batıl Tasavvuf Din teorisyenlerinden Muhyiddin ibni Arabi'nin uydurduğu şeylerden alıntıdır.

İbn Haldun Mukaddime'sinde Gavs inancının tasavvufa, imamlara ulûhiyet atfeden aşırı Şiî fırka olan İsmailiye'den geçtiğini belirtir. Osmanlı Şeyhülislamlarından Sa'dî, gavs ve ricâl inancının küfür olduğu yolunda fetva vermiştir.

İşin gerçeğini biz açıklayalım: En çok müridlerden oluşan sürü ile paraya sahip olan uyanık, devrin Gavs veya Kutbu; geriye kalanlar da kapladığı alan ve yaptığı algı operasyonuna göre mürşid, veli falan oluyor. 

Çünkü gavs, kutup, abdal, budela, kırklar, yediler, yedi yüzler.. gibi uyduruk makamların Kur'an'da hiçbir karşılığı bulunmadığı gibi mevcut hadislerin tamamı da uydurma hadis olmanın ötesinde Kur'an'a taban tabana zıt hadislerdir. 

Batıl denen Tasavvuf Dinine göre Gavs/Kutup tasarruf sahibi imiş. Daha önce haberini yaptığımız Menzil'in sapık ve cahil gavsı Abdülbakihaberinde görüldüğü gibi adam ayetlere rağmen Allah'ı haşa aptal yerine koyup Şahı Nakşibend denen diğer bir sapık ile birlikte müridleri Allah'ın huzurundan kaçıyorlardı. Hem de ne kaçırış...

Müridleri BOK VE PİSLİĞE KONAN SİNEK yapıp kibrit kutusunda mahşer yerinde Allah'tan kaçırıp, evraklarını düzenleyip cennete makamlarına göre yerleştiriyorlardı. Arkada Kur'an ve sünnet bilgisinden mahrum bırakılan zavallı müridler de sormuyor ki "Şahı Nakşibend'in Allah'ın huzurundan kaçırdığı o müritleri dirilten sonrada sinek haline getiren yaratma gücü elinde olan Allah iken nasıl olurda Şahı Nakşibend o müridleri Allah'tan kaçırır?"

İşte Fevzeddin Erol bu gavsa ve çocuklarına köle olun diye millete şöyle çağrı yapıyor: 

"Bu gün biz insan olmuşsak gavsın sayesindedir. bu gün bizi herkes seviyorsa gavsın sayesindedir. bize selam veriyorlarsa onun sayesinde ve bereketindendir. Onun için hiçbir zaman gavsın evladına kesinlikle yan bir gözü ile veya kötü bir gözle bakmayın. Onları Allah ile Resulullah ile başbaşa bırakalım. Onları gavsa teslim edelim. Bizim haddimiz değildir bunların haddini bildirmek haşa. Onun için hiçbir zaman gavsın çocuklarının, torunlarının meselesini tefrika yapmayın. Tefrika hakkımız yoktur. Ayrım yapma hakkımız yoktur. Elimizden geldiği müddetçe bedenimizde ruh olduğu müddetçe canımızda can olduğu müddetçe, o aileye köle olacağız. O aile biz başımızı yere koyacağız bütün gavs hazretleri çocukları başımıza basıp geçecekler. Yine de gavsın hakkını teslim etmemiz mümkün değildir. Biz de siz de gavsın evlatlarına kölelik yapacağız. yapmaya da mecburuz. Üzerimize farzdır, vaciptir.Ölünceye kadar gavsın evlatlarına boyun eğmeye hizmet etmeye mecburuz... Hem Resullullah'ın evlatları hem de gavsın evlatlarıdır.Bu gün perişanlığımız bundan değil mi acaba? Yarın bunları incitirsek nasıl Resullulah'ın yüzüne bakacağız. Hiç mi benim rahmetimin genişliğine inanmadınız hiç mi gücünüz yoktu da benim torunlarıma anlayış göstermediniz? ... Biz gavs hakkında, çocukları hakkında münkirlik yaptık bu yüzden tasavvuf yerlerde sürünüyor..."

Fevzeddin Erol, Gavs'tan geçindiği için haklı olarak varlık sebepleri olan Gavsa itaata çağırıyor. Tabi cehaletinden asıl varlık sahibinin Allah olduğunu bilmiyor. 

Bu nedenle Allah Tasavvuf Dinine sahip olan cahillerin hakkıyla Allah'tan korkmayacağı gerçeğini vurgularcasına,  "Kulları içinde ancak alimler, Allah’tan (gereğince) korkar. " (Fatır, 28) buyurarak ilim sahiplerinin Allah'tan gereceğince korkacağını vurgulamaktadır.

Allah, Kur'an'da yaşamın, ibadetlerin ve ölümün Allah'a adanmasını emredip hatırlatırken Fevzeddin Erol, cahil Abdülbaki ve ailesine adanmasını söylüyor:

       "Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamım da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.”         (En'am, 162)

Ayetlere baktığımız da Batıl Tasavvuf Dini'nin iddia ettiği gibi Allah asla kendine Abdülbaki gibi cahilleri, İmamı Rabbani gibi hurafecileri ortak etmediğini görüyoruz:

"De ki: “Allah’ı bırakıp da bize faydası olmayan, zararı da dokunmayan şeylere mi tapalım? Allah, bizi hidayete kavuşturduktan sonra gerisingeri (şirke) mi döndürülelim? Arkadaşları ‘bize gel!’ diye doğru yola çağırdıkları hâlde, yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp şeytanların ayarttığı kimse gibi mi (olalım)?” De ki: “Hiç şüphesiz asıl doğru yol Allah’ın yoludur. Bize âlemlerin Rabbine boyun eğmekle emrolunduk.” (En'am, 71)

"Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Diridir, kayyumdur. O’nu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar O’nun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na güç gelmez. O, yücedir, büyüktür." (Bakara, 255) 

Ayette görüldüğü gibi gökleri ve yeri koruyup gözetmek kendine güç gelmezken Allah neden mülküne ve yaratmasına birilerini ortak etsin?!

Allah, ayeti kerimede peygamberine dahi sadece Allah'a kulluk edilmesini, Allah'a çağrılmasını, emrederken Fevzeddin Erol, Gavsa kölelik etmeye çağırıyor:

       "De ki: “Ey cahiller! Siz bana Allah’tan başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz?” (Zümer, 64) 

       "De ki: “Ben ancak Allah’a kulluk etmek ve O’na ortak koşmamakla emrolundum. Ben yalnız O’na çağırıyorum ve dönüşüm de yalnız O'nadır.” (Ra'd, 36)

Abdülbaki denen cahil gerçekten Ehli Beytten mi? 

Abdülbaki dahil Türkiye'de hiçbir kimsenin ehli beyte intisabı bulunmamaktadır. Bunlar duygu sömürüsü yapmak ve kendilerinde noksan ilim eksikliğini gidermek için kullanılan ek sıfatlardır. Zaten İslam dininde soyun kutsallığı bulunmadığı gibi ehli beyte özel ilgi ve alaka gösterilmesini gerektiren bir tavsiye de yoktur. İslam'da üstünlük soyda ve kan da değil takvadadır. Kan bağının önemsizliğine örnekle Kur'an'da Hz. İbrahim'in babası Azer'in bir putperest; Hz. Nuh ile Hz. Lut (as)'ın çocuk ve eşlerinin kafir olduğundan bahsetmektedir. Söz konusu ehli beyt ile ilgili hadisler de her kayıt ve şartta Peygamberimizin torunlarına saygı gösterilmesi ve itaat edilmesini değil Allah Resulü'nün ehli beytini Allah'tan temiz kılması adına yapılan dualardan ibarettir. Zaten Abdülbaki gibi sömürücü, himmetçi, din bezirganlarının Allah Resulü'nün soyu değil yüz karası insanlar olduğu açıktır. 

Fevzeddin Erol, Gavsın çocuklarını yargılamak bizim ne haddimize derken sahabe Hz. Ebubekir'e "Yanlış yaparsan seni kılıçlarımızla doğrulturuz" derken yine sıradan bir sahabe çıkıp koskoca Emira'l-Mü'minin olan Hz. Ömer'e bir kumaşın hakkını sorabilmiştir. Görüldüğü gibi Allah ve Resulü vicdan ve fikir hürriyetine sahip toplumu oluştururken Batıl Tasavvuf Dini, iradenin safdışı bırakıldığı, kula kulluğun esas alındığı, hanedanlığa dayalı, halkı sürü gören bir yapıya sahiptir. 

Kaynak: Dinihaberler.com / Özel Haber

Editör: TE Bilişim