YENİ MÜFREDATIN BAŞARILI OLMASINA DAİR BİRKAÇ SÖZ

İDEAL BİR EĞİTİM MÜFREDATI NASIL OLMALI?

2005 yılında hazırlanan yeni müfredat doğrultusunda ders kitapları yazım komisyonunda yer alan bir eğitimci yazar olarak yeni program askıya çıktıktan sonra 15 Ocak 2017 tarihinde sosyal medya hesabımda şunları yazdım: ‘Hayırlı olsun. Tüm Resmi-Sivil Kurumlar Yeni Müfredat İçin Bünyelerinde Komisyonlar Kurarak Çalışmalar Yapmalı.’

Eğitim ve Maarif sadece birçok sorunla içi içe yaşayan okul yöneticilerine ve önlerinde buldukları hazır belge ve materyallerle mesleğini icra etmeye çalışan öğretmenlere, sahadan uzak olan akademisyenlere bırakılamayacak kadar ciddi bir meseledir. Bu sorunları yıllardır yaşadığımız için konunun mutlaka tüm resmi-sivil kurumlar tarafından sahiplenmesi gerektiğini ifade etmeye çalıştım.

Cihannüma Derneği İstanbul Şubesi Eğitim Komisyonun 28 Ocak 2017 tarihinde İstanbul’da Bilim Sanat Vakfında düzenlediği yeni müfredatla ilgili Talim Terbiye Kurulu Başkanı sayın Alparslan Durmuş’un sorular ışığında yaptığı bilgilendirme toplantısına katıldım. Buradan hareketle bazı notları paylaşmak istiyorum:

 Talim Terbiye Kurulu Başkanı Sayın Alparslan Durmuş daha önceki bir konuşmasında şöyle diyordu: ‘Müfredatlarımız insan merkezli olmalı. Çocuklarımıza gereksiz bilgiler yüklememek gerekir. İhtiyaç odaklı olmalı. Değer odaklı olmalı. Nasıl bir insan yetiştiriyoruz, bu işi nasıl yapıyoruz sorularına cevaplar bulmalıyız.’

Bu yaklaşım güzel ve doğru bir yaklaşım. Ancak işin sahadaki hali ve uygulaması çok farklı olduğu için çok tek başına iyi bir müfredat yetmez. İnsanlık için en iyi eğitim müfredatı olan Kuran-ı Kerim tümden yani tek bir seferde indirilmedi.  Tedrici bir yöntemle ihtiyaçlara göre azar azar inen bu müfredatı uygulayacak olan en emin (El Emin) olan bir rehbere ihtiyaç vardı. O rehberliğe ise Hz.Muhammed (s.a.v) görevlendirildi.

Elbette müfredat çok önemlidir. Ancak müfredatı hazırlayanlar Milli Eğitim Bakanlığının diğer tüm birimlerini harekete geçirmeli. Özellikle öğretmenlerin hizmet içi eğitim kurslarına alınması gerekir. Okul idarecilerini fiziki ve mali sorunlara yoğunlaşmaktan kurtarılıp eğitime ve öğretim için rehberlik yapmaları sağlanmalı. Öğretmenlerin bu mesleği en iyi şekilde yapmaları için çalışma yapılmalı. Bu mesleği yapmaktan uzak olanların ise başka memuriyetlere kaydırılması gerekir. Ders kitapları hem pedagojik olmalı hem de temel değerlerimizi merkeze alacak düşüncelere sahip kişiler tarafından hazırlanması gerekir.

Yeni müfredat hazırlanırken daha önceki birikimler, çalıştaylar, alınan kararlar taranmalı ve bunlardan yararlanılmalı. Bu emekler dosyalarda kalmamalı. Örneğin 2014 yılında yapılan 19. Milli Eğitim Şûrasında çok önemli kararlar alındı. Bunlar yeni müfredata, ders kitaplarına ve eğitim öğretim ortamlarına yansıtılmalı.

Yeni müfredatın maarif, medeniyet, değer yönü ciddi anlamda dikkate alınmalı. Birilerinin öne çıkardığı, yetkilendirdiği defolu, sorunlu, yetersiz kişilerle bu işlerden bir verim alınamaz.  Bir süre sonra yine başa dönülür. Ciddi çalıma yapılmaz ise Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘İki konuda başarısız olduk. Biri Milli Eğitim diğeri ise Kültür’ acı itiraf devam eder.

Yeni müfredatta insani, İslami, milli ve manevi değerler yanında evrensel dünce, özgür ve eleştirel bakışa yer verilmeli. Ders kitapları kurumların özelliklerine, bölgelerin kültürüne, Yeni Dünya Düzenine, Yeni Türkiye’nin ihtiyaçlarına, insanımızın sosyo ekonomik yapısına ve ihtiyaçlarına göre hazırlanmalı. Kitaplarda sloganik, ötekileştirici, hamasi bir dil olmamalı. Programlar değer merkezli olmalı. Ancak bu değerlerin de neler olduğu belirlenmeli. Kazanımlar, kritikler, değerlendirmeler, etkinlikler, müzakereler, sorular, geri dönüşler olmalı. Ancak bunu yapacak kişilerin de müfredatın maksadını iyi anlaması ve maarif davamızın farkında olması gerekir. Hem yerli düşünen hem kalbi hem de vicdani olan, 15 Temmuz öncesinden, ülkemize büyük zarar veren eğitimdeki Fetö türü paralel yapılanmadan ders almış zihinlere ve yüreklere ihtiyaç var.

Yaklaşık 900 bin öğretmen ile 18 milyon insan insanı sevk ve idare eden Milli Eğitim Bakanlığının sağlam esaslarla yoluna devam etmesi gerekir. İnsanların eğitim ve öğretimi yüreklerinden gelerek yapmadıkları sürece milli eğitim camiasının gündeminden ücretli, sözleşmeli öğretmenlik, norm fazlası öğretmenlerin sorunları, ders ücretleri, özlük hakları, savunmalar ve soruşturmalar eksik olmayacaktır. Binlerce öğrenci takdir, teşekkür alıyor. Fakat yüz binlercesi ise okuma yazma bilmeden, kendi okuduğu sınıfının hakkını vermeden bir üst sınıfa geçiyor. Bugün eğitim dünyasında genel hava şu: öğretmenler dadı, öğrenciler efe, veliler kral, yönetenlerin bir kısmı koltuklarına gömülmüş günü gün etmekte bir kısmı daha fazla ne yapacağını, engelleri nasıl aşacağını düşünmekte. Elbette ciddi emek verenler var. Ancak bu emekçilerin varlığı devede kulak misali olduğu ve genel başarıya yansımadığı için eğitim dünyasında icraattan ziyade tartışmalar devam etmekte.

Konuşmak, tartışmak gerekir. Ancak bunun için tarafların iyi niyetli olmaları gerekir. Eleştirenler, öneri getirenler bir yerler adına konuşmakla, pişmiş aşa su katmakla suçlanmaktan çekiniyorlarsa orada kalite düşük olur, öneri olmaz. Eleştirinin, önerinin, özgürce soru sormanın kabul görmediği veya olmadığı bir ortamda ise yapılacak her müfredatın başarı şansı azalacaktır.

Yeni müfredat için canla başla çalışan başta kurul başkanı Alparslan Durmuş’u, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yusuf Tekin’i kutlarken müfredatın başarısının diğer paydaşların da taşın altına elini koymalarına bağlı olduğunu belirtmek isterim. Veliler, öğretmenler de ilkokul, ortaokul, lise taslak öğretim programları ilgili görüşlerini paylaşmak için http://mufredat.meb.gov.tr/ adresini ziyaret edebilirler. 08.02.2017

Mahmut Balcı. Eğitimci Yazar

Editör: TE Bilişim