Türkiye ile Azerbaycan arasında dünyaya örnek bir kardeşlik vardır. Bu kardeşlik ruhu hem Azerbaycan hem de Türkiye halkında en üst seviyede olduğu gibi uluslararası toplantılarda birbirinin yokluğunu aratmayan, iki kardeş devleti adeta birlikte temsil eden, ortak stratejiler geliştiren devlet adamlarımız var, çok şükür. Başta Ermenistan olmak üzere, dünyadaki bütün Türk düşmanları Türkiye ile Azerbaycan arasında en yüksek seviyede yaşanan “Bir Millet, İki Devlet” ruhundan rahatsızdır. Bu birliği, kardeşliği zedelemek için elbetteki birileri boş durmayacaktır. Hatırlayacak olursanız, işgalci Ermenistan’a karşı Türkiye’nin kapattığı sınırları açmak için 2009 yılında sinsi bir operasyon yapmaya çalıştılar. Bu operasyondaki asıl amaç Türkiye ile Azerbaycan’ın arasını açmak, hatta karşı karşıya getirmekti. Bursa’da Azerbaycan bayrağının stadyuma sokulmaması, bir densiz zibidinin Azerbaycan bayrağını çöp kutusuna atmaya çalışması, kameraların bu olayı çok detaylı şekilde ekrana yansıtması aynı operasyonun birer parçasıydı. Türk halkının şiddetle karşı çıkmasına rağmen Ermenistan sınır kapısının açılmasının gündeme getirilmesi, kardeş Azerbaycan’da haklı olarak infial ve büyük tepki doğurdu. Türkiye’yi kendi vatanları olarak gören ve seven bu insanlar, büyük bir şok içindeydiler. Neyseki yöneticilerimiz hem Türkiye’de hem de Azerbaycan’da yükselen şiddetli tepkiler üzerine basiretli davranarak bu sinsi operasyonu önlemiş oldular. Bu konuda büyük çaba göstererek korkunç fitnenin önlenmesinde o dönemde Bakü Büyükelçimiz olan Hulusi Kılıç beyin büyük gayreti olmuştur.
Kriz büyüyünce Bakü’ye ani bir ziyaret yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Milli Meclisi’nde muhteşem bir konuşma yaparak krize noktayı koymuştu. Bir gazeteci olarak benim de başından sonuna kadar izlediğim bu ziyaret sırasında Erdoğan, Yavuz Bülent Bakiler’in “Azerbaycan yüreğimde bir şahdamardır” şiiriyle konuşmasına başlayıp, “Ermenistan, işgal ettiği Karabağ topraklarından çekilmeden sınırların açılması imkansızdır” mesajını üstüne basa basa vurgulamıştı. Milli Meclis’te bulunan tüm milletvekilleri Erdoğan’ın kardeşlik temalı bu konuşmasını ayakta alkışlamışlardı.
2009 yılında Türklük hassasiyeti olmayan bazı kimselerin eliyle sahnelenen Ermenistan sınırını açma provokasyonundan sonra şimdi yeni ve derin bir krizle daha karşı karşıyayız. Bu seferki krizin sebebi ise Azerbaycanlı Türk işadamı Mübariz Mansimov’un ani bir kararla tutuklanması olayıdır.
Yıllar önce yatırım için Türkiye’yi seçen, dışarıda kazandığı paraları Türkiye ekonomisine yatıran Azerbaycanlı işadamı Mübariz Mansimov Gurbanoğlu, bir süre önce hakkında açılan FETÖ soruşturması sebebiyle gözaltına alındı ve tutuklandı. Mübariz Mansimov, gözaltı öncesi ve sonrasında yaptığı açıklamada bu komplonun arka planında Azerbaycan’ın devlet gaz ve petrol şirketi SOCAR’ın üst düzey yöneticilerinin olduğunu, bu amaçla büyük paralar verildiğini ileri sürdü. Elbetteki olayın mahiyetini yargı mensupları araştıracaklar ve konunun detaylarını kamuoyuna açıklayacaklardır. Bu noktada adaletin tecelli edeceğine olan inancımızı bir kez daha yenilerken, önemli bir tehlikenin de altını çizmek istiyorum.
Mübariz Mansimov, Azerbaycan’da milyonlarca insanın gönlünde taht kurmuş ve halkın güvenini kazanmış bir isimdir. Şimdiye kadar binlerce yoksula, çaresiz hastaya, şehit ailelerine sahip çıkması, servetini hayır hasenat yolunda harcaması halkın gözünde onu ikinci bir Hacı Zeynel Abidin Tagiyev yapmıştır. Tagiyev de servetini yoksullara, gariplere, yetimlere, çaresiz insanlara yardım ederek harcamıştır. Özellikle kız çocuklarının eğitimine çok büyük önem vermiş, binlerce çocuğu kendi imkanlarıyla okutmuştur. Fakat daha sonra komünist diktatörlüğün Azerbaycan’a hakim olmasıyla Tagiyev ve binlerce aydın çok ağır bedeller ödemişlerdir.
Mübariz Mansimov’un hiç beklenmedik şekilde tutuklanarak hapse atılması milyonlarca Azerbaycan Türkünü rahatsız etmiş ve üzmüştür. Konuyla ilgili paylaşımların altına yazılan bazı yorumlar, bu olayın hassasiyetini ve ciddiyetini ortaya koymaktadır. Türkiye ve Azerbaycan arasındaki muhteşem kardeşliğe gölge düşürülmemesi gerekir. Böyle bir duruma en çok da bu olayı fırsata çevirmek için pusuda bekleyen sinsi Türk düşmanları ve Ermeni işgalciler sevineceklerdir. Türk milletinin beş bin yıllık derin aklı bu tür kirli oyunları bozacak ferasete ve bilgeliğe sahiptir.
Mübariz Mansimov’un başına gelenler bize, geçmişte Azerbaycanlı Rus vatandaşı Telman İsmailov’un başına gelenleri hatırlatmıştır. Bilindiği üzere milyarder işadamı Telman İsmailov 2009 yılında Antalya’nın Lara bölgesinde Avrupa’nın ilk 7 yıldızlı ultra lüx oteli Mardan Palace’yi görkemli bir törenle hizmete açmıştı. Bu yatırım Türkiye’de sevinçle karşılanırken Rusya yönetimini çok öfkelendirmişti. Telman İsmailov’a açıkça şunu dediler; “Rusya’dan kazandığın paraları Türkiye’de yatırıma dönüştürmezsin. Bunun bedelini ödeyeceksin!” Nitekim ödettiler de! Rusya yönetimi ilk iş olarak Telman İsmailov’a ait Çerkes Pazarı’nı kapattı. Ardından her türlü ekonomik darbeyi vurdu. İsmailov, milyarlarca dolarını kaybettiği gibi canından olma tehlikesi de yaşadı. Türkiye’nin o dönemde yapması gereken Telman İsmailov’a maddi manevi sonuna kadar destek olmaktı. Maalesef olmadı, olamadı. O olaydan yıllar sonra bir başka Azerbaycanlı işadamı Mübariz Mansimov Gurbanoğlu’nun maruz kaldığı bu hadise, Türkiye’de yatırım yapmayı düşünen yüzlerce Azerbaycanlı işadamını ürküttüğü ve korkuttuğu kanaatindeyim. Mübariz Mansimov birilerinin iddia ettiği gibi FETÖ’cü olsaydı, 15 Temmuz’dan sonra apar topar ülkeyi terketmez miydi? FETÖ’cü olsa yıllar önce bu yapı hakkında hem Rusya’yı hem de Azerbaycan yönetimini ikaz eder miydi?
15 Temmuz kanlı darbe girişiminden sonra 700 bini aşkın insan hakkında soruşturma açıldı. Bu soruşturmaların çok büyük kısmı ise ismi cismi olmayan asılsız ihbarlardandı. Geçmişte birbirlerine karşı husumeti olanlar maalesef FETÖ ile mücadele sürecini hem suistimal ettiler, hem de sulandırdılar. Yargı sistemimizi, polisimizi, istihbarat teşkilatımızı aylarca, yılllarca meşgul ettiler. Sonra anlaşıldı ki ihbarların çoğu asılsız ve gerçek dışı. Hakkında soruşturma açılan yüzbinlerce insan hakkında takipsizlik kararı verildi. Elbetteki yargının işine karışmak gibi bir niyetimiz yok ama Mübariz Mansimov gibi dünya çapında şöhretli ve Türkiye’de milyarlarca dolar yatırımı olan, Azerbaycan’da milyonlarca gencin idolü uluslararası bir işadamının alelacele tutuklanması herkesi şaşırtmıştır. Tutuksuz bir yargılama daha doğru olurdu kanaatindeyim. Mübariz Mansimov kaçacak olsa daha önce kaçardı. Sonuç olarak diyeceğimiz şudur: Mübariz beyin beklenmedik şekilde apar topar tutuklanması, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki kardeşlik ve işbirliğinden rahatsız olan bazı çevrelerin ekmeğine yağ sürmüştür. Azerbaycan’daki sosyal medyayı az çok takip ediyorum; bu olayla ilgili çok çirkin yorumlar yapılıyor. Türkiye’ye asla güvenilmeyeceği, Mübariz Mansimov’un komplo ve kumpaslarla tutuklandığı, Türkiye’nin onu sattığını ve benzeri çirkin iddiaları paylaşan yüzlerce yorum okudum. Elbette bu insanların içinde kötü niyetliler olabileceği gibi duygusal tepkilerle maksadını aşanların çoğunlukta olduğunu düşünüyorum. Bu insanların da bilmesi gerekir ki, Türkiye bir hukuk devletidir. Hakimlerimiz, savcılarımız gerekli hassasiyeti gösterip adaletin tecelli etmesini sağlayacaklardır. Türkiye ve can Azerbaycan arasındaki ebedi kardeşliğe gölge düşürülmeyeceğine olan inancımı yenilemek istiyorum. Çünkü; Büyük Atatürk’ün dediği gibi “Azerbaycan’ın sevinci sevincimiz, kederi kederimizdir.” Aynı şekilde Büyük Devlet Adamı Haydar Aliyev’in her fırsatta vurguladığı gibi, “Biz bir millet, iki devletiz!”

NOT: Bu satırların yazarı 35 yıllık gazetecilik mesleği boyunca Türk Birliğini hayatının gayesi yapmış bir Azerbaycan Türküdür. Azerbaycan’la ilgili sayısız belgesel ve tv programı yapmış, Türkiye / Azerbaycan kardeşliğine önemli katkılar sağlamış ve aynı zamanda Türk Dünyasının kanayan yarası Karabağ’ın işgali ve Hocalı soykırımı konusunda yüzlerce tv program ve sosyal -kültürel etkinlik gerçekleştirmiştir. Devletinin yanında yer alan milli çizgisi hiç değişmemiştir. 17/25 Aralık Darbe girişimine yazılarıyla ve konuşmalarıyla büyük tepki koyduğu gibi, 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında, o dönemde başkanlığını yaptığı KARPAT’ın tüm mensuplarını sokağa çağırarak devletin yanında duran, arkadaşları, oğulları ve yeğenleri ile birlikte darbecilerin kurşunlarına hedef olan bir gazetecidir. Milli güreşçi yeğeni İsmet Eker, aldığı beş kurşun yarasıyla yaralanan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından gazilik madalyası verilen bir vatanseverdir. Dolayısıyla başta PKK, FETÖ ve Radikal İslamcı örgütler olmak üzere her türlü terör örgütüne, vatan hainlerine, Ermeni çetelerine ve işgalci Ermenistan’a karşı Seyfullah Türksoy her zaman dik ve cesur bir duruş sergilemiş, vatanının bayrağının, devletinin yanında yeralmıştır.

Editör: TE Bilişim