İsveç, Danimarka, Fransa, Macaristan, Japonya, Hollanda'dan gelenlerin bitki türleri, Suriye'den gelenlerin kuş türleri, Çek Cumhuriyeti, Rusya, Almanya'dan gelenlerin ise kelebek, böcek ve sürüngen türlerini kaçırdıkları ya da kaçırmaya teşebbüs ettikleri belirtildi.

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) Genel Müdürlüğü verilerine göre, Türkiye'de 2007- 2016 yılları arasında toplam 65 biyokaçakçılık olayında 20 farklı ülkeden 125 kişi hakkında yaklaşık 3 milyon 500 bin TL idari para cezası uygulandı. 2011 yılında 21, 2012 yılında 11, 2013 yılında 2, 2014 yılında 5, 2015 yılında 8, 2016'da ise 3 biyokaçakçılık vakası tespit edildiği kaydedilirken, Çevre Kanunu kapsamında 2016 yılında 3 vakaya karışan 3 kişi için kişi başı 40 bin 913 TL olmak üzere toplam 122 bin 739 TL idari para cezası uygulandığı açıklandı.

BAŞTA ORKİDE GELİYOR
Son 5 yılda karşılaşılan biyokaçakçılık vakalarında başta orkide (salep) türleri olmak üzere yumrulu ve soğanlı bitki türleri, yabani buğday, kelebekler ve diğer böcek türleri, engerek türleri ve semender türleri tespit edildiği bildirilirken, biyokaçakçılığın özellikle biyolojik çeşitlilik ve endemik türler açısından zengin illerde ya da turistlerin daha çok bulunduğu yurt dışı giriş-çıkış gümrük kapılarında yoğun olarak belirlendiği açıklandı.

KAÇIRDIKLARI BİTKİ VE CANLI TÜRLERİ ÜLKELERE GÖRE DEĞİŞİYOR
Biyokaçakçılık vakalarının çoğunun Doğu Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Güney Anadolu illerinde gerçekleştiği ifade edildi. İsveç, Danimarka, Fransa, Macaristan, Japonya, Hollanda gibi ülkelerden gelen yabancıların genellikle bitki türlerini, Suriye'den gelenlerin kuş türlerini, Çek Cumhuriyeti, Rusya, Almanya gibi ülkelerden gelenlerin ise kelebek ve diğer böcek türleri ile sürüngen türlerini kaçırdıkları ya da kaçırmaya teşebbüs ettikleri vurgulandı.

EN ÇOK VAKA ARTVİN, ANTALYA, ADANA VE HATAY'DA
En çok vakaya Artvin, Antalya, Adana, ve Hatay'da rastlandığı, biyokaçakçılık yapanların ise genel olarak genetik kaynakları elde etme maksadı güden ve özellikle biyoteknoloji alanında çalışan akademisyenler olduğuna dikkat çekildi. Şahin, doğan gibi yırtıcı kuşları kaçırmak isteyen Suriye uyruklulara da sıkça rastlandığı bildirildi. Biyokaçakçılığın ekonomik kayıplara da sebep olduğu, birey sayısında azalma, popülasyon ve tür kaybı, ekosistem dengesinin bozulması ve ekosistem tahribatına neden olduğu, endemizm oranının ve genetik çeşitliliği yüksek Türkiye'nin genetik kaynaklar açısından bir cazibe merkezi olduğu ve biyokaçakçılığa maruz kaldığı ifade edildi.
Türkiye'nin gıda ve tarım için önemli pek çok bitkinin anavatanı ve genetik çeşitlilik merkezi olduğuna dikkat çekilirken, sahip olduğu bitki türlerinin yüzde 34'ünün endemik türler olduğu belirtildi. Bitki örtüsünün zengin olması ve dolayısı ile besin ihtiyacı olan birçok hayvan türünün kendisine uygun yaşam alanı bulabilmesinin Türkiye'yi hayvan türleri açısından da zengin kıldığı, pek çok hayvanın anavatanı olan Anadolu'da hala çeşitli çiftlik hayvanlarının genetik çeşitliliği yüksek yerel ırkları mevcut olduğu ve henüz sayıları tam olarak belirlenememiş ve keşfedilmemiş binlerce omurgasız hayvan türünün de Türkiye'de yaşadığı kaydedildi.

BİYOKAÇAKÇILIK ÇOK ESKİLERE DAYANIYOR
Biyokaçakçılığın aslında Osmanlı dönemine dayandığını belirten Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ahmet Aksoy, Türkiye'nin kaçırılan ilk değerlerinin başında 'lale'nin geldiğini söyledi. Biyokaçakçılığın lalenin yanı sıra Anadolu'daki buğdayın Amerika'ya götürülmesiyle de başladığını söyleyen Prof.Dr. Aksoy, “Dolayısıyla biyokaçakçılık eskiden beri vardı ama son yıllarda farkındalık arttı. Devlet tarafından önemsendiği ve yakalanma olayları arttığından dolayı daha önem kazanmış durumda" dedi. Dünyada biyokaçakçılıktan yılda 25 milyar dolar gelir elde edildiğini söyleyen Prof.Dr. Aksoy, “Eskiden bunlar ne amaçla toplanıyor, ilaç mı yapılıyor diye düşünürdük ama son dönemlerde biyoteknolojide aşırı kullanıldığından dolayı önem arzettiğini görüyoruz. Türkiye biyoçeşitlilik konusunda çok zengin bir ülke. Özellikle Antalya ve çevresi ile Doğu Karadeniz bölgesi biyokaçakçılığın en çok yapıldığı yerler. Buralarda nadir türler var. Mesela Doğu Karadeniz'de Kafkas engereği, bazı kardelen ve siklamen türleri var. Antalya'da ise salep türleri var" diye konuştu.

MEZARLIKLAR BİYOKAÇAKÇILIK İÇİN EN UYGUN YERLER
Akdeniz Üniversitesi Botanik Bahçesi'nde ayrı bir bahçe oluşturduklarını belirten Prof.Dr. Aksoy, “Kaş civarında Macar uyruklu bir bilim adamı ve ekibinin Türkiye mezarlıklardan topladığı salepleri Milli Parklar'ın katkılarıyla bu bahçeye kazandırdık" dedi. Mezarlıkların Türk kültüründe kutsal yerler olduğunu vurgulayan Prof.Dr. Aksoy, şunları söyledi:
“Bizim kültürümüzde mezarlıklara dokunulmaz, oradan bitki alınmaz, hiçbir şekilde kullanılmaz. Dolayısıyla mezarlıklar korunaklı yerlerdir. Ve bu nedenle biyokaçakçılar istedikleri türe mezarlıklarda kolayca ulaşabiliyor. Ancak son dönemde duyarlılık arttı. Bakanlığımız tarafından önlemler alınıyor. Bu vakaların azalacağını tahmin ediyoruz.

 

Kaynak: dha