Türlü türlü olurmuş yılkılıkları: İki türlüsü can yongası, bir türlüsü gözden çıkmışı, hesaptan düşülmüş, defterden silinmişi…

Yuvasından sürülen Yılkı, o kışı dışarda, doğada kendi başına geçirir...Ovada karşılaştığı başka yılkılık atlarla dostluk kurar. Yılkılık esnasında tecrübesiz olanları doğa şartlarına uyum sağlayamaz, hastalanır veya kurtlara yem olarak ömrünü tamamlar...Tecrübeli Yılkılar ise ovadaki diğer Yılkılar ile dostluklar kurup mücadeleye devam eder ve kışı sağ salim atlatır ama kendisine yapılan vefasızlığı unutmaz; küskündür, kızgındır, yorgundur...Vefasız sahibi ise canlı ve diri bir şekilde bahara ulaşan yılkı atını can yongası görür, tekrar işe koşmak için sahiplenmeye çalışır; çünkü artık kış bitmiş, bahar gelmiş, her yer yeşillenmiş, yiyecek sıkıntısı da kalmamıştır...
Yılkı bazen eski sahibinin yüzüne bile bakmaz! Kendisini yuvaya çekmek için tayını gösterirler. O ise tayını da alarak çıkar dağlara, ovalara doğru. Bir yandan da yuvasını, sahibini özler! Kimisi de gidecek yeri veya mücadele edecek gücü olmadığı için vefasız sahibine tekrar boyun eğer! Yılkılık böyledir, hüzünlü bir hikayedir, vefayı, vefasızlığı, menfaati, gerçek sevgiyi gösterir insana. Peki bunun dışında, her türlü dışlanmaya rağmen yuvasına hizmete devam edip, içeride mücadeleyi seçen Yılkılar yok mu? Tabiiki var! İşte bu grup, canını dişine takıp, yuvasında hakimiyeti tekrar sağlamayı amaçlar. Her ne kadar orantısız bir güç karşısında olsa da!

Şimdi gelelim sözün özüne: Türkiye Kamu Sen ve iş kollarında özellikle Türk Eğitim Sen'de müdahale edilen son kongreleri sonucunda -genel olarak- delegelerin ve üyelerin iradesine dayalı olmayan yönetimler oluştu. 
Bu müdahaleyi içine sindiremeyen üyeler de tıpkı Yılkı atları hikayesindeki gibi kimisi can yongası olup duruma göre kıymet verildi, kimisi gözden düştü, kimisi hesaptan düşüldü, kimisi de defterden silindi...
Hatta birçok arkadaşımızın hikayesi, yaşadığı sorunlarla tek başına mücadele edip bahara kendi imkanlarıyla ulaşan Yılkı gibiydi...Kongrelerin 2017 sonlarında başlayıp 2018 Nisan'ında sonuçlandığı düşünüldüğünde bu son kışı evinden, yuvasından sürgün gibi geçiren birçok arkadaşımız oldu. Mevsim her ne kadar bahar ve yaz olsa da, birçok arkadaşımızın sırtında kışın yediği ayazın etkileri var...Bu ayaz unutulmaz, unutulmayacak!

Bu kaosu fırsata çeviren bazı sinsi gruplar, , başkalarının sırtından referanslarla yükselip koltuk kapan dergi kapağı güzelleri de yok değil tabiki. Onlar da teşkilatımızın güçlü hafızasında, üstümüzdeki karabulutlar dağıldığında hakettikleri değeri alacaklardır.

Burak Candaş

Editör: TE Bilişim