Vatani görevini yapmak üzere 22 yıl önce İstanbul'dan Hakkari'nin Şemdinli ilçesindeki birliğine teslim olan jandarma komando er Yılmaz, bir süre sonra terörle mücadele kapsamında görev almak üzere Aktütün Karakolu'na gönderildi. Terhisine 28 gün kala 28 Mayıs 1995 gecesi PKK'lı teröristlerin Aktütün Karakolu'na düzenlediği saldırıda 7 silah arkadaşını şehit veren Yılmaz, girdikleri çatışmada sağ leğen kemiğinden yaralandı.

Olayın ardından ilk önce Hakkari, daha sonra İstanbul ve Ankara'daki askeri hastanelerde uzun yıllar tedavi gören Yılmaz, 22 yıldır verdiği yaşam mücadelesini.

Tim sorumlusu olarak görev aldığı çatışmayı hiç unutamadığını aktaran Yılmaz, çatışma sırasında şoka giren 10 günlük bir askeri kurtarmak isterken, uzun namlulu otomatik bir silahla sağ leğen kemiğinden yaralandığını söyledi.

Merminin atar damarlar arasında hayati tehlike arz ettiği için çıkarılamadığını belirten Yılmaz, 1998'de Ankara GATA'da, ateşli silahlardan çıkan merminin çekirdeğinde bulunan ve "zehirli mermi" diye tabir edilen arsenik maddesinin vücudunda yayılmaya başladığının tespit edildiğini aktardı.

Vücudundaki zehirli kurşundan kaynaklı arsenik miktarının yıllar içinde yüzde 4'ten yüzde 42'ye yükseldiğini dile getiren Yılmaz, "Ağrılarımı artık ağrı kesiciler kesmediği gibi sürekli kilo kaybediyorum. Kurşun, vücudumdan çıkarılamadığı ve zehir giderek yayıldığı için durumum daha da ağırlaşıyor. Arsenik zehirlenmesi yaşıyorum. Hastalık akciğerimde kitleler oluşturuyor, eklemlerim ve kaslarım ağrıyor. Adeta eriyorum." dedi.

ZORLUKLAR PEŞİNİ BIRAKMADI
Yaşadığı zorluklar nedeniyle eşinden boşanan iki çocuk babası Serdar Yılmaz, yaklaşık 6 ay önce Samsun'a taşındığını ancak tedavisi için zaman zaman İstanbul'a geldiğini ifade ederek, duygularını şöyle dile getirdi:

"Orada yaşananları unutmak kolay değil. Aynı birlikten arkadaşlarım şehit oldu, yaralandı. Askerden geldikten sonra bir daha çalışamadım. Şu anda bir işim ve gelirim yok. Kirada oturuyorum. Ekonomik anlamda ailevi yardımlarla ayakta durmaya çalışıyorum. İyi bir yaşantım olmadı. Gazilerin yararlandığı haklardan yararlanmak istedim ancak bir sonuç elde edemedim. Uzun zamandır tedavilerle uğraşıyorum.

Vatani görevimi yerine getirdim ancak hiçbir haktan yararlanamadım. Maalesef resmi olarak gazi sayılmadım. Bunun sebebi, sağlık yönetmeliğine göre bir uzvumun kopmaması ya da vücuduma giren kurşunun sinir sistemimi felç etmemesi. 'Kurşun zehirlenmesi' de yönetmeliklerde yer almıyor. Mücadelemiz maddi nedenlerden değil. Vatanımız için 10 canım daha olsa seve seve can vermekten kaçmam ama onurumuz için bu itibarın (gazilik) verilmesini istiyorum. Gazilik unvanı şerefimizdir. Sağlık anlamında bardak sürekli doluyor ve zaman kısalıyor. Gaziliğimize engel olan yönetmelik ve kanunların değiştirilmesi en büyük arzumdur."

'OĞLUM İÇİN ONUR MÜCADELESİ'
Anne Hidayet Yılmaz ise 2 oğlunun da askerliğini şerefiyle tamamladığını fakat Serdar Yılmaz'ın 22 yıldır bedenindeki mermi nedeniyle çok büyük sağlık mücadelesi verdiğini söyledi.

Oğlunun mücadelesine destek verdiklerini anlatan Yılmaz, duygularını "Bu şekilde (gazilik unvanı verilmesi) aile olarak çok daha mutlu olacağız. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin. Hepimiz bu cennet vatan için canımızı her zaman seve seve veririz. Ama bu konu oğlum için onur mücadelesi oldu adeta. Oğlumun ve haklarını alamamış tüm gazilerimizin hakları inşallah en kısa zamanda verilir. Yiğit evlatlarımız da vatan yolunda her zaman can vermeye hazırdır. Allah tüm şehitlerimize rahmet eylesin, gazilerimize de uzun ömürler versin." diye dile getirdi.

Editör: TE Bilişim