Yusuf Ziya paşa 3.Selim döneminin vezirlerindendir. Eşine duyduğu derin aşk ve bağlılık kitaplara kadar taşmıştır.

Mehmet Süreyya Bey, Sicil-i Osmani’sinde onun için,” zevcesi Kandilli hamamı ustalarından Ayşe hanıma mahkumdu” diye yazar.

Yusuf Ziya Paşa, bir dönem sadrazamlık da yapmış 1798’de Osmanlı İmparatorluğu Fransa’ya savaş ilan edince ordunun başında Mısır seferine katılmış, Napolyon Bonapart’la savaşıp geri çekilmesini sağladığı için ömür boyu övüneceği “Mısır Fatihi” ünvanını almıştır.

Üç yıl süren Mısır seferi dönüşünde eşinin özlemini çeken Yusuf Ziya Paşa, onun İstanbul’dan önceki konak yerlerinden birinde yolunu bekleyip kendisini karşılaması için 3. Selim’den izin ister. Padişah, onun Ayşe hanıma zaafını bildiğinden “ karısıyla buluştuktan sonra İstanbul’a dönmeme ihtimalini düşünerek” bu isteği reddeder.

Padişahın bu cevabına çok içerleyen Yusuf Ziya paşa, bir dostuna yazdığı mektupta padişahın davranışını şu fıkra ile yerer:

Çok soğuk bir havada, hamamda yıkanmakta olan bir kadına kocasının donmuş olduğu haber verilir. Kadın sıcacık hamamda olduğu için olayı bir türlü idrak edemez. Ve haberciye,” Allah Allah bu sıcak havada insan nasıl donar?”diye cevap verir.

Fıkra günümüzü anlatır gibidir.

Merkez Bankası Erdoğan’ın talimatıyla bir defa daha faiz indirimi yaptı. Günlerdir ekonomistler yeni bir indirimin felaket olacağını söylüyorlardı.TL ucuzladıkça vatandaşın alım gücü azalıyor, sokaktaki, pazardaki kriz biraz daha derinleşiyordu. Doğru olan milli parayı zayıflatmak değil, güçlendirmekti. Üstelik bakan Lütfü Elvan da benzer imalarda bulunmuştu. Ama uyarılar Saray’ın kulağına erişmedi, neticede piyasanın ve bilimin dediği değil, bir kişinin dediği oldu.Ve bir defa daha piyasalar tepetaklak oldu. Öyle ki, bu indirim yabancı basında –delilik- olarak nitelendirildi.

Hükümetlerin görevi vatandaşlarının huzurunu, güvenliğini, refahını sağlamak, hakkını hukukunu korumaktır. Uzun zamandır sokak, ekonomik krizin yükünü taşıyamadığını söylüyor. Muhalefet liderleri halkın arasına karıştığında, vatandaş etraflarını sararak sıkıntılarını anlatıyor. Tutulan her mikrofon ayrı bir trajediye tanıklık ediyor. Belli ki sadece ekonomik bir kriz yok bir yönetim krizi, daha doğrusu bir yönetememe krizi de var. Yoksa yüzde 30 ila yüzde 200’ü bulan fiyat artışlarının tedbiri faiz indirimi olamazdı.

Bunca feryadın, bunca yakınmanın Saray’da makes bulmaması aklıma Yusuf Ziya Paşa’nın anlattığı yukarıdaki fıkrayı getirdi. Vatandaş açım, en hayati ihtiyaçlarımı karşılayamıyorum, borçlarımı ödeyemiyorum, bu politikaya son verin ölüyorum diyor. Hükümet çevreleri, ekonomi iyi yolda uçuşa geçtik, İngiltere, Almanya aç, dünya bizi kıskanıyor, diyor. Bu durumun gerçeklik duygusunu kaybeden veya kendi gerçekliğini herkesin gerçekliği sanan hamamdaki kadının” bu sıcakta da insan mı donarmış” sözlerinden ne farkı var? Her yeri, kendi haneleri gibi sanıyorlar. Evlerinin, saraylarının duvarlarını aşıp, vatandaşın ne yaşadığını bir türlü göremiyorlar.

Not: Yusuf Ziya Paşa ile ilgili hikayeyi Anadolu’nun en kıdemli gazetesi Elazığ’ın Turan Gazetesinde yazan değerli meslektaşım kardeşim Av.Cem Bayındır’ın yazısından ödünç aldım.