Gezi dâvâsındaki beraat kararı, kafaları karıştırdı.

Gezi eylemleri hakkındaki fikrim, dün neyse bugün de o. Sonuna kadar karşıydım. Yanlış bir isyandı. Milletimin fıtratına uygun değildi. Ankara’da Güvenpark’a giden CHP’liler bile, işin rengi değişince evlerine çekildiler. Hattâ polislere yemek götürenler oldu.

“İsyan ediyorum, o hâlde varım” sözüne ne kadar inanıyorsam bir o kadar da ahlâklı isyana inanırım. Seçimle gelen iktidar, seçimle gider; sokak olaylarıyla değil. “İki ağaç” diye başlarsınız, bir bakmışsınız Patrona Halil isyanına dönmüş. İçindeki manyağı salmak isteyenler, protestocular arasına girmiş, yakıp yıkıyorlar.

Böyle olaylar, “Arınma Gecesi”ne döner. Kânun, hukuk olmadığından suç işleme özgürlüğü başlar. Başka bir şehirde olsam, Kızılay’da olanları gözümle görmesem masum protesto yalanlarına inanacağım. Hadi İstanbul’da polis, çadırları yakıp tahrik etti. Peki, Ankara’da ne oldu da polislere saldırdılar; taş üstünde taş bırakmadılar.

Her zaman ülkemin iyiliği için uzlaşmadan yanayım. Ama olana, “olmadı” diyerek değil. Olandan ders alarak. Ne yâni, canlı yayına bağlanıp, “Üzerimize kurşun yağıyor! Oğlum, tomanın altında!” diye yalan söyleyerek halkı tahrik eden Can Dündar kahraman mı olacak?

Avrasya Maratonu fotoğrafını paylaşıp “halk ayaklandı” demenin, başka ülkelerdeki vahşet fotoğraflarını bizde olmuş gibi paylaşmanın utancı olmayacak mı?

“Meclis’e yürüyoruz. Taş üstünde taş kalmayacak!” şarkı türkü falan mıydı?

Gelelim yazı başlığına. Yâni çelişkilere....

Gezi olayları esnâsında Habererk’de yazıyordum. Benim gibi Gezi’ye karşı çıkanlara ağıza alınmadık laflar sayan bir kısım ülkücüler, şimdi AK Part’yi destekliyorlar. O günlerde Erdoğan’ı karşılamaya gidenleri babalarının tapulu malıymış gibi ülkücülükten ihrac edenler, iktidara güzelleme yapmaktan perişan oldular.

Şimdi soruyorum: Mâdem barışacaktınız bizim suçumuz neydi? Niye vakitlice barışmadınız?

Bilmem hatırlar mısınız Başbakan Erdoğan, Havaalanı’ndan sonra Ankamall’da Koçtaş’ın önünde miting yapmıştı. Bu, Gezi’yi destekleyen Koç’a mesajdı.

Sonra ne oldu? Erdoğan, 2014’de Koç’u affetti. “Kırgın değilim” dedi. Şimdi mahkeme beraat verdi diye hoplayıp zıplayan yandaşlar, o zaman tek kelime etmediler.

Mâdem, Erdoğan ile Koç barışacaktı, bizim suçumuz neydi?

Niye Gezi Parkı’nda birbirimize düştük?