1960'ın ortalarında başlayan öğrenci hareketleri dalga dalga yayılırken, bu hareketler bir türlü kontrol altına alınamıyor ve gittikçe toplumda günümüze kadar sürecek olan nefret tohumlarını ekiyordu. Siyasetin beceriksizliği ve uzlaşmaz bir tutum sergilemesi ve giderek istikrarsızlaşan ülkemiz birçok acı olayları yaşamak zorunda kalıyordu.

Bir türlü uzlaşmayan ve bu olaylardan siyaset devşirmesi yapanlar ülkeyi geri dönülmesi zor bir yola sokuyordu. Aslında siyasi görüş farklılıklarına rağmen, Ülkücü ve Devrimci gençlik aynı hedef için mücadele ettiklerini söylüyordu.

Tam Bağımsız Türkiye

Bir el ateşi devamlı harlıyor ve bu kaos ortamından besleniyordu. Siyasi önderler bir çağrı yapsa ve bir ortak akıl geliştirilse ülke tamamen başka bir ortama evirilecekti. Artık, acı gözyaşı ve kan günlük olağan gelişmelerdi. Bu durumdan nemalananlar ellerini ovuşturarak acı ve gözyaşının sanki hiç bitmemesini istiyorlardı. Ve nihayet beklenen oldu ve ordu müdahale etti. Her iki taraftan öyle beyinler harcamamıştı ki ilerde ülke bunun yokluğunu çok hissedecekti.

Bu kadar acının ve gözyaşının, Sessiz Kahramanları kimdir diye sorarsanız, Kahraman Türk Anaları derim.

Bu Türk Anaları acılarını ve gözyaşlarını içine akıttılar. Evet, onlar Sessiz Kahramanlardı.

Bu vesile ile, Sessiz Kahraman Türk Analarının ebediyete intikal edenlerinin önünde saygı ile eğiliyorum. Yaşayan Sessiz Kahraman Türk Anaları’nın ellerinden öpüyorum.

Acı ve gözyaşında şahsım olarak bir kusurum varsa, özür diliyorum.